37. Bölüm

322 30 0
                                    

Savaşa iki ay...

Başım çok fena dönüyordu. Zemin ayaklarımın altında dönüyordu.

"Ally, iyi misin?"

Ağzımda iğrenç bir tat vardı. Kusmamak için kendimi zor tutuyordum ama her an şuraya kusabilirdim. Burnumun altında bir şey hissettiğimde elim burnuma gitti. Burnumdan akan şeyin ne olduğunu anlamıştım.
Kan.

"Ally!" Bağırışmalarını duyuyordum ama şu an onlarla uğraşamazdım.

***

Gözlerimi açtığımda kendimi sert toprağın üstünde yatıyordum. Hangi aptal çıkarmıştı beni dışarı?
Etrafa baktığımda burası bizim ev olmadığını fark ettim.

Gökyüzü yağmur yağcakmış gibi kapkaraydı. Heryerde kurumuş ağaçlar vardı. Yangından çıkmış gibiydi.

"Ally!" Bu Sara'nın sesiydi. Sağ tarafa döndüğümde bana koşan Sara'yı gördüm. Yanıma geldiğinde ellerini yanaklarıma koyup ela gözleri ile yüzümü taradı.
"İyi misin? " dedi endişeli sesi ile. Kolumu hemen ondan kurtardım. Yavaşça ayağa kalktım üstümü silkeleyip yine etrafa baktım. Biraz uzakta kulübeye benzer bir yer vardı.

Bir dakika! Burası Soura mıydı?!? Ne hale gelmişti böyle?!?

Sara beni çekiştirerek kulübenin içine getirdi. Kulübede dört kişi daha vardı. Ve Sara'yı da sayarsak bu kişilerden ikisini tanıyordum. Sara'yı ve kızıl saçlı adını unuttuğum kadın. Sanırım bunlar bizden önceki Seçilmişler'di.

Çalışma esnasında birbirimizi görmemiz yasak olduğu için emin değildim.

En öndeki kahverengi saçlı adam elini uzattı. "Ben Jack James'ten önceki Seçilmiş." dedi ve gülümsedi. Bende gülümsemesine sıcak bir gülümse ile baktım. Sara elini omzuma koyup sözü aldı.

"Sana kısaca özet geçiyim. Zaten Jessica ve Jack'i tanıyorsun. Bu Kate, Emily'den önceki Seçilmiş, ve bu da Zack, o da David'den öncek-"

İçeriye birden birinin girmesiyle sözü kesilmişti.

"Başardım! Başardım! " diye bağırıyordu. Gözlerinin altındaki morluklardan anlaşıldığı üzere bu başardığı şey üzerinde çok çalışmıştı.

Bir anda Kate'i kucaklayıp etrafında döndürdü. Kate çığlık atarken diğerleri gülüyordu. Ben mi? Balık gibi etrafa bakıyordum.

"Neyi başardın zeka küpü Andrew?" dedi Jessica. Andrew Jessica'ya döndü.

"Bizi bir saat değil de, onun on iki katı saat bizi dünyada tutabilecek bir iksir buldum. Ayrıca tek tek gitmeye gerek yok. "

Gözleri beni bulduğunda kaşları çatıldı. Sara'ya dönüp 'bu neden burada? ' dermiş gibi baktı. Sara omuz silkti.

"Ally, savaşa sadece iki ay kaldı ve bizim sizi çalıştırmamız lazım. Üstündeki büyüyü kaldırdım. Yaptığım kötüydü ama senin yaptığında çocukluktu. Sana baban sandığın adamı getirdim çünkü gücünün ona olan sevgin sayesinde ortaya çıkacağını ve gelişeceğini biliyordum. Sana yalan söylediğim için tekrardan özür dilerim. "

Bunları tek nefete söylemişti. Gerçekten çocukluk yapıyordum ama kalbimi çok kötü bir şekilde kırmışlardı. Ama savaşa az bir zaman kalmıştı ve eğer böyle küslük yaparsam bu bizim sonumuz olurdu. Sara'ya baktığımda bana beklenti ile baktığını gördüm. Kafamı aşağı yukarı salladım.

"Tamam." diye mırıldandım. Sara derin bir nefes alıp gülümsedi. Rahatlamış görünüyordu.

"Savaşta yanınızda biz de olacağız. Onların yanında da istedikleri altı ruh olacak. Bildiğiniz gibi Cindy ruhlarla iletişim kurabiliyor. Bu onların avantajı. Bu yüzden iyi çalışmamız lazım. "

Jessica bir anda yerinde zıpladı ve bağırmaya başladı.
"Sizi salaklar! Sam'i unuttuk! O tehlikede! Ally'i hemen göndermemiz lazım! Tanrım!"

Odanın içinde volta atıyordu.
Sam tehlikede miydi? Nasıl bir tehlike? Kara Ruh'un işi miydi? Kesinlikle.

"Ally şimdi gitmen gerek. Diğerlerine haber ver."

Yine ağzıma gelen tatla yüzümü buruşturmamak için büyük bir güç sarf ettim. Yine burnum kanıyordu. Yine.

Gözlerimi açtığımda odamdaydım. Herkes buradaydı. Dur!

"Sam nerede?!?" Bağırdığımın bile farkında değildim. Herkes bana kaşlarını çatarak baktılar.

"Bırak beni küçük sürtük!"
Dışarıdan gelen sesle herkes pencereye koştu. Pencerede gördüğümüz şeyle ağzımız açık kaldı.

Sam, sarı saçlı bir kızı- ki ben bu kızı bir yerden hatırlıyorum- sudan yaptığı bir ip ile duvara yapıştırmış, boğmaya çalışıyordu. Hep birden merdivenlerden inip kapıya koştuk. Kapıyı açtığımızda üstümüze gelen şeyle geriledik.
Bu Sam'di ve kolunda büyük bir kızarıklık olmuştu. James hemen yanına gitti ve koluna baktı.

"Asit. " diye mırıldandı. Asit mi! Şaka heralde.

"Ovv uf mu olmuş küçük sürtük? Yazık." dedi sarı saçlı kız. Kapıya yaslanmış, kollarını birbirine bağlamış alayla sırıtıyordu ve bu canımı sıkıyordu. Kızı hatırlamıştım. En son Sophie ile yemek yiyordu.

David sinirle kıza bir alev topu yolladı. Bunu beklemiyor olacaktı ki geriye uçtu. David'in ilk defa güçlerini kullandığını görüyordum ve fark ettiğim tek şey güçlü olduğuydu.

Kız toparlanıp ayağa kalktı ve öylece durdu. Bir şey düşünüyor gibiydi.

"Bence gitmelisin Alex. Altıya karşı bir pek adil olmaz." dedi Emily alayla. Sanırım, adının Alex olduğunu öğrendiğim kız gidip gitmemek konusunda kararsızdı. Alex kafasını iki yana salladı. Bize sinir bir bakış atıp yok oldu.
Koşarak Sam'in yanına gittim. Cody Sam'in koluna bir şeyler sürüyordu. Merhemdi sanırım.
Sam'in kolu iyileşmeye başlamıştı bile.

"İki güne geçer." Cody merhemleri toplayıp odasına götürdü. Sam de ayağa kalkıp üstünü silkeledi. David hemen yanına gidip kollarını Sam'e sardı. Sam birkaç saniye şaşırsa da sonradan kollarını David'e sardı.

Cody de geldiğinde konuşmaya hızlıca başladım. Bu işi bitirip uyumak istiyordum.
"Çocuklar, savaşa iki ay kalmış ve artık hepimiz hergün kendi Seçilmişi ile on iki saat çalışacak. Benim uyukum geldi size iyi geceler. " deyip merdivenlerden çıkmaya başladım. Arkamda duyduğumsa herkesin bağırışlarıydı..

SeçilmişlerHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin