Bölüm-26

2.1K 66 11
                                        

Zümra'nın abisi resmi medyada

"Ela!" Kayboldum. Nerde olduğumu bilmiyorum her yer karanlık ben buraya nasıl geldim? Kızım nerde? etrafımda sadece ağaçlar vardı. Aklımı kaybetmişim gibi hissediyorum kızım yok!
"Anne! Yardım edin nolur! Anne! Kimse yok mu?" Bu kızımın sesi "kızım nerdesin?" Etrafımda deli danalar gibi dolanıyordum. Tekrar Elamın bağırma sesini duyunca o tarafa koşmaya başladım. " Annee!" Diye yüksek sesle bağırıyordu. Ağlıyordu Elam bir süre daha koştuktan sonra Ela'yı gördüm. Bir iki adım attığım da kucağında biri yatıyordu. Biraz daha yaklaştığım da yatan kişinin adam olduğunu gördüm. İyi ama Ela'nın kucağında yatan adam kimdi? Ela'nın biraz daha yaklaştığım da kafasını kaldırıp beni görünce "Anne nolur yardım et!" Diye hıçkıra hıçkıra ağlıyordu. Dudaklarımdan dökülen kelime "kime?" Dediğim de biraz daha yaklaştığım da adamın kafası Ela'nın karnına dönüktü. "Anne babam ölüyor nolur kurtar onu! Lütfen bir şeyler yap!" Babam mı dedi o? Yoo olamaz orda ki yatan Atahan olamaz! Koşarak Ela'nın yanına gidip diz çöktüm. Kafasını tutup benden tarafa çevirdiğim de Atahan'ın yüzüyle karşılaştığımda donup kaldım. B-bu Atahandı. Tam kalbinden vurulmuş beyaz gömleğinin her yeri kan olmuştu.
"Annecim lütfen bir şey yap babamı kurtar." Elam ağlıyordu. Elimi kaldırıp titreyerek Atahan'ın boynuna götürüp şah damarının üstüne koydum ama atmıyordu. Ela'ya baktığımda deli gibi ağlıyordu. Atahan ölmüş müydü? O ölemez ki bizi geride bırakamaz bırakmaz! Elimi yanağına götürdüm "Atahan hadi uyan bak Ela da korkuyor hadi uyan" onu hafif sarsmaya başladım. Ama uyanmıyordu! "Atahan uyan! Atahaan!" Birinin beni sarsmasıyla yataktan hızla doğrulup "Atahan!" Diye bağırdım. Nefes nefese kalmıştım. Anlımda boncuk boncuk su damlacıkları oluşmuştu. Aklım o kadar karışık ki artık nerde ne düşüneceğimi şaşırdım. Atahan nerde? Leventi neden kaçırdı? Ve en önemlisi Atahan Levent'i kaçırdıysa neden serbest bıraktı?

"Zümra?" Kafamı yan tarafa çevirdiğim de levent bana tedirgin gözlerle bakıyordu. "İyi misin? Kabus falan mı gördün?" Diye peş peşe soru sorunca kafamı sallamakla yetindim. "Levent bana su verir misin?" Dedim. Bu nasıl bir kabustu böyle! Levent sehpanın üstündeki su şişesini açıp bana verdi. Bir iki yudum içtikten sonra teşekkür edip su şişesini levent'e verip tekrar yatağa uzandım. "Daha iyi misin?" Diye sorduğunda Kafamı levent'e çevirip tebessüm ederek " iyiyim. Çok sıkıldım ne zaman çıkıcaz hastaneden?" Diye sordum. Şuan tek düşüncem hastaneden çıkmaktı. Çünkü Hastaneler bana iyi gelmiyordu küçüklükten beri. Levent suyu yatağımın yanındaki sehpanın üstüne koyup bana döndü. "Sabah doktor gelip kontrol edip çıkışını verdi. Sen o sıralar uyuyordun bende çıkış işlemlerini halledip geldim." Dedi. Saat kaçtı acaba Kafamı saatin olduğu tarafa çevirdiğim de saat 10:00 gösteriyordu. Kafamı tamam anlamın da sallayıp parmaklarımla oynamaya başladım. Benim hastaneden çıkıp olan biteni öğrenmem lazımdı. Belli ki Levent in anlatacağı yoktu bende kendi çabalarımla öğrenirdim o zaman! Levent baktığımda bana soru soran gözlerle bakıyordu. Gülümseyerek "Tamam o zaman hadi çıkalım şurdan " deyip yataktan doğruldum. Levent hemen yanıma gelip koluma girdi. Üstümü değiştirip hemen hastaneden çıktık. Vücudumun bazı yerleri hala ağrıyordu. Dolayısıyla bu da ağır yürümeme sebep oluyordu. Ağır adımlarla arabanın yanına gelip levent yardım ederek nazik bir şekilde arabaya bindirdi beni yol boyunca tek kelime dahi etmemiştim. Levent bu duruma biraz şaşırmıştı çünkü başka zaman olsa ona bir ton sorular sormuş olurdum. Ama içimden soru sormak dahi gelmiyordu. Evin önüne geldiğimizde emniyet kemerini açıp arabadan indim. Levent arabadan inip hemen yanıma geldi. "Zümra gerçekten iyi misin?" Diye sordu.
Yüzüne bakıp "evet iyiyim. Neden sordun ki?" Dedim gözlerinin içine bakarak dudaklarını hafif büzerek "ne bileyim senin şuan soru yağmuruna tutman lazımdı beni. Ama sen sessiz duruyosun" dedi. "Bak Levent ben çok yoruldum bir şeyleri sorgulamaktan, araştırmaktan bıktım! Ne zaman anlatmak istersen dinlerim ama yok anlatmam diyosan sen bilirsin. Ben kimsenin ağzından laf almak için çablamıycam artık!" Deyip arkamı dönüp binanın kapısından içeri girdim. Asansörün düğmesine basıp beklemeye başladım. Normalde asansörlere kolay kolay binmezdim ama bizim binanın asansörleri sürekli kontrol ediliyordu bu da bir nebze içimi rahatlatıyordu. Asansör hareket ettiği sıra araba çalıştırma sesini duydum. Belli ki Levent gidiyordu. Benden bir şeyler sakladıkları belliydi ama ne?
Evin önüne geldiğimde çantamdan anahtarı çıkarıp evin kapısını açıp içeri girdim. Ev çok sessizdi belli ki bizim kızlar uyuyorlardı. Sessiz bir şekilde Elamın odasına girdiğimde safisle birbirlerine sarılmış uyuyorlardı. Odadan sessiz bir şekilde çıkıp kendi odama gittim üstümde hastane kokusu vardı ve bu benim midemi bulandırıyordu. Üstümdekilerden kurtulup çamaşır sepetinin içine atıp duşa kabine girdim ve duşumu alıp çıktım. Üstüme rahat bir şortumu giyip üstüme de salaş bir t-shirt giyip odamdan çıktım. Mutfağa gidip kahvaltı hazırladım. Tam safişle Ela'yı çağıracağım sıra ikisi de içeri girdi. Elam "annee!" Diye gelip sarıldı bende eğilip saçına öpücük kondurdum. "Annem" kafamı kaldırıp safişe baktığımda bize gülümseyerek bakıyordu. Yanıma gelip Ela'nın izin verdiğince bana sarılıp geri çekilip "hoşgeldin canım" deyip kulağıma eğilip "geçmiş olsun daha iyi misin?" Deyip çekildi. Gülümseyip kafamı aşağı yukarı salladım. Safiş de tebessüm edip kahvaltı masasına oturdu. "Hadi bakalım fındığım kahvaltı zamanı" deyip kahvaltı masasına oturup kahvaltımızı yaptık ela ellerimi yıkayacam deyip masadan kalktı. Safişe baktığımda dalgın duruyordu. Sandalyeye yaslanıp bacak bacağın üstüne attım. "Ee safiş sen nasılsın?" Gözlerini belli bir noktadan çekip bana bakıp tebessüm etmeye çalıştı ama bir türlü beceremiyordu. "Anlat." Dedim çünkü kendini zor tutuyordu. Derin nefes alıp "Zümra sana söylemem gereken bir şey var?" Dedi sıkıntılı bir şekilde ama kendini kasıyordu. "Abin aradı ve seninle buluşmak istediğini söyledi." Dediği an vücudum kaskatı kesilmişti. Abim benim bir abim vardı! Beni terk eden yıllar önce bırakıp gidip beni acılarımla tek başıma bırakıp giden abim. Ne güzel bir kelime demi abi kelimesi ama benim için artık öyle değildi. Ben onun ne sesini ne de yüzünü görmek istemiyordum. "Zümra? Bir şey demiyecek misin?" Boğazımı temizleyip "Safiş benim bu konuda ki tavrımı biliyorsun. Ben ona da zamanın da dedim onun ne yüzünü ne de sesini duymak istemiyorum. Eğer tekrar ararsa keskin bir dille benim onunla konuşmak istemediğimi, adını dahi anmak istemediğimi söyle lütfen!" Deyip ayağa kalkıp masanın üstündeki kahvaltılıkları toplamaya başladım. "Ama zümra sesi çok kötü geliyordu! Bir de telefonda senin ismini söylerken galiba ağlıyordu. Gel şu inadından vazgeç! Daha ne kadar sürecek sizin bu haliniz ikinizde yeterince acı çekiyosunuz değer mi canınızı yakmaya?" Dedi üzgün bir sesle. Duraksayıp derin bir nefes aldım. Onu ne kadar affetmek istesemde beni zor zamanımda bırakıp gitmişti üstelik geri dönücem demesine rağmen dönmemisti. Abim gittiğinde ben on iki yaşındaydım. Üstelik Çocuktum beni bırakıp gittiğinde. Ben yıllarca geri dönücek diye umut besliyordum. Taaki babam ölene kadar babam öldükten sonra umut etmeyi bıraktım ben on sekiz yaşımda ben babamı kalp krizinden kaybetmiştim. Annem ise beni hiçbir zaman sevmezdi hep abimi tutardı. Abim gittikten sonra annem bana daha bir düşman olmuştu. Ona göre ben abimi evden kaçırmıştım annem hep böyle biriydi! Hep oğlancıldı. Aklıma hep sözleri gelirdi "keşke seni doğuracağıma oğlan doğursaydım!" Diye evin içinde bana bağırırdı. Babam ise beni hep şefkatle sarıp sarmalardı. Babam ise abimin gitmesini hep haklı bulurdu. Babam hep "gitsin ki hayatın ne olduğunu öğrensin" derdi. Tabi ben o zaman babama çok kızardım abimin gitmesine izin verdiği için ama işin aslı öyle değilmiş işte babam abimi yatılı bir okula yazdırmış daha iyi bir geleceği olsun diye. O zamanlar kızgınlığım biraz dinmişti sonuçta eğitim için gitmişti. Ama babamın cenazesine gelmediğin de bende abi sevgisi falan kalmamıştı. Onu tamamen silmiştim. Bundan üç yıl önce beni bulmuştu..

ZÜMRAHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin