Efkan tüm geceyi kendini hastalık hastası yapmak üzere ekstra mesai harcayarak geçirmişti.
Sabah okula gitmemek için elinden geleni ardına koymamıştı. Hatta hasta olmak için gösterdiği bu gayreti hayatının herhangi bir alanında çeyrek kadar gösterse işe yarar bir tip bile olabilirdi.Buz gibi soğuk suya girip duşta uzunca vakit bembeyaz tenini mora çalana dek dondurmuştu.
Daha sonrasında henüz daha tam yaz gelmemiş olan geceleri ayazlı soğuk pencereyi tamamen açıp uzatmıştı kafasını.
Islak soğuk saçlarına buz gibi rüzgarlar eserken baş ağrısından kıvranıp bir güzel hasta olmayı beklemişti.En kötüsü...
Tebeşir tozu çekip sahte bir ateş yaratırdı ama lanet teknoloji artık tebeşir bulmasına el vermiyordu.
Tahta kalem vardı.
Efkan genelde hocaların tahta kalemlerini çıkmayan tahta kalemlerle değiştiriyordu.Böylece hocalar tahtadan yazıyı çıkaramıyordu.
Sanki Dandanakan Savaşı sırasında siperlerde savaşmış gibi azılı bir tutkuyla tarih dersi anlatmaya devam tarihçiyi etkilemiyordu gerçi bu durum.
O kıyamet kopsa ders anlatmaya devam ederdi.Biyoloji hocası da kitaptan okuma yapardı genelde tahtayı kullanmazdı misal.
MEB yeni kitapları ilk dağıldığında biyoloji kitaplarını aralayan ve hunharca "Meme."resmi arayan Efkan için bu sıkıcı bi durumdu."Aaa sperm dedi hoca..."diye kikirdayıp tüm ders akışını bozmayı iyi bilirdi oğlan zira.
"Yüz yetmiş dokuzu açın vajina var....diğer sayfa da çük ehi ehi ehi..."diye anırarak birbirlerine kitap fırlatan arka sıranın mihenk taşıydı oğlan.Ama o matematikçi dünya yansa da tahta silinmez kalemle dolsa da bir yolunu buluyordu.
Oysa çıkmayan kalemin tarihçi ve biyolojiciyi yıldırmayacak olduğunu Efkan da biliyordu.
Amaç matematikçi ve fizikçiyi elemekti,nafileydi. Bir çare bir haldi.
Herif sigara almaya yollar gibi ispirtolu bez için ispirto almaya yollamıştı sınıftaki sübyanları.Dağları deliyordu.
Çölleri aşıyordu.
Erleri yeniyordu bir başına.
Ama o sikik formülleri illa ki tahtaya karınca kadar olana dek tek tek inci gibi diziyordu herif...Efkan en az matematikçinin yılmaz duruşu kadar çaresizdi.
Denis denen çikolata herif kesin süt niyetine sağıp bırakacaktı Efkan'ı çünkü...Efkan kendini o sabah hasta olarak uyanmış bulduğunda cayır cayır yanan ateşle sırıtıyordu.
Okula gitmemek için ailesini ikna edip totosunu devirip geri yatmıştı çünkü.Bilen bilirdi,o alarmı ertelemek kadar zevkli bir şey daha yoktu!
Lakin çok daha fena bir şey vardı.
Kendini hasta edip bir kaç gün okuldan yırtsa dahi telefon susmuyordu.Denis : Okula gelmemişsin?
Denis : Sınıfını buldum. Eninde sonunda geleceksin. Ya şimdi gel dayağını ye. Ya da evine kadar gelir,evinde paket yaparım seni.
Efkan "akıl akıldan üstündür..."diyerek en az kendisi kadar kafası piçliğe çalışan arkadaşlarından Faruk'u arama gafletine düşmüştü.
Faruk her Faruk gibi bedavadan Ömer ismi yanına ekleme yapılan Faruk gibiydi.
Ömer'in yanında bedava takılan Faruk gibiydi.Verdiği akıllarda olsa olsa Efkan kadar oluyordu işte.
"Ya şimdi gideceğim beni sikecek bu herif nau nau diye ağlatarak... Ya da kaçacağım öldürecek eninde sonunda."diye haykırmıştı telefonda.
"Ne bok yedin ki kanka Denis'e niye bulaştın ?"diye gevşekçe ağzındaki cipsi çiğnemişti Faruk.
"Irkçı şakalar.."diye mırıldandı Efkan.
"Zenci annelerin sütü çikolatalı mi diye sormadım Allahtan..."diye mırıldandı ve nefes verdi."Ana bacı da kat cesedini sergilesin amına koyayim..."diye haykırarak gülen Faruk burun çekti.
"Sikinin boyunu sordun sandim.""Kalkmamış hali otuz beştir ne soracam mal mısın! Afrika merkez elli santim herkes..."diye kıkırdadı ve burnunu çekti Efkan.
"Hâlâ ırkçı şakalar..."diye mırıldandı Faruk alayla.
"Kara mizah.."diye sırıttı ve duraksadı Efkan.
"Bu da ırkçıydı hassiktir. Duysa alın yazımı karartır...""Hâlâ devam ediyon..."
"Ne yapacağım ben !"diye inledi ateşi kırka varmak üzere olan Efkan bugünü kurtarsa da akşama muhtemelen Denis canına okuyacaktı.
"Bir gün bi kabileye esir düşmüşler kanka turistler."diye eşmedi Faruk telefonun ucundan.
"Kabile reisi demiş ki ya mokoko ya öldüreceğiz sizi...""Mokoko ne la..."
"Sikiş kanka."diye açıkladı Faruk.
"Kabile reisine dönüp demiş ki beyaz adam ölmek istemiyorum mokoko olsun o zaman.""Hâlâ ırkçı amına koduğumun şakamız."diye mırıldandı ve bunu duysa Denis daha da cellalenip döverdi diye titredi Efkan.
"Kabile reisi de ölümüne mokoko demiş kanka. Sikip bırakmak yok. Kuru kuru öldürmek de yok. Ölümüne mokoko....PUHAHAHAHAHAHAHAHAHA."
Telefon ahizesinden beynini yakan kahkahalarla birlikte Efkan acıyla yumdu gözlerini.
"Ölümüne mokoko o zaman..."diye fısıldadı ve Denis'e ait numaraya tıkladı....
"ALO?"diyişi bile normal bir insanın telefona hitabından farklıydı.
Zenci gırtlağından olsa gerek...Efkan hala ırkçı kara mizahını üzerinden atamamışken korkudan titrediği sesle dona kaldı.
"NİYE GELMEDİN OKULA PUŞT..."diye gürleyen Denis'in ırkçı birine yapacağı zulumler kadar keskin sesinden küfürler dinliyordu Efkan.
Başrol kendisiydi bu senaryolarda."Ö-Ölümüne mokoko abi..."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Nau Nau !
RomanceEfkan: Minibüse biniyorum on tane zenciii ben diyorum kalk bana diyor nau nau Efkan : Ya ben kalk oturayım düşüyorum yok diyor nau nau diyor. Denis : O "zenci" kelimesini sana yedireceğim. Nerede ve ne zaman gebermek istiyorsun helvan sade m...