"Aşkım..."diye mırıldandı kadın.
"Kırmızı şortun kirlilerde akşam gelince yıkayabilirim diyorum!""Anne niye yıkamadın!"diye puflamıştı ve tarihin en büyük ayarını Efkan yemişti.
"Çünkü evde besili bir teke gibi yatmak ve oyun oynamak haricinde hiç bir şeye elini sürmeyen,mutfağa bir ekmek arası yapmaya girdiğinde harp çıkmış gibi kırıp döken ve yemek ayırt ettiği için her zaman her gece ekmek arası yapmaya mutfağa giren iflah olmaz bir ergen annesiyim.
Çünkü deterjan gözüne deterjan koyup düğmeye basmaya üşenen ve hatta kirli sepetine kirli donlarını basket yapıp fırlatınca yerlere saçan bu ergenin ev işlerini yaparken aynı zamanda bu ergenin günlük harcadığı yüz lira cep harçlığını çıkarmak için babasıyla köle gibi çalışmakla....""Ne dolmuşsun kız anne.."diye mırıldandı Efkan.
"Neyse kırmızı şortum pis yani?""Efkan!"
"Kızma kızma..."diye sırıttı Efkan aynada ıslak saçlarını düzeltirken.
"Yemek yapayım mı akşam sana?""Mutfağı havaya uçurman için mi? Baban bugün dışarıda yiyeceğimizi söylüyor."
"Niye?"
"Evlilik yıldönümümüz?"dedi annesi tersçe.
"Unuttun mu yoksa?""Ha...tarlaya ekildiğim kutsal gece bu gece. Kırmızı şort yok ama gri giysem nolur ki?"diye mırıldandı Efkan.
Annesi sabır dilenip yüzüne kapattığında hala ıslak saçları ile meşguldü.
Bugün çikolatanın evine çikolataya tarih çalıştırmaya gidecekti ve anlamsız bir biçimde yakışıklı olmak istiyordu.Yani at gibi herifin yanında kendini midilli hissetmemek için direniyordu karizması...
Pekala henüz yarım saat vardı Denis'in eve geçmesine ama onu biraz basket oynarken izlemekten zarar çıkmazdı.
Hatta belki taktik bile kapabilirdi.Normalde okula bile üçüncü ders yetişmesiyle meşhur olan Efkan pavyoncu pezevenk gömleği - Havai gomlek- ve altın saatini giymişti gri şortuyla birlikte.
Güneş gözlüğü yakasında sallanırken tembel adımlarla basket sahasına ilerlemişti.
Denis'i izlemeyi düşünüyordu.Yalnız.
Ancak Denis her zamanki gibi yalnız değildi.
Üstelik yanındaki kişi her kimse ona karşı epey ilgiliydi.Sıcak yaz güneşi altında esmer teni parlarken yanında duran uzun boylu kumral bir oğlanın belinden sarmıştı Denis.
Kumral oğlanın elinde bir basket topu vardı ve hiza almıştı.
Denis ise ona atış yaptırmak için belinden sabitlerken hafifçe direklerini tutup kollarından tutuyordu oğlanı.Kumral oğlanın sıcak rüzgarda dağılan ıslak saçları Denis'in çıplak esmer tenine yapıştırken inci gülümsemelerinden birini sunup potaya doğru fırlatılan topu süzdü ve beğeni dolu bir ıslıkla " Oldu bence Buri."diye mırıldandı Denis.
Kumral oğlan ise derin bir nefesle göz devirip "Var bende de bir şeyler ?"diye sırıtıyor gamzeli gülüşü ile alayla Denis'i süzüyordu.
"Yarın aynı saat?"dedi Denis dalgın bir tebessümle.
"Ama bu sefer daha fazla olsun. Tam ısınıyorum,alışıyorum hopp eve."dedi kumral iri bir tebessümle Denis'in omzunu sıkarken.
"Hem Fransızca çalışırız ,iyi olur.""Ne zaman istersen."diye yanıtladı Denis oğlanın alnına düşen kumral tutamını düzeltip.
"Ara.""Ne zaman mı?"dedi çantasına uzanan oğlan pet şişesinden suyunu yudumlarken surat ekşitip.
"Sen iyi bir öğretmensin..."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Nau Nau !
RomanceEfkan: Minibüse biniyorum on tane zenciii ben diyorum kalk bana diyor nau nau Efkan : Ya ben kalk oturayım düşüyorum yok diyor nau nau diyor. Denis : O "zenci" kelimesini sana yedireceğim. Nerede ve ne zaman gebermek istiyorsun helvan sade m...