Omuzlarındaki Ağırlık

3.3K 305 40
                                    

"Sorular vardı cevapları çok şıktı..."

Efkan kendine bir küfür savurarak Denis'in gecesini daha da mahvetmemek üzere onun evinden ayrılmıştı. Hoş,mahvedeceği kadar etmişti de zaten. Denis bir köşede içki şişesine kendini vururken arkadaşlarının müzik ve dans tekliflerine dahi yanıt vermeden karalar bağlamıştı. Zira Efkan onu gerçekten parçapinçik hale getirmişti.Onunla gerçek anlamda sevgili gibi takıldıktan sonra öylesine bir şeymiş gibi bahsetmiş ve geleceğe göre ciddi olup olmamak konusunda zırvalayıvermişti.

Efkan kendine bir küfür savurdu. Hisleri bu şekildeydi. Oğlana abayı yakmıştı,ona aşık olduğuna da emindi ama dilini tutamamıştı. Ciddi bir şeyler yaşamayı gerçekten isteyip istemediğini bile bilmiyordu. Denis altı yıllık bir fakülteye başlayacaktı,dersleri çok yoğun olacaktı. Bambaşka bir ülke hatta belki de bir şehirde olacaktı. Efkan geride her şeyi bırakıp onunla gider miydi ? Ya da Denis'in ona bağımlı tercih yapmasını ister miydi,emin değildi.

Partiye davet edilmesine rağmen oraya uğramayan Faruk'u merak etmişti. Açıkçası Efkan bok ettiği ilişkisini kendinden daha zeki bir arkadaşının vereceği akıl doğrultusunda toplamak istiyordu. Dünyanın en kusursuz adamlarından birine sahipti ve onun kalbini orta yerinden kırmayı beceren bir aptal oluşuna ve lanet çenesine küfür savuruyordu. 

Faruk ile sınav çıkışı konuşmuştu ancak sınavı istediği gibi gitmeyen oğlan ağzında bir kaç cümle yuvarlayıp onu geçiştirmişti. Efkan onu akşam Denis'in vereceği partide görmek istediğini söylese de Faruk fazlasıyla yorgun olduğunu ve evde uyumak istediğini söyleyerek telefonu kapatmıştı.Faruk'un evinin zilini çaldığında kapı bir az duraksama sonrası açılmıştı. Açıkçası Efkan cebine bir kaç paket sigara ve çikolata doldurmuş, oğlanla felekten bir sövme gecesi yaşamak istediği için dikilivermişti.

"Kanka." diyecekti Efkan alayla. "Bu kadar yakışıklıyım,zekiyim,yediğim önümde yemediğim arkamda,dünyanın en seksi ve sadık adamını kendime aşık ettim. Arkamda dünyanın en sevimli ailesi var ama ben yine de bok çuvalından hallice berbat bir tatminsizim!"

"Kanka."diyecekti Faruk alayla. "Tipsizim,ineğim ama salağım,yediğim kursağımda kalıyor,beni belediye sevmez. Arkamda dünyanın en kompleksli ailesi var. Ama ben yine de tatmin olacak bir şey buluyorum!"

Efkan'a kapıyı açan Faruk'un annesi  suratı beş karış halde oğlanı selamlamıştı. "

"İyi akşamlar,Faruk evde mi ?"diye mırıldandı Efkan yarım ağız.

"Odasındadır,geç cocuğum..."

Efkan montunu çıkarmak ve ayakkabılarını içeriye almak için eğilmişti. Mutfak masasında akbaba gibi dönen Faruk'un ebeveynlerine yadırgar gözle bakmıştı. Sorular yayınlanmıştı ve oğullarının kitapçığını açmış tek tek cevapları kontrol ediyorlardı. Öyle ki sınav puanının açıklanmasına bile fırsat vermeden kendilerince sınav puanı hesaplama sitelerinden netleri ve yanlışları ölçüp biçiyorlardı.

Uzun hırkasını kavuşturan kadın kollarını birbirine dolamış ve olumsuz anlamda başını iki yana savurmuştu.

"Bu puanla iyi bir üniversiteden burnunu bile sokamaz."diye yanıtlıyordu hüzünle.

"Vakıfta burslu verebiliriz."diye mırıldanıyordu ağzında kalemle oturan babası,dişleri sertçe kalemi kavrıyordu. "Ama Koç,Sabancı için yetersiz gelir. Dandik bir vakıfta okuyacağına hiç okumasın."

"Kuzeni Ayşen nasıl da Türkçe'de hiç eksiksiz çıkardı,Faruk ondan önce konuşmayı öğrendi. Faruk tuvaleti de o kızdan önce öğrendi. Yemek de seçmezdi. Faruk okuma yazmayı da ondan önce öğrendi. O kız teşekkür alırdı,Faruk hep takdirlikti! Nasıl oldu Türkçe'yi eksiksiz çıkarmış. Yasemin yalan söylüyor bence kızı bozulmasın diye."

"Kafayı vermedi ki bu sene."diye mırıldandı babası. "Biz adamdan ne puan bekliyorduk,ilk on bine zor girer bu puanla. Ucundan kıyısından belki."

Efkan kaşlarını çatmış ve arkadaşını telkin etmek için odasında doğru adımlamıştı. Kapıyı tıklatıyorsa da ses gelmemişti. Muhtemelen çocuk bu muhabbete daha fazla maruz kalmamak için erkenden yatmıştı. Efkan kapı kulpunu çevirdiğinde yatağın boş olduğunu görmüştü.

Yatağın üzerinde titrek bir el yazısıyla "özür dilerim..."yazısını gördüğünde çığlıkları tüm apartmanda yankılanmıştı.

Odanın tavanında bedeni savrulan arkadaşını indirmek için ayaklarından kavramış,sırtlamaya çalışmıştı lakin nafileydi. Buz gibiydi ayakları,bilekleri.Üzerinden saatler geçmiş gibiydi sanki teninde bir gıdım sıcak kan kalmamıştı artık. Yaz ortasında buz gibiydi bedeni. Yere savrulmuş çalışma masası sandalyesine tırmanmaya çalışan Efkan çabalasa da dengede duramayıp kendisi savrulmuştu. Yine de arkadaşının sanki boynu havada canı yanıyormuş gibi paniklediğinden telaşla onu oradan indirmeye çabalıyordu.

Geride buz gibi bir beden ,kırık bir boyun vardı oysa ki. Artık kurtarılacak hiç bir şey yoktu.Faruk da hiç var olmamış gibi özrünü dileyerek gitmişti.

Bu kadar kıytırık,yoz ve basit bir sistem için kalbi kırılıp hayatından vazgeçmesi mi daha acıydı yoksa dünyadan göçüp gideli saatler olmuş olmasına,cesedi buz tutmasına rağmen ebeveynlerinin "olmayan gelecek" için kavga sürdürmesi mi daha can yakıyordu,bilmiyordu.Efkan ağlamaktan moraran gözleri ve bağırmaktan tahriş olmuş boğazıyla o gece binlerce çığlığı savurmuştu.

Ellerinde oğullarından kalan son şey olan sınav fasikülü yere düşmüş,titrek ve kriz anına girmiş elleri acıyla " özür dilerim" yazılı kağıda kavuşmuş olan anne ve babası yeri göğü sarsacak avazlar koyverse de pek çok şey için geçti.

Yarış atı yarışın içinde olmamak için çekilmişti. Kırık bacağıyla kendini infaz etmiş bir yarış atının skorunun önemi artık kalmamıştı.Efkan yüz yaşında yaşlı bir adam olarak belki de sallanan sandalyesinde hafızası olmadan ölüp gittiğinde bile unutmayacağı bir kareyle baş başaydı.Onun artık karpuz ve kavun arasında şımarık tercihleri,bunları istemem dondurma isterim diye gezinen havai kalbinin yaz rüyasından çıkıp kara kışa geçtiği an bu andı.

Yaz rüyası çocuğu olarak  girdiği kapıdan,ölümün soğuk dokunuşunu görmüş bir çare bir kış ayazı olarak yetişkin halde çıkmıştı.


Nau  Nau !Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin