Uzun ve kavisli yolda eczane aramakla zaman harcamışlardı. Gece yarısını geçeli epey olmuştu ve neredeyse sabah dört sularına yaklaşmışlardı lakin nöbetçi eczane bulabilmişlerdi. Nihayetinde kasadaki kıza selam veren de Denis olmuştu.
"Hmmm."dedi kız sevimli bir tebessümle. "Kavgaya karışan iki arkadaş ve eve gidince endişe edecek ebeveynler....şurada şöyle bir bb krem var. Bir kaç kat sürerseniz biraz kapatabilir. Ama hiç belli olmasın derseniz sabah sekiz dokuz civarında alt caddede kozmetik dükkanı var. Fondöten ya da kapatıcı bulabilirsiniz. Biz de sadece renklendirici krem ve renkli güneş kremi mevcut."
"Ha,problem değil."diye yanıtlamıştı Denis kasaya parayı uzatırken. "Teşekkürler."
"Yaraları kontrol etmemizi ister misiniz?"
Efkan huzursuzca kıza baktı. Bebek mamalarına bakınıyordu aslında. Çünkü eczane kokusunu sevmezdi. Eczaneler ona fazla temiz fazla beyaz geliyordu. Bir yerde tansiyon ölçüm yeri bir yerde tartı bir yerde de küçük küçük birbirine benzer isim de şifa mıdır zehir midir bilinmez ilaç cennetiydi bura. En sevimli şey bebe görselleriydi.
Ama şimdi en sevimsiz şey gibi geliyordu zira bebek mamaları Allah katındaydı. Bunu yiyince çocuğun götüne dikiş atmak gerekliydi. Çocuk bunu yerse geri sıçmamalıydı. Zira bebek bezleri uzay roketleriyle yarışacak kadar yukarıdaydı.
Şuan Denis'in döllerini hala içinde taşıdığını hesaba katacak olursa iyi ki bir kediciği yoktu. Şayet bir kediciği olsa ve bu kedicik bebek üretim yeri olsaydı kalp krizi geçirebilirdi. İyi ki sadece arka kasasını işlek olarak kullabilecekleri,doğanın erkeklere kıyağı mevcuttu. Aslında mükemmel bir melez çıkarabilirlerdi ama...
"Arkadaşınız biraz topallıyor gibi de ondan dedim."diye mırıldanmıştı kız. "Siz pansuman istemediğinize emin misiniz..."
Efkan o an ağacına daldığı yaşlı amcayla empati kurabilmişti. Neden piç kuruları diye böğürüp sokağın başından kovaladığı açıktı. Senin gözünden sakındığın yemyeşil,sulu ,kütür kütür lezziz eriklerine elin piçi göz dikse sen de dellenirdin. Sen de entarinle çocuk kovalardın.
Sulu ve kütür kütürdü Denis. Bunu Efkan arkadan onun kalçalarının dar yapısına tezat geniş omuzlarıyla ispat edebilirdi. Daha demin kollarının sarılı olduğu o geniş omuzlar.....
Ve mahallenin itleri sanki ağacına dalmak istiyor gibi hissediyordu. Eriklerini ondan başkası kütletecek korkusu ve huysuzluğu vardı üzerinde.
"O dayak yemedi."diye mırıldandı Efkan. "Ama biraz daha kasada lak lak yaparsa,yer."
"Pansuman."dedi Denis alayla. "Kaç dakika sürüyor tam olarak."
Kız yarı flörtöz yarı ciddi bir tonlamayla uygulamayı anlatırken "Hayırlı geceler bacım."diye gürleyen Efkan tribal bir enfeksiyon gibi kapıyı savurup çıkmıştı. Arabaya ilerlediği vakit kapıyı öyle büyük bir şiddetle çarpmıştı ki...
"Sen de bu gece benimle kalsaydın ?"diye mırıldandı elinde kremle sırıtan Denis. Direksiyonu sıkıca kavrayıp motoru çalıştırırken tek kaşını havaya kaldırdı. "Ne o ? Tribe mi bağladın,jelibon."
Kamelya Sitesinin üst sokağından dolanarak aracı sürdüğünde Efkan'ın evine çok yakınlardı. Lakin yokuş aşağı ilerleyen bu yolda Denis acaip yavaş sürüyordu.
"Şuradan hızlı geç."dedi Efkan ,Kamelya Sitesi isimli evlerden ürperti dolu bir bakışla titrerken. "Bura ruhumu çekiyo."
"Ne o?"dedi Denis alayla. "Perili köşk mü bura?"
"Ortamı bok gibi."dedi Efkan huzursuzca. "Her an kavga gürültü,manyağı eksik olmuyo....Hızlı sür. Deli deliyi görünce sopa saklar,bura tekinsiz bir yer."
"Hayatımda gördüğüm en yavaş araba sürücüsü sensin,kullanmayı mı bilmiyon ?"diye mırıldandı Efkan hırsla. "Kız pansuman yerine araba kursu verseydi sana."
"Sadece senden ayrılmadan bir kaç dakika fazladan yanında kalmaya çalışıyorum."dedi Denis kaş çatıp. "Hızlı sürersem erken varırız. Geç olursa,yanımda daha fazla kalırsın."
"Yanıksın sen bana."diye mırıldandı Efkan sabırsızca. "Aşıksın da."
"Evet."
"Ama gidip o kızın sana yavşamasına müsade de ediyorsun."
"Kıskanman hoşuma gidiyor."diye yanıtladı Denis çarpık bir gülüşle. "Kıskansana az daha."
"Ne alaka?"
"Kıskanınca ciddileşiyosun."dedi Denis. "Hoşuma gidiyor."
"Eve geldik."dedi Efkan penceredeki telaşlı annesinin kaçamak bir sigara yaktığını görünce. "Müdür yardımcısı nasıl kafa ütülediyse,stres yapmış çiçeğim be..."
"Kapıya kadar bırakayım."diye hareketlenmişti Denis lakin Efkan onu durdurdu.
"Denis."diye mırıldandı Efkan. "Ben de kalsana? Annemler görürse bırakmazlar çünkü. Hem ben de kal,ayrılmamış oluruz hem de..."
"Yavrum görün gel,bize götüreyim?"diye yanıtladı Denis. Sıkıntılı bir nefesle iç geçirdi. "Bizim ufaklığı sabah kursa bırakacağım yoksa kalırdım."
"O zaman.."diye mırıldandı Efkan. "Sabah görüşürüz,hiç görünme. Annem kesin bırakmaz seni. Babamın pikap arkası üniversite hippisi zamanlarını dinlemek de müessese ikramı."
"Olur o zaman."dedi Denis hoşnutsuz bir sesle. "Sabah gelirsin bana?"
"Uyuyamayacağım zaten heyecandan."diye mırıldandı Efkan utançla. "Bir de duş almadan pis gelsem,kokun gitmese falan hani ? Cenabet falan deme bana ya yarın sen de yıkanırım hem...."
"O zaman yarın ben de yıkanırsın,sevgilim."diye mırıldandı Denis. Oğlanın dudaklarına uzun bir öpücük kondururken çenesini parmak uçlarıyla keşfe çıkmıştı.
"N-Ne..."
"İyi geceler,sevgilim."diye fısıldadı Denis alayla.
"Bu bir çıkma teklifi miydi ?"dedi Efkan kızarırken.
"Teklifi falan kalmadı."diye fısıldadı Denis göz kırparken. "Direkt benimsin,sevgilim. Bu kelime de baya güzelmiş."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Nau Nau !
RomanceEfkan: Minibüse biniyorum on tane zenciii ben diyorum kalk bana diyor nau nau Efkan : Ya ben kalk oturayım düşüyorum yok diyor nau nau diyor. Denis : O "zenci" kelimesini sana yedireceğim. Nerede ve ne zaman gebermek istiyorsun helvan sade m...