"Keşke oyunlar oynamasaydık..."
"Bilgisayarını koydun mu ?"
"Efkan çorap koydun mu ?"
"Efkan,kitaplarını kargolayalım mı Ankara'ya?"
Efkan mutfak masasına yaslanmış,uslanmaz bir biçimde Muhteşem Yüzyıl izlemeye devam ediyordu. En ateşli kısımdaydı zira birazdan Süleyman ,Hürrem'e mor mendil salacaktı. Efkan ağzında gevelediği elmayı sertçe çiğnerken annesinin seslenmesiyle yeniden kendine geldi.
"Oğlum sana diyorum tam mı valizlerin."
"Sürükleyip gideceğim birazdan."diye mırıldandı Efkan derin bir nefesle. "Denis on saat duş alıp bukle şekillendirici sürecek daha,mıncıklaya mıncıklaya bir hal olacak."
"Uzun saç yakışıyor ama!"dedi annesi sevimli bir gülüşle. "Yiyecek koydum size,ısıtır yersiniz il gün."
"Sağol ihtiyar biz Burger söyleyeceğiz."diye yanıtlandı Efkan şirin bir gülüşle. Annesinin sulu öpücüklerini ittirirken göz devirdi ve "Peynirli böreği bol yapsaydın,Denis iki kişilik yiyo malum."
"Tamam bolca koydum. Buzluğa atmalık ben getiririm ziyarete gelince sizi. Kirada yardım etmene izin vermiyorsa da faturaları otomatiğe bağlat,sen iş bulana kadar biz öderiz. Yük olma oğlana."
"Banane ya dolar kazanıyor ailesi."diye yanıtladı Efkan omuz silkip. "Ayrıca işsiz sayılmam şimdiden senaryo gruplarına sızdım."
"Kelime başına.."dedi annesi tebessümle. "Faturayı çıkarabilecek mebla geleceğine inanıyorsan ne güzel."
"Sayfa başı yirmi lira."diye mırıldandı Efkan huysuzca. "Ama halledicez. Ben de Manas Destanı gibi yazarım olur biter. Üç kelimedeyse üç yüz kelimede anlatırım ?"
Annesiyle öpüşüp koklaştıktan sonra el sallamış ve kapıya doğru adımlamıştı. Valizini kapıya bıraktıktan sonra tekrar tekrar derin bir nefes alarak gözlerini ovuşturdu. Bu sonbahar sıcağında acaba yaprak tozu mu kaçıvermişti gözüne,ne? Kesinlikle öyle bir zamazingondan olmalıydı.
İlk otuzbirini çektiği banyo,soldaydı.
Geceler boyu oyun oynayıp,tıkındığı odası karşıdaydı. Oyun oynayıp tıkınmadığı vakitler,oyun oynayan yayıncı videolarını izleyerek tıkınmayı severdi. Mutfağa baktı. Ailecek yenen akşam yemeklerinde suratsız bir ergen olarak insanlara azap olmayı bile özleyecekti sanırım.Yutkunarak bütün bildiği gerçeklik olan eve baktı. Evden ayrıldığında her zaman eliyle koymuş gibi aynı düzende kalacak bir yer bulabileceğini bilse de sanki hiç gelmeyecek gibi bir hüzünle dolmuştu içi.
Oysa Denis ile birlikte tüm gün içip içip sevişecekleri,don terlik fırlatıp hazır yiyecekleri mükemmel erkek erkeğe ev zamanını bu akşamdan itibaren yürürlüğe koyacaklardı. Denis ile sevişip ,metrekaresini döle bulayacağı evi için şimdiden mutluydu.
Valizini sürükleyip kendisini kapıda bekleyen oğlana göz gezdirdi. Lise bittiği,üniversiteye gittiği için imajda değişime gitmişti. Alnına düşen bukleli tutamları biraz daha uzun tutmuştu,şimdi elmacık kemiklerine kadar değiyordu.
"Hay sıkul müzikul filmindeki elemana benzemişsin Deno."diye mırıldandı Efkan kıskanç bir bakışla. "Her an masaların üstüne çıkıp dans edecek gibi duruyosun. Kes bence,kısa saç daha yakışıyordu sana."
"Sana da günaydın Efkan götü."diye yanıtladı Denis bir öpücük yollayıp. "Atlayacak mısın artık arabaya."
"Süslenmen erken bitmiş."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Nau Nau !
RomanceEfkan: Minibüse biniyorum on tane zenciii ben diyorum kalk bana diyor nau nau Efkan : Ya ben kalk oturayım düşüyorum yok diyor nau nau diyor. Denis : O "zenci" kelimesini sana yedireceğim. Nerede ve ne zaman gebermek istiyorsun helvan sade m...