Geldikleri noktayı düşününce zihninde bazı şeyleri oturtmak zordu. Henüz bir kaç ay öncesine dek minibüs durağında uzaktan uzağa izlediği oğlan şimdi tam da yanındaydı. Mezuniyet gecelerini tabir yerindeyse "boka bulamış" olan Efkan'ın başlarına açtıkları çoraptan bir çorap söküğü gibi kaçmayı iyi bilmişlerdi.
Aslında Efkan orada kalıp drama ve kaosun dibine vurmayı istemişti ama Denis onu kollarından tuttuğu gibi okulun dışarısına çıkarmıştı. Aslına bakarsak kim unutulmaz bir mezuniyet partisi istemezdi ki ? Asla unutulamayacaktı bu mezuniyet partisi işte. Düşünsenize,mezuniyet partinizi ağa babalar bassa ve okul arazisini satın almak için müdürle pazarlığa otursa eğlenceli olmaz mıydı ? Elbette eğlenceli olacaktı zira onu satılık arsa sitesine koyan Efkan'ın ta kendisiydi,komik olmasa da kendi yaptığı şeye gülebilme gibi muhteşem özellikleri mevcuttu.
Denis arabanın direksiyonunu sıkıca kavrıyordu. Öyle ki çikolata rengi teninin üzerindeki damarlar kendini belli ediyordu. Bu gergin bir ruh hali değildi aslında ve ....Yüzünde pek de belirmeyen bir gülücük mevcuttu. Aslında Denis çok asık suratlı biri değildi,popüler ve kendini sevdirmeyi iyi bilen biriydi.Tüm bu sert mizacını bir kenara bırakacak olursak çevresindeki herkesi mutlu etmeyi bilen biriydi.
Lakin bu sefer ki gülüşü bir başkaydı. Sanırım buna Efkan gururla bakmakta haklıydı zira Efkan etkisiyle yaratılmış bir gülüştü bu.
Sanki yasaklı olan holde yasaklı olan futbol topuna "şut" çekmişti. Yasaklı olan o kıymetli vazoyu paramparça etmiş belki annesinden fırça yiyecekti lakin....O topu doksana takmanın haklı gururu ve sevincini içinde barındıran bir gülümsemenin ta kendisiydi bu.
"Ben.."dedi sımsıkı direksiyonu kavrayan oğlan alayla. "Ben senden önce yaşamıyormuşum Erkan."
Efkan gözlerini devirirken akşam karanlığındaki tepeye baktı. Gerçekten de tüm şehir ayaklarının altındaydı. Bütün o binalar,görkemli yapıtlar karınca kadar duruyordu ayaklarının altında. Her şey ve herkes sadece birer ışık süzmesinden ibaretti. Binlerce hikayeyi içinde barındıran o binaların hepsi kuş bakışıyla göz gezdirildiğinde kocaman bir hiçti aslında. Aslında tepenin başındaki ışıklı manzaradan ziyade Efkan'ın kalp atışlarının da bunda büyük bir etkisi olabilirdi.
Denis'in güzel kokusu başını döndürüyordu,kesinlikle bu büyülüydü.
"İsmimin Efkan olduğunu bal gibi bilmene rağmen dikkatimi çekmen için Erhan,Erkan,Efekan,Ervam demene kaç puan peki ?"diye buyurdu Efkan.
Tek kaşını havaya kaldırıp alaylı bir tavırla oğlanı süzmüştü. Üst dudağını hafifçe yukarı kaldırmış,ukala bir edayla yeniden burun ucunu kıvırdı. Parmak uçlarını hafifçe Denis'in gömlek düğmelerinin üzerinde gezdirirken kanına karışan alkolün günahını adı gibi biliyordu.
Yaramıyorsa içmemeliydi.
Tıpkı Denis'e karşı kontrolü her seferinde alkollüyken kaybetmesi gibi!
"Zil zurna sarhoşsun."dedi Denis direksiyonu sıkıca kavrarken. Renk cümbüşü hareleri kah yeşil kah bal rengine çalardı. Şimdi ise gecenin doruğundaki karanlık kadar koyu bir tonlamaya sahipti. Çikolata rengi esmer teninin üzerinde adem elması titremişti. Sesli yutkunmaları bütün bu mezuniyet telaşının içerisinde geceye aitti.
Bu gece,bu tepede...
Sadece ikisi vardı.
"Siktir."dedi Denis hırsla. "Yavrum,köpek gibi sarhoşsun."
"Ee?"
Efkan umursamazca omuz silkmiş,dudakları arasında bir ıslık savurmuştu.
"Sen de öylesin.."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Nau Nau !
RomantiekEfkan: Minibüse biniyorum on tane zenciii ben diyorum kalk bana diyor nau nau Efkan : Ya ben kalk oturayım düşüyorum yok diyor nau nau diyor. Denis : O "zenci" kelimesini sana yedireceğim. Nerede ve ne zaman gebermek istiyorsun helvan sade m...