Arabanın ön koltuğu bu gece pek çok şeye şahit olmuştu. Örneğin Denis'in iri ellerinin sabırsızca Efkan'ın belinin üzerinde gezindiğine şahit olmuştu. Bununla da kalmadan sesli ve yüksek desibelli nefes alışverişlerini de bünyesinde gizli tutuyordu. Kumaşlardan arınan tenlerin birbirlerine sürtünme sesi bir "hışırtıdan" çok ötedeydi.
Denis şiddetlenmiş sertliğini oğlana daha da yoğun bir biçimde sürtüyordu. Dudaklarındaki ıslık gibi çalınan nefes onun dudaklarına sürtünüp geçiyordu. En az yaz kadar kavurucu sıcaklıktaydı fakat her dokunuş bir buz kadar ürperticiydi.Efkan belinden sıkıca kavranıp sertliğin üzerine kendi sertliğini gezdirdiğinde genizden bir inleme koyverdi. Kendini ona bastırmanın verdiği haz daha önce yaşadığı hiç bir hazza benzemiyordu. Denis'in sıcak nefesinin boynundan gezmesi bile onun için kucağında titreyerek boşalma nedeniydi ve kendini dizginlemekte zorlanıyordu.
Çikolata rengi iri kollar onun soluk beyaz tenini sıkıca sarmıştı. Onun kollarındaydı. Vücut losyonu kendi teninde kokusunu bırakıyordu ve tüm kokuları birbirine karışmış gibiydi.
İlk önce onların arasında bir bariyer gibi duran kumaşlar ortadan kaybolmuştu daha sonrasında Efkan'ın titrek elleri Denis'in pantolon fermuarının üzerinde gezinmişti.Siktir,kuru temizlemede özenle temizlenmiş ve ütülenmiş bu gömleğin kırışmasını görmeyi hiç bu kadar derinden istememişti. Yerle yeksan olan ve ayakları altında binbir türlü ayakkabı izine bürünen kumaş kayıp gidiyordu.
Elleri boyun ,ense ve sırt çizgisi üzerinde daire çizerken "Yaşıyormuş gibi hissettiriyorsun."diye fısıldamıştı Denis. "Yeniden varmışım gibi."
"Benimle doğ diye."
Efkan söylediği cümlenin derinliğiyle ilgilenmiyordu. Bunu derin ve romantik bir tınıyla bu nedenle de söylememişti. Kalbinin içinden bir ses bunu gerçekten acizce istiyordu. Birlikte doğmak gibi bir fırsatları olsa asırlar sonra dahi olsa birlikte olmak isterdi. Niçin bilmiyordu,nedendir bilmiyordu. Bu yalnızca tensel çekimle açıklanamayacak kadar karmaşık bir durumdu zira onu ilk gördüğünde, henüz duraktayken de dahi, başının üzerinde adeta şimşekler çakmış gibi hissetmişti.
Ona gelmenin en saçma yolunu bulmuştu hatta biraz antipatisini dahi kazanmıştı lakin önemli değildi. Sonuna onu kazanmış gibi hissettiriyordu ve zaferin tadı gerçek anlamda dudaklarında kalmıştı.
Dudakları birbiriyle nazik değil,bedel ödetircesine sertti. Sanki Denis onun anlamsız şakalarını ya da ona sataşarak bir yere varmalarını dil darbelerini ağzının içinde sertçe yuvarlayarak alıyordu. Bu bir tarz bedel ödemeyse bunu seve seve borcuna ekleyebilirdi Efkan. Dilinin üzerinde kayıp giden dilin tadına hayrandı. İçinde mentol ve çileğin aynı anda var olduğu enfes bir tattı bu. Keskin ve tatlı. Ekşimsi ve şekerli. Denis'in dudaklarının tadıyla birlikte onun ensesine sertçe tırnaklarını gezdirdiğinde yıldızlı bir gecenin ışıltısı üstlerindeydi.
Anadan üryan kaldıklarında yarı aralık araba penceresini sıkıca kavramıştı Efkan. Elleri pencereden güç alıyordu.
Onlara şahit olan tek şey ay ve yıldızın ışığıydı. Denis ay ışığı altındaki oğlanın her zerresini aklına mıh gibi kazıyordu. Allanan yanaklarını,öpüşmekten şişen dudaklarını ve dağılan savruk saçlarını çok sevmişti. Ten renginin bu deni değişmesi onun içten içe hayranlığını arttırıyordu. Ten rengi duygularını ele veriyordu ve oğlanın yanakları tam manasıyla "aşk kızılıydı." İçinde bolca arzu,ihtiras ve şehvetin ta kendisini barındıran türden kızıla çalıyordu. Dalgın ve savruk haldeydi.
Denis kucağındaki oğlanın gözlerine bakarak "Okşa."diye buyurmuştu.
Efkan dudaklarını sertçe dişlemişti. Kalındı. Onu zorlayacak hatta mahvedecek kadar kalındı. Görüntüsü henüz elle temas etmeden bile onu ürkütmeye yetecek kadar iriydi. Uzun ve kalındı,rengi tıpkı ten rengi gibi çikolata tonlarındaydı. Lakin sütlü bir çikolatadan ziyade bitter çikolatanın tonlarında oynuyordu.Kalınlığın ucunda bozuk para büyüklüğünde şeffaf bir sıvı akmıştı ki bu erkekliğin ıslaklığıyla yaldızlı parlamasına sebep olmuştu.
"Fazla."dedi Efkan cümle kuramadan. Bunu şakaya bile vuramıyordu zira parmak ucunu hafifçe gezdirdiği sertlik cümle kurmasını bile bloke ediyordu.
"Senin için böyle oldu."diye yanıtlıyordu Denis. Bu ateşe daha da körükle götürüyor,Efkan'ın deli cesaretinin gözlerinden derya deniz taşmasına sebep oluyordu. Efkan kendisinin sahip olmadığı ebatlardaki aleti elleriyle kavrarken tereddütlüydü. Onu deli gibi emmek,ısırmak ya da içinde gezdirmek için sabırsızdı. Ancak onu içine alamadan ağlayacağına da neredeyse emindi.
"Başımı dönderiyorsun."diye yanıtladı Denis oğlanın avucunda hafifçe git gel yaparken. Onu ürkütmemek için torpido gözünden kreme sessizce ulaşmaya çabalıyordu.
Bu yanlış hissettiren bir doğruydu.
Belki de doğru olan bir yanlıştan ibaretti.
Umrunda mıydı ? Hayır.
Denis bu gece zil zurna içmiş olsunlar ya da olmasınlar onunla birleşmeye yeminliydi. Hatta işi riske atmamak için marketten kayganlaştırıcı dahi almıştı. Oğlanın sürekli ve sürekli sevişme sinyalleri vermesi genel bir rutindi. Denis bunu defalarca göz ardı etmişti lakin bu gece onların gecesi olacağına neredeyse emindi. Ateş ile barutun hikayesi gibiydi. Biri yanıyordu diğeri yangını körüklüyordu. Eninde sonunda yan yana geldiklerinde patlamalarının kimseye sürprizi yoktu. Denis ikisinin de seviştiklerine emin olacak kadar bilincinin açık olduğunu biliyordu lakin yine de işin içinde alkol olduğu için tereddütlüydü.
Acaba Efkan alkol olmadan da bu gece tam anlamıyla onun olur muydu ?
Kafasındaki cevaplar basitti. Efkan parmaklarını iri esmer organın başına sürterken yanıtlamıştı onun için.
"Denis,sabaha sağ çıkarsam ayık kafayla da götümü sana vereceğime emin olabilirsin."diye hırladı sinirle.
"Bu bir söz mü ?" Denis ışıldayan gözlerle oğlanı süzmüştü. Eline döktüğü şeffaf sıvıyı oğlanın sıcak ve dar girişinin üzerinde gezdirmeden evvel sırıtmıştı. "O zaman rezeverasyon yapıyorum,ha?"
Efkan ilk parmak içine gezinirken hırsla Denis'in dudaklarını dişlemişti.Öyle ki şayet biri onları görse ruj sürüp gezdiklerini düşünebilirdi. Isırıklar,emmeler sonucu dudakları oldukça kırmızı tonlu bir pembeye çalıyordu.Denis ikinci parmağı yollarken tüm nezaketini kaybetmişti.
"Seni bütün gece kıvrandırmak istiyorum."diye fısıldamıştı. İçinde karanlık bir nokta vardı ve bunu dillendirirken normalden çok daha kabaydı. "Altımda,bayılmanı istiyorum."
Acıdan moraran oğlan kendi erkekliğini okşarken dudaklarını şaplatmıştı. "Belki de ben seni zevkten bayıltırım?"
Denis iki parmağı dar ve sıcak delik içerisinde kaydırırken iki yana ayırdı. Makas hareketleri,oğlanın ağrıyla kasılmasına neden olmuştu.
"Direksiyon ben de bebeğim,bayılan sen olursun."diye yanıtlamıştı Denis.
Üçüncü parmakla birlikte hakimiyet ve erk savaşı sona ermişti. Efkan gözlerindeki teslimiyetle birlikte gırtlaktan bir nara koparmıştı. Denis ise bunu havaya kaptırmayacak kadar açtı. Oğlanın dilinin ağzının içinde sertçe çekiştirmiş onu bel oyuntusunu okşayarak tüm inlemeyi kendi nefesine karıştırmıştı. Yıldızlı gecede bir çığlık kopmuştu.
Denis hafifçe oğlanın içine yerleşirken "Başını alırsan...gerisi gelir,acırsa bırakırız güzelim.."diye fısıldamıştı.
Efkan acıyla dolan gözlerini onun alacalı gözlerine dikerken Denis iştahla oğlanın gözyaşlarına göz gezdirmişti.
Siktir,onun canını yakmak istemiyordu ama tam olarak canını bu biçimde yakmak hoşuna gidiyordu.
"Tırnaklayabilirsin."diye fısıldadı Denis dudak dişlerken. "Açtığın çizik bile haz almam için...."
Lakin Efkan kararan gözlerini Denis alacalarına dikmiş öylece bakmıştı.Denis henüz içine tam girmemiş hafifçe başını ilerletiyor olsa da Efkan morarmış teniyle duraksamıştı.
"Ben senin jelibon alacağın türden bir oğlan değilim."demişti Efkan arzu dolu bir sesle. Kalçalarını tüm acıya rağmen erkekliğe bastırıp daracık duvarlarıyla Denis'i sıkıca sardı.
"Ben seni jelibon kıvamına getirecek olan oğlanım."diye eklemişti.
Zevk iniltisi,yıldızlı gecenin başında bir uğultuya dönmüştü.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Nau Nau !
Roman d'amourEfkan: Minibüse biniyorum on tane zenciii ben diyorum kalk bana diyor nau nau Efkan : Ya ben kalk oturayım düşüyorum yok diyor nau nau diyor. Denis : O "zenci" kelimesini sana yedireceğim. Nerede ve ne zaman gebermek istiyorsun helvan sade m...