Kral Marcius, o gün Komutan Justus 'u kabul odasına çağırdı. Hem Komutan'a sarayı tanıtacak, eğitimler boyunca kalacağı odasını gösterecek hem de Prens Tavian ile tanıştıracaktı.
Öğle saatleri gibi Komutan Justus saraya vardı. Ağır adımlarla kendisini bekleyen Kral, Kraliçe, Prens ve Prensesler' in bulunduğu kabul odasına doğru yürüdü. Kabul odasının devasa kapısının üzerinde altın işlemeler vardı. Komutan Justus bu saraya en son küçük bir çocukken gelmişti. Sarayı ve saraydaki anılarını çok net hatırlamıyordu ancak bu ihtişamın ona nasıl hissettirdiğini biliyordu. Komutan, ihtişam sevmezdi. Bu büyük altın varaklı kapılar, altın avizeler, kırmızı halılar, elmas ve inci kolyeli kadınlar, avladıkları hayvanları saraylarına asan ve bununla övünen erkekler ona sadece yapmacık gelirdi. Ona göre kraliyet işleri gösteriş ve kibirden başka bir şey değildi. Bu yüzden de kraliyet adına çalışsa bile saraydan ve büyük krallıklardan uzakta olmayı istemişti hep.
Kabul odasının habercisi Komutan Justus 'un önünde eğilerek, içeri geçebileceğini kraliyetin kendisini beklediğini bildirdi.
Justus her zamanki kendinden emin tavrı ve muhteşem özgüveni ile kabul odasına giriş yaptı. Giriş yapmasıyla geniş odada tam karşısında tahtlarında oturan Kraliyet ailesini görmesi bir oldu. Önlerinde eğilerek selam verdi. Kral Marcius sessizliği bozarak,
"Hoşgeldiniz Komutan Justus"
"Hoşbuldum Kralım, Kraliçem, Prenses Tamara, Prenses Trixy vee Prens Tavian... "İsimlerini söylediği her kraliyet üyesi için bir kere daha yere eğilerek selam verdi. Prens Tavian'ı selamlamadan önce birkaç saniye izledi. Neredeyse selamlamayı unutacaktı. Son anda hatırlayıp selamladıktan sonra gözlerini ondan hiç ayırmak istemese de Kraliçe 'ye bakmak zorunda kaldı. Kraliçe,
"Hoşgeldin oğlum. Uzun zaman oldu görüşmeyeli. Bu süre zarfında neler yaptığını ne kadar merak etsem de seni yormak istemiyorum şimdilik. Akşam yemeğinde uzun uzun konuşuruz. Buraya sadece oğlumun eğitmenliği için çağırılmadığını bil. Sen de bu sarayın bir parçasısın "
" Teşekkürler Kraliçem "
Justus teşekkür ettikten sonra kendisine odasını gösterecek hizmetkarı takip etmeye başladı.Sonunda odasına geldiğinde buranın ne kadar büyük olduğunu düşündü bir kere daha. Kraliçe, ona yüksekte bir oda tahsis etmişti ve büyük odaları ne kadar sevmiyorsa, yüksek binaları da o kadar sevdiğini biliyordu. Kraliyet ailesinin odalarından daha uzaktı burası, yürümesi zaman alıyordu ancak Justus bu uzaklığı sevmişti. Sessiz sakindi bu oda.
Birkaç saat sonra akşam yemeğine iniyordu Justus. Eşyalarını hızlıca yerleştirmiş, yol yorgunluğunu atmak için de duş almıştı. Duşta aklına Prens Tavian 'ın bakışları gelmişti ve orada bile ne yapacağını bilememişti. Bu çocuk ona neden böyle hissettirmişti anlam veremedi. Sanki onu daha önce görmüş gibi hissetmişti. Ancak böyle güzel bir çocuğu daha önce görse unutamazdı. Ve bu çocuk tüm halkın kibirli dediği, kendini beğenmişin tekiydi. Nasıl ona kendini bu kadar yakın hissedebilmişti? Daha sesini bile duymamış, ders bile yapmamışlardı oysa. İşin tuhaf kısmı onu görünce başka hiçbir şey görmek istememişti sanki gözleri. Bu düşünceleri atlatması biraz zamanını almış da olsa şuan büyük yemek odasına doğru adımlıyordu.
Justus yemek odasına girdiğinde tüm Kraliyeti sofrada otururken gördü. Baş köşede Kral, Kraliçe ile büyük kızı Prenses Tamara karşı karşıya krala en yakın kısımda oturmuşlardı. Hemen yanlarında karşı karşıya küçük Prenses Trixy ve karşısında Bertus oturuyordu. Masanın en sonunda Prens Tavian vardı ve karşı sandalye boştu. Kral, Justus 'u görünce,
"Komutan Justus, bizde tam sizden bahsediyorduk. Ne kadar başarılı bir asker olduğunuzdan."
"Teşekkür ederim, Kral Marcius. Sizin için savaşmak bir onur benim için."
Bu sırada tek boş olan sandalyeye oturdu Justus. Yani Prens Tavian' ın tam karşısına. Ona bakmamaya çalıştı uzun süre. Ancak Prens'in onu izlediğini fark etti. Bu sırada Kral,
"Derslere ne zaman başlamak isterseniz o zaman başlayabilirsiniz, Komutan. Ancak bana haber verin ona göre yeni bir ders programı yapılacak Prens Tavian 'a."
Bertus gülerek,
"Canım kardeşim bizi her ay yeni program düzenlemek zorunda bıraktığı için artık zor olmuyor, alıştık Komutan" dedi.
Justus o an kafasını kaldırıp Prens Tavian' a baktı. Vereceği tepkiyi merak etmişti. Ama Prens 'in yüzünde en ufak mimik yoktu. Abisine cevap vermeyi bile önemsememişti. Kral,
"Manevi oğlum Bertus' la tanışmış mıydınız Komutan?"
"Hayır Kral'ım, maalesef imkanımız olmamıştı daha önce. Ancak namını duymuştum." dedi Justus gözlerini Bertus 'a çevirmişti. Yakışıklı bir adamdı. Kraliyet ailesinin aksine Bertus' un kızıl saçları vardı. Kral,
"Neymiş namı büyük oğlumun?"
"Çok nazik ve bilgili biri olduğunu , ayrıca kardeşleri için çok iyi bir abi olduğunu duymuştum."
Bertus gülümseyerek,
"Teşekkür ederim. Ancak abartmışlar. Kendi halimde bir şeyler yapmaya çalışıyorum sadece."
Küçük Prenses Trixy tam o sırada söze girdi.
"Bilgili ve nazik olduğun konusunda doğru söylemişler abicim ancak abiliğin konusunda haksızlar. Sen dünyanın en iyi abisisin az bile söylemişler." dedi yüzünde kocaman gülümsemesiyle. Bertus 'da ne diyeceğini bilememiş kızarmıştı masaya bakarak. Ardından,
"Asıl sen dünyanın en iyi kız kardeşlerindensin Trixy. Sizlere sahip olduğum için çok şanslıyım" dedi Bertus.
Tam o an Prens Tavian' ın sesi duyuldu.
" Birbirinizi övmeniz bittiyse yemeğe geçebilir miyiz?"
Son derece derin çıkan sesi ile Justus ona bakmadan edemedi. Sesi sanki bir okyanus gibiydi. Aynı mavi gözleri gibi. Ve çok soğuktu. Böyle sevgi sözlerini zaman kaybı olarak görüyor olmalı diye düşündü Komutan Justus. Trixy, abisinin tepkisine,
" Ne o Prens Tavian, Bertus abimi daha çok seviyorum diye kıskandın mı? Yoksa senin namın böyle yayılmadığı için mi bu hallerin?" diyerek cevap verdi.
Prens Tavian yaşına göre oldukça kontrollü ses tonuyla,
"Benim için insanların namımı nasıl yaydığının önemli olmadığını bu masada herkes biliyor. Bilmeyenler varsa da şuan öğrenmiş oldu. Ayrıca kimi daha çok seveceğinize de ben karar veremem. Bertus abimi daha çok seviyor olmanıza da sadece mutlu olabilirim Prenses Trixy. " dedi Tavian.
Anlaşılan masadaki herkes Prens 'in bu olgun hallerine alışıktı. Ancak Justus kulağına gelenler doğrultusunda daha şımarık bir çocuk bekliyordu. Bu karşısındaki çocuk oldukça olgun karşılıyordu eleştirileri bile.
Yemek boyunca herkes çeşitli konulardan sohbetler etmişti ancak Prens Tavian bir daha konuşmamıştı. Komutan Justus 'un dikkatinden kaçmamıştı tabi bu durum. Yemek bittikten sonra gecenin son sözünü Prens Tavian söyledi.
"Kral Marcius, derslere hemen başlamak istiyorum."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Lisentus Kingdom
Fanfiction"Başka bir evrende yeniden başlama imkanımız olsaydı eğer. Yeniden sana aşık olmak, yeniden senin için ölmek isterdim"