Justus, Tavian' ın yanından ayrılır ayrılmaz bir saray görevlisinden atının hazırlanmasını rica etti.
Az önce Tavian'ın muhafızlar tarafından çıkarıldığı salonun yanından geçerken göz ucuyla içeri baktı. Kraliçe ile bir anlık göz göze geldiler. Ardından Kraliçe Justus'a yanına gelmesi için bir baş selamı verdi. Justus her ne kadar istemese de salona tekrardan girdi ve ardından salon kapısını kapatarak masaya oturdu. Bir kaç dakika sessiz kaldılar. Odada sadece Kraliçe ve Justus vardı. Kraliçe,
"Justus, onu sevdiğini biliyorum biliyorsun. Ama bu aranızdakini çok belli etmeye başladığınızı düşünüyorum. Dikkatli olmalısınız. Ben ---"
"Kraliçe'm kusura bakmayın ve cüretimi maruz görün ancak gerçekten şuan tek sorunumuz bu mu?"
"Oğlum biliyorsun Kral fazla fevri bir insan. Onu bu hale getirmek için bile senelerimi verdim. Elimden daha fazla bir şey gelmiyor. Tavian da babasından farklı değil. Bu yaşına kadar asla susması gereken yeri öğrenemedi."
"Kraliçe'm, size saygım sonsuz. Ancak Prens'in yanlış yaptığı tek bir nokta dahi yok. Ben onun adına özür dilemek istedim çünkü zindanlarda 2 gün geçirmesini göze almak istemedim. Ama bu benim ona olan güvenimi ve sadakatimi değiştiren bir şey değil. Prens sonuna kadar haklıydı. Ve sanırım bu onun ilk zindan cezası da değilmiş. Benim anlamadığım nasıl bir baba çocuğunu öyle karanlık ve pis bir yere attırabilir? "
"Bazı zamanlar, bazı şeyleri anlaması için zindan kullandı ama Kral kötü kalpli bir baba olmadı Justus."
"Kraliçe'm birinin kötü bir baba olması için maalesef bunu yapmış olması benim için yeterli. Çünkü bu bir çocuk için kalıcı bir travma. Bir çocuk asla böyle bir cezayı hak etmez."
Kraliçe sessizliğini korudu. Justus,
"O bazı şeyleri anlaması için kullandığınızı söylediğiniz zindanlar, küçük oğlunuzun size en ihtiyaç duyduğu zamanlarını geçirdiği karanlık, rutubetli ve soğuk birkaç duvardan ibaretti. Ve korkarım ki bu onda sizin bile bu saatten sonra ne yaparsanız yapın asla saramayacağınız yaralar açmış..."
Kraliçe sessizce yerleri izliyordu. Justus, sessizlikten güç alarak,
"Az önce Tavian'ı görme fırsatım oldu. Zindanlarda kendini çok kötü hissettiğini ve korktuğunu söyledi. Evet, bu size çok tuhaf gelecek. Prens Tavian duygularını ifade etti. Ama tuhaf olan ne biliyor musunuz? Prens Tavian, duygularını ifade edebilmeyi öğrenmek için senelerini harcadı. Hissettiği duygunun 'korku' olduğunu anlaması için apayrı bir zaman, bu 'korku'larını kabullenmesi için de apayrı bir zaman dilimi gerektirdi. Tanrıya şükür ki, bugün benimle konuşabiliyor. Ama küçük bir çocukken sessizce ağladığı ve anlaşılamadığı her gün için baştan sona dünyayı yeniden yakarım. "
Son cümlesi biraz sert çıkmıştı ağzından Justus'un. Fark ederek,
" Kusuruma bakmayın, onu çok seviyorum. Ve bu durumu kabullenemem. "
Kraliçe,
" Biliyorum Justus. Bunun için mutluyum. Onu bu kadar çok seviyor olman bana huzur veriyor. "
Justus gülümsedi.
"Teşekkür ederim Kraliçe'm"
Kraliçe birkaç saniye sonra,
"Ah Justus, seninle konuşmam gereken şey aslında şuydu. Bertus'un imaları tuhafıma gitti. Ve Tavian salondan çıkarken senin onun adına özür dilemeni engellemek için sana seslendiğinde, sana Komutan demek yerine Justus demeyi tercih etti. Bertus bu sırada size başka şeyler biliyormuş gibi baktı. Bertus'u hep sevdim. Onu kendi öz çocuklarımdan asla ayırmadım. Ama eğer bir şeyler biliyorsa sizin hakkınızda, ona bile güvenemeyeceğinizi söylemek istedim. Belki bunu bir araştırmak istersin. "
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Lisentus Kingdom
Fanfiction"Başka bir evrende yeniden başlama imkanımız olsaydı eğer. Yeniden sana aşık olmak, yeniden senin için ölmek isterdim"