Julio zamanı eski haline getirmeden önce son sözlerini söylemişti.
"Ben ikinizin de yaşayacağı bir yol biliyorum. Ama önce sizin ölmeniz gerek. Bu da size bu durum hakkında verebileceğim son bilgi. Ve siz bizimle çalışmaya devam edemezsiniz. Siz ne kadar çok çabalarsanız, Prens o kadar hızlı ölecek. Bu yüzden siz hiçbir şey yapmıyorsunuz bu saatten sonra. Sadece bana zaman kazandırmanız gerekiyor. Prens 'e sizin sesinizi duyamayacağı, varlığınızı hissedemeyeceği bir büyü yapacağım. Bu büyü sayesinde, yapılan büyünün kilitli aşk büyüsü olduğunu bilen varsa bile aşkının siz olduğunu anlayamayacaklar. Ve siz de onun yanından ayrılmadan onu koruyabileceksiniz. Odaya giren çıkana çok dikkat edin. Herhangi şüpheli bir hareket gördüğünüzde benim gelmemi düşünmeniz yeterli, bunu hissedeceğimdir. Özellikle hekime çok dikkat etmenizi istiyorum. Bizim Jovia ile kütüphanede araştırma yapıyor olduğumuzu söyleyin herkese. Ben gerisini halledeceğim. "
Julio derin bir nefes alıp aklına geleni bir çırpıda söylemişti,
"Bu arada Komutan, sırrınız benimle güvende. Jovia da dahil kimse Prens 'in aşkının siz olduğunu bilmeyecek "
Ve zamanı eski hale getirmiş, kalkanı kaldırmış, Jovia 'ya bir şeyler fısıldamış, beraber kütüphaneye gitmeden önce Prens' in odasına girip bahsettiği büyüyü yapmıştı. Bu büyüyü diğer büyücülerin fark edemeyeceği şekilde düğümledikten emin olduktan sonra Jovia ile çıkıp gitmişti.
Justus saatlerdir Prens 'in yanındaydı. Neredeyse sabah oluyordu. Hekim ara ara uğruyor onun ateşini kontrol ediyordu. Justus' un gözüne bir gram uyku girmiyordu. Özellikle Tavian öyle acı çekerken Justus 'un içinden hiçbir şey gelmiyordu. Şimdi artık Justus' un varlığını bile hissetmiyordu Tavian. Bu iyiydi, en azından sesi ve dokunuşu ona zarar vermiyordu ama eskiden ona baktığında kalpleri arasında mesafe hissetmezdi Justus. Şimdiyse kilometreler var gibiydi. Tavian 15 yaşında kendine duvarlar örmüş bir çocukken bile Justus onun kalbini görmüştü. Seneler geçmiş Tavian ona alışıp gerçekten duvarlarını indirmişti. Ama bu Justus açısından bir şeyi değiştirmemişti. O hep gerçek Tavian 'ı görüyordu zaten. Şimdiyse onun kalbinin sıcaklığını hissedemiyordu. Sanki Tavian' ın kalbi bir kafesteymiş de asla ulaşamayacakmış gibi geliyordu Justus 'a. Tüm gücünü kaybediyor gibi hissettiriyordu bu his ona. Onun yanındayken böyle uzak olmaya alışık değildi Justus.
Güneşin ilk ışıkları ile odaya Kraliçe ve Prensesler girdi. Kraliçe kan ter içinde kalmıştı. Ve yatağından kalkıp gelmiş gibi görünüyordu. Yanlarında başhekim de vardı. Başhekim, Yatakta hala uyumakta olan Tavian 'ı gösterip,
"Görüyorsunuz Kraliçe' m hiçbir değişiklik yok artık sakin olun."
"Korkunç bir kabustu. Asla uyanamayacağımı sandım. Oğlumu sonsuza kadar kaybettim sandım."
Gözleri yaşlarla doluydu. Justus 'u fark etmeleri şaşırmalarına neden oldu. Sonra Kraliçe Justus' a doğru yaklaştı sarıldı ve,
"Onun yanından hiç ayrılma olur mu? O iyileşecek ve eski haline gelecek. Ama sen onun yanından hiç ayrılma. Sana güveniyorum. Oğlumu son nefesine kadar sana emanet ediyorum Komutan Justus." dedi.
Justus, Kraliçe 'nin çocuklarını ne kadar sevdiğini biliyordu. Sevdiğini sürekli gösteren bir anne değildi ancak elinden geldiğince yanlarında olup her şeylerine yetişmeye çalışıyordu. Ve Tavian onun ilk çocuğuydu. Anneliği tattığı ilk evladı. Justus, bu yüzden çektiği acıyı tahmin edebiliyordu. Kraliçe ,
" Söz ver Justus. Ne olursa olsun onu bırakmayacağına söz ver. "
Justus 'un dışından verebileceği hiçbir söz kalbinden Tavian' a verdiği kadar güçlü olamazdı. Lakin yine de verdi sözünü Kraliçe 'ye ,
"Son nefesime kadar onu bırakmayacağım Kraliçe Lelia. Onu her şeyden koruyacağım. Ve şanslıysam bir gün onun uğrunda ölebilirim. Söz veriyorum."
Kraliçe 'nin içi rahat etmişti şimdi. Hekime, kızlarına ve Justus' a bakarak,
"Büyü böyle kötü bir şey değil aslında. Büyü iyilik için kullanıldığında dünyanın en harika şeyidir. Büyüden nefret etmeyin. Prens Tavian 'ı bu hale getiren şey büyü değil kötü niyetli insanlar."
Kraliçe hıçkırıklara boğuldu ardından. Hekim muhafızlardan Kraliçe' yi odasına götürmeleri için yardım istedi ve ekledi,
" Kraliçe Lelia, dinlenseniz iyi olacak. Size bir ilaç hazırlayacağım. "
Ve hekim muhafızlar yardımıyla götürülen Kraliçe 'ye odasına kadar eşlik etti.
Prensesler de birkaç saat durup gittiler. Özellikle Tamara abisi için ne yapabilirdi sürekli düşünüyordu. Ancak ne Tamara' nın ne de Trixy 'nin elinden bir şey gelmiyordu.
Justus ve Tavian yine yalnız kalmışlardı. Tavian' ın ateşi biraz daha düşmüştü, iyiye gidiyor diye sevinir oldu Justus. Sonra ateşini kontrol ederken Tavian 'ın yakasında siyah parlak renkli tozlar gördü. Ne olduğunu ya da nereden geldiğini anlayamadı. Çünkü gece burada değildiler.
Toz parçacıklarına dokundu. Ellerine bulaşan parçacıklara bakarken midesinin bulandığını hissetti. Ve başı dönmeye başlamıştı. Koltuğa yığıldı Justus. Kesik kesik görüntüler görmeye ve sesler duymaya başladı. Seslerden biri şöyle diyordu,
"Onu güçsüz düşürecek tek şey bu"
Birinin kahkahasını duydu. Ardından,
"Yıllar sonra gerçek bir intikam ha."
Justus sanki rüya görüyor gibi hissetti. Sonra nedense kendi çocukluk anılarından biri geldi gözlerinin önüne. Annesi yemek yapıyordu. Kendisi 4 yaşlarında olmalıydı. Kardeşi Jovia 'nın daha doğmadığı zamanlardı. Justus bu anısında ellerine bulaşan gümüş parlak renkli toza bakıyordu. Minik ellerinin her tarafı toz olmuştu.
Sonra başka bir anı gözlerinin önüne geldi. Bu anısı senelerdir her gece rüyasında gördüğü anının başka bir kısmıydı. Sanki beyni unuttuğu bir şeyi hatırlıyordu. Yine o savaş, alev alev yanan köy evleri ve Jovia 'nın yeri göğü inleten ağlaması gözlerinin önündeydi. Ancak farklı olan bir şey varsa o da Jovia' nın saçlarındaki gümüş parlak tozdu.
Justus gözlerini nefes nefese açtı. Tavian hala bilinci kapalı bir şekilde uyuyordu.
Gördüğü ikinci anının devamını zaten biliyordu. Aklından hiç çıkmayan, hatta çoğu gece kabusu haline gelmiş o anısıydı. Ancak tozu ilk defa görmüştü. Daha önce defalarca kez rüyasında gördüğü anının farklı bir ayrıntısını fark etmiş olması tuhaftı. Bu toz sayesinde mi olmuştu? Odaklanmaya ve daha net görmeye çalıştı. Hatırlamaya çalıştı unuttuğu her şeyi . Ancak sadece gürültüler duyuyordu, az önceki gibi insan sesleri ya da konuşma değillerdi. Ne yazık ki görüntüler de tamamen gitmişti. Ve başında korkunç bir ağrı vardı.
Tam o sırada başhekim, yanında birkaç adamla beraber içeri girdi. Adamlar Tavian 'ın yanına gelip ateşine baktılar.Ateşinin düşmüş olması adamları şaşırttı. Justus onların anlayamadığı dilde bir şeyler söylediğini duydu. Ardından bir sinirle oturduğu koltuktan kalktı Justus,
"Hey ne yapıyorsunuz?! Uzaklaşın ondan hemen!"
Adamlar Justus' un gür sesinden ürktüler ve birkaç adım geri gitmek zorunda kaldılar. Justus hemen Tavian 'ın yanına gitti. Herhangi bir değişiklik göremedi onda. Bu kısa süreli içini rahatlattı. Sonra Başhekime doğru,
"Bu adamlar kim Başhekim? Siz saraya yabancı büyücüleri mi sokuyorsunuz?! Kral' ın bundan haberi var mı?! "
"Hayır Komutan Justus onlar büyücü değil. Kendileri doktordur. Bilgilerine çok güvendiğim sadık doktorlardır."
"Ne zamandan beri doktorlar hastaya bir şeyler mırıldanır oldu Başhekim?"
Adamlardan biri,
"Ne mırıldandığımızı duydunuz Komutan?"
Justus onlara cevap verme zahmetinde bile bulunmadı. Başhekime,
"Derhal odadan çıkın hekim efendi! Ben izin vermedikçe bu odaya hiçkimse girmeyecektir!"
Adamlar birkaç saniye birbirlerine baktılar. Justus tekrardan gür sesi ile,
"BU BİR EMİRDİR!!!"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Lisentus Kingdom
Fanfiction"Başka bir evrende yeniden başlama imkanımız olsaydı eğer. Yeniden sana aşık olmak, yeniden senin için ölmek isterdim"