26- Little Lady

10 3 17
                                    

"Gel ahali gel, bunlar şeker gibi kavunlar gel"

"En güzel elmalar burada gelin"

"Bu çilekleri yemeyen bin pişman"

Justus pazardaki bu yüksek sesleri oldu olası hiç sevmemişti çünkü bu onun canını yakıyordu. Yüksek ses ve çok fazla aydınlık sevmezdi.

İçinden "İyi ki işim pazarda değil" diyerek devam etti. Asıl işi Jovia'ylaydı. Jovia abisine büyü öğretmeye karar vermişti ve bunun için de Lisentus'a gelmişti. Jovia kalmak için de krallıktan çok uzakta olmayan ama kara orman yolunda bulunan bir evi seçmişti. Halk bu ormandan korkardı, yanına bile yaklaşmazlardı. Böylelikle alıştırma yaparlarken herhangi bi sorunla karşılaşmayacaklarını umuyorlardı.

"Nasılsın Jovia?"

"İyi sayılırım abi. Sen nasılsın?"

"Ben de iyiyi--"

Tam o sırada biri çok şiddetli bir şekilde Justus'un omzuna çarptı. Çarpan adamın elindeki kitaplar yere düştü ve Justus da onunla beraber toplamak için eğildi. Adam,

"Kusura bakmayın gerçekten sizi görmedim. Biraz dalgınım, özür dilerim"

Justus duyduğu sesin verdiği şaşkınlıkla adamın yüzüne bakmak için kafasını kaldırdığında donakaldı. Adam ona bakan bu adam karşısında mahçuptu. Adam tekrardan konuştu,

"Kusura bakmayın gerçekten üzgünüm"

Jovia, pazarda ses çok yüksek olduğu için adamın sesini duymamıştı ve adam, şapkalı bir pelerin giydiğinden yüzü de görünmüyordu. Ama abisinin donakaldığını görür görmez,

"Abi ne oldu? İyi misin?"

Abisinden bir cevap alamayınca karşısındaki adama bakan Jovia gördüğü bir çift göz ile şaşkınlıktan ne yapacağını bilemedi. Adam Jovia 'ya,

"Gerçekten üzgünüm bilerek yapmadım."

O sırada Justus,

"Ju--lio? Julio?"

"İsmimi nereden biliyorsunuz?"

Julio şaşkınlık içinde Justus' a baktı. Jovia bir anda Julio'ya sarılarak ağlamaya başladı. Julio ne olduğunu anlamıyordu. Neden bu kız ona sarılıp ağlıyordu? Julio,

"Canınızı mı yaktım hanımefendi? Üzgünüm gerçekten anlamıyorum."

Justus, Jovia 'yı kolundan tutarak biraz kendine çekti. Jovia ayrılmak zorunda kaldığı için biraz üzüldü ama sonra gözlerini silerek Julio' ya baktı. Julio, kitaplarının hepsini topladığı için ayağa kalktı ve ardından Justus ve Jovia 'da kalktı. Julio,

"Üzgünüm tekrardan, iyi günler"

"Dur" dedi Justus.

"Bizi tanımıyor musun?"

"Siz beni tanıyor musunuz?"

Jovia ve Justus ne yapacaklarını bilmiyordu. Şaşkınlık içinde birbirlerine baktılar. Bu nasıl mümkün olabilirdi? Haftalar sonra Julio'yu tesadüfen görüyorlardı ve Julio onları tanımıyordu.

"Evet biz seni tanıyoruz. Hem de çok yakından."

Dedi Jovia. Julio,

"Bu nasıl mümkün olabilir ki, ben sizi tanımıyorum. Hayatımda ilk defa şuan gördüğüm iki kişi nasıl beni tanıyor olabilir?"

"Zamanın var mı Julio? Konuşup anlatmak isterim. Eminim ki sen de anlatacaklarımı dinlemeyi istersin."

Dedi Justus.

Lisentus Kingdom Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin