33- Tavian

8 2 3
                                    

(-Tavian'ın ağzından)

"Ne bu dünyada bir yer bulabildim, ne de içimdeki dünyaya sığabildim. Hiçbir yere sığamadım. Var olamadım.

Olmamı istedikleri kişi olamadım mesela. Gerçekte olmak istediğim kişininse kim olduğunu hiç bilmedim. Hep kendimce çabaladım ama kimseye yetemedim. Kendimi herkesten çok ben yargıladım. Herkesten çok ben aşağıladım. Dışarıdan beni izleyenlere çizdiğim duruşumu kendi odamda hiç koruyamadım. Bu yüzdendir ki halkın karşısına çıkmak, kendi odama girmekten daha kolaydı benim için.

Herkesin karşısında güçlü durursam belki güçlü olurum sandım. Çok yanılmışım. Geriye herkesin gözünde güçlü ama aynaya bakmaya bile cesaret edemeyen bir Tavian bıraktım.

Aynaya bakamıyorum çünkü gözlerimin ışığını senelerdir bulamıyorum. Justus, ona bakarken parladığını söylüyor. Sadece onu düşündüğüm zaman kalbimi huzur kaplıyor. Ama gerisi bomboş.

Zindanlar, kral beni oraya ceza olsun diye kapatmadan önce bile çok korkutucuydu. Ondan bahsederken ya da seslenirken 'baba' demeyi çok uzun zaman önce bırakmıştım. Aslında tam da ilk zindan cezam bittikten sonra bırakmıştım. Çünkü onun için ben sadece bir varistim o da artık benim için sadece bir kraldı.

Lisentus, 7 diyarı yöneten krallık olduğundan beri her sene şenliklere, törenlere ev sahipliği yapardı ve ben çok küçükken bile o ihtişamın gözlerimi aldığını hissederdim.

Annem zerafeti seven bir kadındı. Onu mutlu etmek için görgü kurallarını en ince ayrıntısına kadar ezberlemiştim. Annemi bazen şenliklere hazırlanmak için ayna karşısına geçtiğinde hayranlıkla izlerdim. O zarif elleri ile sıktığı parfümünün kokusu bile hala bazen burnuma gelir. Anneme hayrandım. O benim için kusursuzdu. Eşsizdi. Kardelendi. Kardelenler, bitkiler arasında tüm canlılığın neredeyse yok olduğu kış aylarında tüm nezaketi ile açan en nadide çiçek türlerindendir. Ve annem ondan önce karların arasına kurulmuş olan bu krallığa baharı getiren ilk kişiydi. Sonrasında de elini değdiği her şeye bir güzellik kattı.

Annem de insandı ama neticesinde. Bana elbette kızardı. Eskiden bana kızdığı zamanlar ben de kendime kızardım. Yanlış yaptığım, başaramadığım, bir türlü anlayamadığım için. Senelerce mükemmelliyetçiliğime giden yolda yürümüştüm böylece. Bir gün mükemmel olmak benim tek arzum haline gelince ise her şey için çok geçti. İşin kötü kısmı bunu seviyordum. Artık kimse bana 'şunu yapmalısın' demiyordu ve ben de bunu benim için yapacak bir iç ses geliştirmiştim. Hep en iyisi olmak için çabalamıştım ama son zindan cezamda yine zihnime nüfuz eden halüsinasyonlarım beni düşündürmüştü.

'Değer miydi?'. Değer miydi gerçekten birileri beni tebrik etsin diye çocukluğunu bile yaşayamamış bir yetişkin olmama? Değer miydi tek bir sevgi kırıntısı için günlerce hatta haftalarca çektiğim uykusuzluğa? Değer miydi Tavian, şu tahtadan yapılma tahtı ve lanet olası taçı hak etmek için vazgeçtiğin özgürlüğüme?

Neden tek bir gün bile maske takmadan yaşayamadığımı sorguladım. Tek bir gün bile içten neden gülemediğimi. Nedeni neydi biliyor musunuz? Nedeni, koşullu sevgi, değer görme arzusu, terk edilme korkusu, bilinmezliğin ittiği kaygı döngüsüydü.

Ben aşığım ama tek bir gün bile onun elini tutarak şu sokaklarda yürüyemeyeceğim. Ben aşığım ama herkesin doğuştan sahip olduğu haklara ne yapsam erişemeyeceğim. Mesela hiçbir kraliyet üyesi düğünü bana yapılmayacak. Hiçkimse çocuğum için krallıklar arası partiler düzenlemeyecek. En basitinden kimse gözlerimin içine, içinde hiç hayal kırıklığı barındırmayan bakışlarla bakarak mutluluk dilemeyecek.

Ben Justus'a ne zaman aşık oldum bilmiyorum. Öyle bir tarihi yok bizim aşkımızın. Başlangıcı olan her şeyin bitişi de vardır derlermiş. Başlangıcımız yok bizim, bu yüzden bitişimiz de olmayacak. Bu aşk, bu bedenden ölsem de çıkmayacak.

Lisentus Kingdom Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin