3-First Lesson

26 5 1
                                    

Prens'in isteği üzerine hemen ertesi güne program oluşturulmuş ve ilk ders okçuluk olarak planlanmıştı. Komutan Justus, uygun olduğunu kendisi için sorun yaratmayacağını söylemişti.

Sabahın erken saatlerinde Prens çoktan hazırdı. Komutan Justus da öyle tabiki. Talim alanına vardıklarında bir sürü hedef vardı. Prens Tavian, eğitmenini seyretti bir süre. Bu kadar genç bir adam nasıl olur da bu kadar başarılı olmuş olabilirdi? Tavian,

"Önce siz başlayın lütfen"

Justus oku ve yayı aldı eline. Hiç beklemeden karşısındaki hedefi tam ortasından vurdu.

Tavian da ok ve yayı aldı bunun üzerine. Ve daha uzaktaki hedefi tam ortasından vurdu.

Justus onun kusursuz duruşunu izledi ok ve yay kullanırken. Bu çocuk gerçekten yetenekliydi. Tam bu sırada,

"Bu kadar çabuk mu pes ediyorsunuz? Neden ikinci atışınızı yapmadınız?" dedi Tavian.

Justus bunu beklemiyordu. Bir yarışın içinde olduğunu anlayamamıştı henüz. Tavian 'ın dediğinin üstüne yeniden ok ve yay aldı. Ancak bu sefer 2 ok almıştı. Yarış istiyorsa Justus vazgeçecek biri değildi. Yan yana 2 hedefi aynı anda vurduktan sonra Prens' e döndü. Prens şaşkınlığını üzerinden atıp bu 2 ok atma işini denemeye çalıştı. Ancak tekini tutturabildi. Diğer hedef tutmamıştı. Komutan'a bakarak,

"Şuan yapamadım ama yapabilirim. Sizin okçulukta tek marifetiniz bu muydu yoksa ?"

Justus yapılan meydan okumayı hissederek gülümsedi.

"Daha fazlasını görmek ister misiniz Prens'im?"

"Elbette. Sizi izliyorum. Şaşırtın beni."

Justus bu sefer hizmetkarlardan birine yaklaştı ve kulağına bir şeyler söyledi. Tavian,

"Ne o yoksa kafasına elma koymasını, onu vuracağınızı mı söylediniz? Üzgünüm bu kadar eski bir numara daha fazlası etmeyecektir." dedi.

Tavian daha sonra hizmetkarın elinde siyah bir kumaş parçası ile geldiğini gördü. Komutan o anda 3 tane ok aldı eline. Başka bir hizmetkar az önce vurulan yuvarlak tahta hedefler yerine insan şekilli hedefleri getirdi. Kumaş parçası getiren hizmetkar kumaş parçasını Komutan 'ın gözlerine bağladı. Tavian olacakları merakla izliyordu.

Justus hedeflerin 3 tanesini de aynı anda kafalarından vurdu. Üstelik gözleri bağlıyken yapmıştı. Gözlerini açar açmaz Prens' e baktı. Prens hala bu gösterinin etkisinden çıkamamıştı. Şaşkınlıkla etrafı izliyordu. Bunu nasıl yapabilirdi bir insan? Justus,

"Yeterince şaşırtabilmişimdir umarım sizi Prens'im" dedi.

Tavian her ne kadar söylemek istemese de belli oluyordu şaşkınlığı. Yaklaşık 1 dakika sonra konuşabildi Prens Tavian,

"Etkileyiciydi ancak sanıyorum ki bu başarılarınızın tek sebebi gözleriniz kapalı attığınız oklar değildir. Tek bir alanda başarı hiçbir şeydir çünkü" dedi.

"Hayır Prens Tavian, başarının tek bir sebebi varsa o da istikrardır. Gözlerim kapalı attığım oklar başarımın sebebi değildir. İstikrarımın sonucudur. Ve size tek başarılı olduğum alanın da okçuluk olduğunu düşündüren nedir anlayamadım açıkçası." diye cevap verdi Komutan.

Justus içten içe bu ilk dersin, Tavian ile bir savaş demek olduğunu biliyordu. Ancak Justus şimdiye kadar hiçbir savaştan kaçmamıştı. 15 yaşındaki bu mavi gözlü çocuktan da kaçacağı yoktu. Tavian ona yöneltilen gizli soruya yanıt verdi,

"Madem başka alanlarda da marifetleriniz var. Görmeliyim. Bundan sonraki dersimizin ne olacağına siz karar verin."

"Başka bir marifetten önce öğrenmeniz gereken bir 'aynı anda birden fazla hedefi gözler açık/kapalı vurma' konumuz var Prensim..." diye cevap verdi Justus. Sonrasında devam etti,

"Ayrıca bu uygulamamız bittikten sonra hareketli hedefler için de aynı şeyleri çalışacağız. Size marifetlerimi göstermeyi çok isterdim ancak henüz zamanı değil. Elbet bir gün göreceksiniz. Nasıl olsa çok günümüz var önümüzde" diyerek kapattı konuyu.

Prens Tavian için kolay değildi başkasının kararlarıyla yaşamak. Ayrıca ilk günden bu adam ona ne yapacağını söylüyordu. Hoşuna gitmese de bu ok atma tarzını bilmediği için sesini çıkaramıyordu. Sonuçta o haklıydı, Tavian onun gibi aynı anda birden fazla hedefi vuramamıştı. Üstelik gözleri açık bile yapamamıştı. Komutan'ın planına uymak zorundaydı. Tavian,

"Tamam o zaman öyle olsun."dedi.

O gün tüm gün çalıştılar beraber. Ancak Tavian hala gözleri açık 2 tane tahta hedefi aynı anda vuramıyordu. Tavian aşırı sinirlenmişti ancak bir şey diyemiyordu. Nasıl olur da bu adamın bu kadar kolay yaptığı bir şeyi bu kadar uğraşa rağmen yapamazdı? Ders bitiminde Komutan Justus,

"Verimli bir gündü Prens'im. Yarın devam edeceğiz. Bu gün oldukça yoruldunuz" dedi.

Tavian, kendisine olan siniriyle,

"Verimli falan değildi, kaç saattir uğraşıyorum ama sizin gözünüz kapalı yapabildiğiniz şeyi daha gözüm açık yapamıyorum!"

Justus bu tepkiyi bekliyordu aslında. Onun oldukça sinirlendiğini fark etmişti. Yumuşak bir ses tonuyla Tavian 'a cevap verdi,

"Ben gözüm kapalı yapabildiğim şey için aylarca çalıştım Prens Tavian. Her şey bir günde olmaz. Emin olun benden çok daha başarılı ilerliyorsunuz. 17 yaşımda yapabildiğim şeyi 15 yaşınızdayken size öğretiyorum. Nereden baksanız 2 yıl benden ilerdesiniz"

Tavian bunu beklemiyordu. İlk defa bir eğitmeni onunla bu kadar çok konuşuyordu. Ayrıca bu konuşmalar bir emir değildi. Tavian'ın şimdiye kadarki tüm eğitmenleri sadece Kral ile muhatap olurdu. Tavian ile ders yaparken bile fazla konuşmazlardı. Tavian'ın onları küstah bulmalarını istemiyorlardı ancak fark etmiyorlardı ki böyle yaptıklarında Tavian onların bir şeyler bilmediklerini düşünüyordu. Kendisini önemsemediklerini de düşünüyordu. Ve daha fazla devam etmek istemiyor onları kovuyordu. Oysa bu Komutan, onunla konuşuyor kendisi sinirlendiğinde bile Komutan ondan korkmadan yanıtlıyordu. Ve ses tonu o kadar güzeldi ki... Tavian hep böyle konuşsun da dinleyeyim istedi bir an.

O gözünde hem çok başarılı hem de çok anlayışlı bir eğitmendi şimdi.

Bu düşünceler içerisinde Komutan'a baktı Tavian, gözlerinde sevinç ve teşekkür vardı. Justus 'da ona baktı tepkisini görmek için. Ah, bu çocuk nasıl bu kadar güzel bakabiliyordu? Az önceki siniri gitmiş yerini diline dökemediği teşekkür almıştı. Bu çocuk o bahsedilen kibirli Prens olamazdı.

Justus, tek hedefi Kral olmak olan ama nasıl yapacağını bilmeyen, ona yüklenen bu sorumluluk ile yapayalnız büyümüş, yapayalnız bir çocuk görüyordu...

Kendisi gibi...

Lisentus Kingdom Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin