2. Bölüm

67.8K 2.9K 613
                                    

Sokakta çöp konteynırının yanında oturmuş kimsenin beni görüpte bişey yapmasından korkarak bir kaç çöp torbasınıda önüme ve her iki yanına koyarak gizlenmeye çalışıyordum.

Havanın görüntüsüne bakıp saatin kaç olduğunu düşünüyordum ama asla bir tahmin yürütemiyordum. Aklıma gelen şeyle ellerimi hırkamın ve pantolonumun ceplerine koyarak telefonumun yanımda olabilme umuduyla gözlerim parlamıştı resmen.

Telefonumu pantolonumun arka cebinden çıkardığımda güç tuşuna basarak açtım. Saat gece 05:35'i gösteriyordu. Gözlerim şarja kayınca sevinçle gülümsedim. Şanslıydım ki şarjım bana yetecek kadar vardı. Ama yinede telefonun şarjını boşa harcayarak azalmasını istemediğim için iki elimin arasına alıp kırdığım bacaklarımın üzerine koydum.

Gözlerim zorlukla kapansa da onları açık tutmak zorundaydım. Abim her an arayabilirdi beni. Ve bana demişti zaten 'uyumayacaksın' diye. Bu yüzden uyuyamazdım.

Gözlerim tam kapanacakken çöp konteynırının yanından bir ses geldi. Hemen başımı sesin geldiği yöne çevirdim.

Bir adamdı. Yabancıydı. Tanımıyordum onu.

Kalbim hızlı hızlı atmaya başlarken yerimden kalkıp adamın yüzüne bakarak geri geri gitmeye başladım.

"Nereye gidiyorsun?"dedi adam. Sanırım biraz şeydi...şey işte.

Ben gittikçe adam bana yaklaşmaya devam etti. Ben gittikçe o geldi. O geldikçe ben gittim. Sonunda ayağım bir taşa takılınca yere düştüm ama adam yinede üzerime doğru yürümeye devam etti. Hızını arttırınca hemen düştüğüm yerden kalkıp arkamı döndüğümde biraz sendeledim ama adamın bana ne yapacağını bilmediğim için hemen kendimi toparladım.

5 dakika süren koşuşturmanın ardından kendimi aydınlık bir sokağa attığımda arka cebimdeki telefonumun yere düşme sesi gelince hemen durdum. Arkamı dönüp yere baktığımda telefonumun çoğu yerinde kırıklar oluşmuştu, hatta sol alt ve sol üst köşesi aldığı darbeden dolayı kırılıp telefondan ayrılmıştı.

Üzülerek eğilip telefonumu aldım ve girdiğim sokağın başına baktım. Adam bu çevrelerde görünmüyordu. Telefonumun kırılmasına fazla üzülmüştüm ama kafama takmıyordum. Çünkü takarsam daha kötü olabildim. Sessizce sokakta yürürken eski ama içerisinde kimsenin yaşamadığı belli olan küçük bir ev çarptı gözüme. Acaba orada sabaha kadar kalabilir miydim? Ama ya sahibi kızarsa? Ya bana vurursa izinsiz evinde kaldığım için? Ama mecburdum. Daha fazla dışarıda kalamazdım. Bu gidişle başıma kesin bir şey gelecekti.

Korkuyla ve seri adımlarla içeri girdiğimde evin baya çöktüğünü tavandan dökülen taşlar ve yan duvarlarından da yosun tuttuğunu gördüm. Baya kötüydü. Ama dışarıya göre çokta kötü değildi. Zaten bu durumda da bir şeyleri beğenmemek gibi bir seçeneğim yoktu.

İlerledim, iki duvarında en köşesine geçip kenarda duran kartonu alıp üzerine oturdum.
Pencereye ait olmayan duvarın boş kısmından yıldızları izleyerek sabah olmasını bekledim.

^^^^

Gözümü bile doğru dürüst kırpmadığım sabaha yine gözlerim açık, başım duvara yaslı ve bacaklarımı kendime çekmiş kollarımı sararak kendimi ısıtmaya çalışarak girmiştim. Telefonumdan yükselen sesle irkilip bakışlarımı telefonun ekranına indirdim.

GERÇEK AİLEM Mİ? Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin