32. Bölüm

15.8K 664 223
                                    

Sınıfta ben hariç hiç kimse yoktu ya arkadaşıyla, ya kuzeniyle, ya da çok yakınıyla dışarıya çıkmıştı.

Bende sırada tam ağlayacak gibi, titreyen ellerimle oynuyordum.

Derste hoca bize, kendimizi sınıfa tanıtmamızı istemişti. Ama ben tanıtamamıştım. Herkeste bu hâlimle dalga geçip gülmüştü.

İnsanların bilip bilmeden her şeye gülmelerinden, sorgulamalarından, yargılamalarından nefret ediyordum.

Daha neler yaşadığımı bilmeden, sırf kendimi yaklaşık 16 kişiye tanıtamadığım için gülmüştüler.

Aptaldı insanlar.
Kendilerini başkası yerine koyamayan bir takım aptaldılar.

Sinirle burnumu çektim.
Daha fazla dayanamadan ağlıyordum. Yine insanların davranışları yüzünden.

Anlımı, sıranın üstüne birleşik duran ellerimin üzerine dayayıp sarsılmaya başladım.

Gözümden düşen bir damla yaşın süresi sıranın üzerinde son buldu.

"Aa. Pısırıkta buradaymış! Naber kız!?"

Uzaklardan gelen sesle kıpırdamadım.
Daha doğrusu üstüme alınmadım.

"Hey! Sana diyorum."

Kolumu bir şeyin dürtmesiyle başımı zorlukla kaldırdım.

Sınıfta kendimi onlara tanıtamadım diye en çok gülen çocuktu.

Benim yüzümü görmesiyle gülen dudaklarının yerini düz bir çizgi almıştı.

"Ne oldu sana?"derken kaşlarıda çatılmıştı.

Bir de soruyor muydu?
Onun yüzünden ağlıyordum.

Kendisinin yaptığı bir şeyi anlamaması acayipti.

İlgili yüz ifadesiyle önümde ki sıraya oturdu.

"İyi misin? Neden ağlıyorsun?"

Cevap vermeden yüzüne bakmaya devam ettim.

Hâlimi az çok tahmin ediyordum.

Çünkü, bana yeni yumurtadan çıkmış kumrunun annesi tarafından temizlenmeyip ve terk edilmişim gibi bakıyordu.

Elini uzatıp tam yanağıma değdirecekken refleksle elini ittim.

"Sakın bir daha bana dokunmaya kalkışma!"diye uyarıp ayağa kalktım, koşarak sınıftan çıktım.

Koşarken hem ağlıyor hem de buğulu gözlerle tuvaleti arıyordum.

İnsanların gözü önünde bir-iki kat yukarı çıktıktan sonra koridorun en köşesindeki tuvalete dalmıştım. İçeride duran insanları umursamamaya çalışarak boş kabinlerden birisine girip klozetin kapağını kapatarak üzerine oturdum.

Her şey üstüme üstüme geliyordu.
İyice sıkılmaya başlamıştım bu durumdan.

Ellerim yüzümdeyken kabinin dışından sesler gelmeye başladı.

"Kızlar, şu az önce içeri giren kız varya, Barış'ın doğumda karışan kızıydı. Of inanamıyorum! Resmen Selen değilde o kız Barış'ın gerçek kızıymış! Neden ama ya? Ben Selen ile iyi arkadaştım! Hatta en iyi arkadaşıydım! O geri zekalı kız niye geldi ki bizim sınıfa!? Daha kendisini tanıtamıyor."

Duyduğum cümlelerle sinir kat sayım iki katına çıkmıştı.

Bunları konuşacak hakkı kendisinde nasıl buluyordu?

Ellerimi yüzümden çektim ve hızla olduğum kabinin içinden çıkıp hâlâ konuşan kızın karşısına geçtim.

"Kes sesini!"dedim tıslar gibi.

GERÇEK AİLEM Mİ? Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin