29. Bölüm

19.8K 952 422
                                    

Gözlerimden akan lanet yaşlar yüzünden önümü dahi göremiyordum. Sildikçe sadece bir gözümden sanki beş yaş birden düşüyormuş gibiydi. Hızlarına yetişemiyordum.

Ayaklarıma çarpan küçük taşlar yüzünden de arada sendeleyerek koşuyordum.
Çok yorulmuştum.

Telaşla arkama baktım. Kimse yoktu.

Acaba birazcık durup otursaydım ne olurdu ki?
Bilmiyorum.

Bacaklarım sızılarını hissettirmek için daha da çok arttığında durdum. İki metre uzağımdaki evin duvarına doğru bitkince yürüdüm.

Elimi duvara dayadıktan sonra yavaşça yere çöktüm, omuzumu ve başımı duvara yaslayarak ağlamama orada devam ettim.

"Ooo. Bakın burada kimler varmış! Ömürsüz Ömrüm Işık! Ömrü hiç ışık saçmayan Ömrüm! Ne işin var kız senin burada? Kendi ayaklarınla mı gelmek istedin bana?"

Tanıdık ama bir o kadar da iğrenç bir ses duyduğumda ağlamam dinmeye başladı.

Neden her seferinde daha da berbat bir durumun içerisine batıyordum?

Çünkü ben ve benim hayatım berbat. Ve onun için hayatım beni nasıl daha çok berbat şeylere bulaştıracağını düşünüp böyle şeyler yapıyordu. Evet, evet. Kesinlikle öyle.

"Oyy. Sen ağlıyor musun? Kıyamam ama ben sana! Neden kimse gözyaşlarını silmiyor ki? Ah! Doğru ya, senin kimsen yoktu! Bir an aklımdan çıkmış özür dilerim."

O adam.
Bu o adam.
Bana bir şey yapmaya çalışan adam.

Islak gözlerimi kaldırdım. Ona baktım her zaman ki gibi korkuyla.

Bana iğrenç, berbat olan suratıyla bakıyor, pis pis sırıtıyordu.

"Imm. Madem bana o güzel ayaklarınla geldin. O zaman bende senin geriye kalan yolda işini kolaylaştırayım. Gel bakalım."diyerek bana uzandı.

"Dokunma!"diyerek çığlık attım."Uzaklaş! Yaklaşma bana, git!"

Bağırmalarımın ardı arkası kesilmezken o adam beni kucağına aldı.

Çırpınıyordum. Hareketlerimi kesmiyordum ama yinede bırakmıyordu beni.

"Bırak beni!"diyerek sırtına vurmaya başladım.

"Şşş. Sakin ol güzelim. Korkma. Bir şey yapmayacağım. Sadece küçücük bir şey vardı. Onu sana verip ya da alıp bırakacağım tekrar. Gerçekten, korkmana gerek yok."

Korkma deyince korkum geçiyordu sanki!

"Bırak beni!"

"Bak küçük şey. Zaten pek bir işe yaramazsın. Ama yine de denemek istiyorum. Bir dakika ya. Neden seni götürüyorum ki? Burada da yapabilirim. Aynen aynen. Burada da yapabilirim. Hani in bakalım."dedi ve hafif dizlerini kırarak ayaklarımı yere değdirdi.

Hiç beklemeden onu itip uzaklaşmaya başladım.

Koşmuyordum. Sadece geri geri yürüyordum.

Koşarsam beni yakalayacağı her halinden belliydi. Bunu biliyordum da.

Onun için kendimi daha fazla yormama gerek yoktu.

Adam sinirle düştüğü yerden kalktı, bana doğru adımladı, ben de geriye doğru adımlamaya devam ettim.

Biraz böyle yürüdük. Hâlâ da yürümeye devam ederken adam aniden üzerime atladı ve beni kendiyle duvar arasına sıkıştırdı.

Hızlı hızlı nefes aldığım için göğsüm kalkıp iniyordu ve dolayısıyla da adamın bedenine değiyordum. Midem bulanmaya başlamıştı.

GERÇEK AİLEM Mİ? Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin