18. Bölüm

43.4K 1.8K 721
                                    

Elimdeki kimliği komodinin en üstteki çekmecesine koyup tüm bedenimi yatağın üzerine bıraktım.

Uykum olmadığı için sabaha kadar uyumayarak sadece hayatımı düşündüm.

Gerçeken hep böyle mi ilerleyecekti?
Sürekli aşağılanarak, istenmeyerek, hayatımı mahvederek?

Seslice oflayıp yatakta yan döndüm. Bu seferde duvara bakarak düşündüm. Sonra tekrardan yan dönüp gardıroba bakarak düşündüm.
Bu hareketleri saatlerce tekrarladım ve en sonunda sabah saatlerine ulaştım.

Duvarda asılı duran saate bakıp akrebin ve yelkovanın nerede olduğunu öğrenmeye çalıştım.

07:52

Boğazımın, hatta ciğerlerimin dahi kuruduğunu hissederek yataktan kalktım.

Odanın kapısına doğru yürüdüm, kapı kolunu indirip odadan çıktım.

Daha yeni sabah saatleri olduğu için etraf pek aydınlık değildi ama yinede rahatça yürüyebiliyordum.

Merdivenlerden inip mutfağa doğru ilerledim.

Mutfağa girdiğimde çeşmeden değilde buz dolabından çıkardığım şişenin içinde duran soğuk suyu içtim.

Yemek borum soğumuştu su sayesinde. Tezgahtan ayrılıp tam mutfaktan çıkacakken masanın üzerinde duran kaktüs dikkatimi çekmişti.

Bitkiler arasından en sevdiğim şey kaktüstü.

Yanına ilerlediğimde üzerinde bir not vardı.
Ama not kaktüsten daha çok dikkatimi çekmişti.

Üzerinde benim adıma ait olduğu yazıyordu.

Kaşlarımı çatıp elimi nota uzattım. Aldığımda içerisindeki kısa yazıyı hemen okudum.

-Bence telefonunu açıp sana gönderilen mesaja bakmalısın. Çok beğeneceğine eminim.

Kaşlarım yazıyı okuduktan sonra daha da çatıldı.

Kimdi bu?
Ve ayrıca bu notu en sevdiğim bitkiyle nasıl göndermişti?
Kimse benim kaktüs sevdiğimi bilmiyordu ki.

Notu kaktüsün üzerine koyup ikisinide elime alarak odama yöneldim. Odaya girdiğimde kapıyı arkamdan kilitleyip kaktüsü çalışma masasının üzerine koydum.

Notu elime aldım. İçindeki yazıyı bir kere daha okuyarak kimin olduğunu bulmaya çalıştım. Ama anlamsız bir cümleden kim olduğunu bulmazdım.

Kağıtta yazan cümleye inanmak istemiyordum ama inanmak istemediğim kadar da merak ediyordum.

Merakıma yenik düşüp küçük not kağıdını elimde buruşturdum. Gardırobun karşısına geçip elbiselerin altına sıkıştırdığım telefonu aldım.

Yavaş adımlarla yatağa gidip üzerine oturdum.
Telefonu, güç tuşuna basarak açılmasını bekledim. Açıldığında PIN şifresi istediğine dair bir ekran çıktı karşıma. Barış bey bu şifreyi unutmamama dair beni her zaman tembihlemişti. Onun için aklımda tutuyordum.

PIN şifresini girdikten sonra telefon açıldı.

Açıldığı gibide ekrana mesaj bildirimi düşmüştü.

Çatık duran kaşlarımı hiç kıpırdatmayıp kalbimin atışlarıyla beraber mesajın üzerine tıkladım.

Mesaj açıldığında ilk önce bir video sonra da bir mesaj gönderilmişti telefonuma.

*Video*

-Ben 0****u kardeşime veda hediyesi olarak böyle bir şey hazırladım.

-Nasıl beğendin mi?
Beğenmelisin bence.
Çünkü bu hediye, sen bu mesajı gördükten tam 5 dakika sonra tüm aile fertlerine ulaşmış olacak.

GERÇEK AİLEM Mİ? Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin