20. Bölüm

44.2K 1.6K 325
                                    

Ambulans, siren sesi, sağlık çalışanları, yerde boylu boyunca uzanmış üstünde cam kırıkları, her yeri kan olan bir Koray. Ve hiçbir şeye tepki dahi vermeyen ben.

Başlarda Korayı bana yaptıkları için affedebileceğimi, o bana nasıl davranırsa davransın ama ben onun gibi olmayarak her zaman daha ılımlı yaklaşıp kalbini acıtmayacağımı, onun canı yanarsa benimkininde yanacağını geçirmiştim içimden.

Sanırım sadece kendimi kandırmışım.
Çünkü Korayın o hâlini gördüğümde kalbimde en ufak bir sızı dahi hissetmemiştim.

Aksine...az da olsa sevinmiş gibiydim.

Bana 'acımasız' diyebilirsiniz.
Bu hiç umrumda olmaz. (Ama benim olur.)
Çünkü onun yüzünden benim de canım yanmıştı. Hemde bu 36 gün içerisinde defalarca.

"Nasıl böyle bir şey olabilir ki?! Oradan düşmesi imkansız!"

Alp'in artık çıldırmak üzere çıkan sesiyle düğüncelerimden kurtulup rahatsızca sağ elimi sol koluma sürttüm.

Şu an Korayı sedyeye almış ve ambulansa bindiriyorlardı. Tüm aile fertleride dışarıya çıkmış ambulansın Korayı hastaneye götürmesini bekliyorlardı.

Sağlık çalışanlarından iki kişi Korayı ambulansa bindirdikten sonra bir başka sağlık çalışanı hiç beklemeden arka kapıları kapattı ve ön kapıya doğru koştu.

"Hadi gelin."

Barış beyin sesini duyduğumda onun ve Ömür hanımın ilerleyerek bindiği arabaya bindim.

Neden beni de kendileriyle götürdükleri hakkında hiçbir fikrim yoktu.

Zaten gitmek stemediğimide şu an onlara söyleyemezdim.

Barış bey arabayı ambulansın hemen arlasında sürmeye başladığında başımı ellerime çevirdim.

Yol boyuncada başımı kaldırmadım.

Araba durduğunda başımı kaldırıp etrafa göz attım. Baya büyük bir hastaneye gelmiştik.
Barış bey ve Ömür hanım hızlıca arabadan indiğinde bende inerek onların peşinden gittim.

Korayı da ambulanstan çıkradıklarında herkes koşarak sedyenin üzerinde yatan Korayın arkasından koştu.

Bende yürüyerek girdim içeriye.

"Çekilin!"

Bir doktorun bağırmasıyla herkes Korayı götüren doktorlara yol açtı.

Koridorun sonunda ki asansörün yanına geldiklerinde sedyeyle beraber doktorlarda içeriye girdi.

"Ee! Şimdi ne yapacağız?!"

Uzay sinirle konuştuğunda Alp ona baktı.

"Ameliyathaneye gidiyorlar."
Evdeki hâlinin aksine Alp, şu an sakindi.
"Takip edin beni."diyerek arkasını dönüp geldiğimiz koridordan geri gitti.

Diğerleride onu takip ettiğinde bende mecburen onların arkasından gitmek zorunda kaldım.

Alp bizi merdivenlerden yukarı çıkarıp bir ameliyathanenin karşısına getirdi.

"Burada olduğundan emin misin Alp?"dedi Barış bey.

"Evet baba. Şimdi siz burada bekleyin bende ameliyata giriyorum. Herhangi bir gelişme olursa size söylerim."diyerek konuşmasını bitirdi Alp ve ameliyathaneye girdi.

Oğlunu öyle görüp, yol boyunca ağlamayan Ömür hanım kendini duvarlara yaslı duran bir sandalyeye atarak elleriyle ağzını ve burnunu kapatıp gözlerini doldurdu. Barış bey onun yanına ilerledi, diğer sandalyeye oturdu ve sol kolunu omuzuna atıp kendisine çekti.

GERÇEK AİLEM Mİ? Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin