Keyifli okumalar dilerim...
|•|•|•|•|•|•|•|•|•|•|
Başımdaki bu çile ne zaman bitecek bilmiyorum. Kendimi bu bir kaç günde yaşlanmış hissediyorum. Dışardaki sabah kuş cıvıltıları, güneşin her sabah ki gibi ışıl ışıl olması bana yaşam enerjisi vermiyordu.
Dün gece eve girerken bir hayli zorlanmıştım. Mutfağın penceresini zorlayıp içeri girmiştim. Evin zilini çalacak değildim. Çünkü bu saatte eve gelmem evde 3. Dünya Savaşı'nı başlatırdı. Babam sıkı biriydi annemde öyle ama en azından babama göre daha anlayışlıydı. Eve geldiğimde herkes uyumuştu zaten bende ses etmeden odama girip kendimi yatağıma atmıştım. Sadece bir kaç dakika öyle kalacağımı düşünsemde uyuya kalmışım.
Şimdi ise yatakta perişan halde duruyordum. Üzerime bir şey sermedigim için belim ağrıyordu. Saçlarım birbirine girmişti ve tabiki kırmızı rujum dudaklarımın etrafına yayılmış olmalı. Rimelim ise gözlerimin altına doğru akmıştır kesin. Yüz üstü yattığım yerden inliyerek doğruldum. Yatakta oturur pozisyonda beynimin kendine gelmesini bekliyordum.
Bir kaç saniye sonra ayağa kalktım. Bir adım atmamla üzerimde olduğunu unuttuğum beyaz, uzun elbise ayaklarıma dolanmıştı. Ben ayağımı kurtarmaya çalışsam da kısa bir süre sonra yere yapıştım.
"Allah'ım ben ne yaptım? Hangi yetimin hakkını yedim, hangi dilenciyi dövdüm de bana bunlar oluyor"
Yerde kıvranarak kendi kendime konuşurken bu günün çok kötü geçeceğini sabahtan anlamıştım. Önüme düşen sarı saç tutamlarına üfleyip onları geri gönderdim. Sonra zar zor yerden destek alıp ayağa kalktım. Odamdan dışarı çıktığımda karşıda olan banyo kapısına ilerledim. Ev çok sessizdi, acaba neden?
Banyoda işimi tamamlayıp üstüme bol t-shirt ve altıma da siyah, short tayt giydim. Bunları bir kaç dakika içinde yapmıştım ama evden hala ses gelmemişti. Artık endişelenmeye başlayıp aşağı indim. Kimse yoktu.
"Anne" sesim sakin çıksada endişeliydim. Mutfağa baktığımda dünden kalmış bir kaç tabak bardak, beyaz tezgahın üzerinde duruyordu.
"Anne!" Bu sefer biraz daha yükselttim sesimi.
"Ne bağırıyorsun deli danalar gibi" arkamdan gelen sesle başımı çevirip baktım. Dedem elindeki bastonuyla karşıma dikilip kaşlarını çatmıştı.
"Dede, annemler nerde?"
"Onlar dün gece gittiler" gözlerimi kocaman açıp baktım.
"Nereye!" Sesim yine yüksek çıkınca elindeki bastonu kaldırıp bacağıma hiçte hafif sayılmayacak şekilde vurdu. "Kız ne bağrıyorsun, kulaklarımı daha da bozacaksın"
Bacağımı okşayıp "söyle nerdeler o zaman"
"Annen dün gece seni aradı ama sen açmayınca mesaj atmıştı görmedin mi?" Dün annemden mesajlar ve aramalar görünce o telaş içinde. bakmamıştım.
"Anneannen kalp krizi geçirmiş" dediğinde koca bir çığlık attım. "Ne!"
Dedem artık sesime katlanmayıp salona doğru gitti. "Merak etme bir şeyi yok. Ben iki kere kalp krizi geçirdim hala yaşıyorum"
Hemen telefonumu alıp annemi aradım. Uzun bir çalıştan sonra açmıştı.
"Anne, anneannem nasıl?"
"Merak etme iyi. Biz bir kaç gün burda kalıcaz kardeşlerin yanımızda. Sen dedene iyi bak" annem uzun uzun benle konuştuktan sonra telefonu kapatmıştı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
YAŞ 19 (Ara Verildi)
Fiksi Remaja*** On dokuzuncu yaş gününde telefonu, bilgisayarı genç kızın kullandığı bütün cihazlarına bir hacker grup tarafından virüs sızdırılır.SX gurubu, genç kıza mesajlar göndererek bir kaç görev yapması için tehdit ederler. Normal ve sıradan bir hayatı o...