Keyifli okumalar dilerim...
|•|•|•|•|•|•|•|•|
Tellere yapışmış önümdeki Dağ Ayısına korkuyla bakıyordum. Sesi tanıdık gelen ama korkudan kim olduğuna bile bakmadığım biri bağırmıştı. Etraftaki herkes sessizliğe gömülmüştü.
"Dövüş bitti diyorum!" Bu sefer de bağırarak söylediğinde sevinçle kafamı çevirdim. İlk defa Lider'i gördüğüme bu kadar sevinmiştim. Ayla sen bu hallere de mi düşecektin?
Beni hala bırakmayan Kalaycı denilen adam, yumruğunu indirdi. Bağırarak da olsa saygısını bozmadan konşutu.
"Lider, daha süre bitmedi"
Yekta kafesin kapısını açtığında ona doğru koşacaktım ki kolumu sert bir şekilde tuttu Dağ Ayısı.
Yekta'nın bakışları kolumu tutan eline kayınca kaşlarını çattı.
"Dövüş bitti dediysem, bitti!" Kalaycı sinirle kolumu bıraktı. O anda hızla koştum. Dağılan saçlarım arkamda havalanırken gözleri her bir zerreme değiyordu. Baktıkça daha da sinirleniyor gibiydi. Yanına geldiğimde ne yaptığımı düşünmeyerek Yekta'ya sarıldım. Bedeni kasılırken burnuma dolan kokusunu soldum. Ardından yavaşça çekildim. Gerçekten yaptım bunu.
"Kurallarınızı ihlal ediyorsunuz" Kalaycı hala üzerindeki büyük bir sinirle bize bakarken, Yekta kolunu tuttuğum elimi tutup beni biraz arkasına aldı.
"Kurallarımın arasında bir kadınla erkeğin dövüşmesi de yok. Bunu bildiğin halde dövüşmeye kalktın"
Kalaycı burnunu sertçe çekip ellerine sardığı sargıları çıkardı. "Bunu benden değil hakeme sorun" dediğinde bakışları kafesin arkasındaki Chris'in korkuttuğu adama gitti. Lider de o tarafa baktığında başını eğdi.
"Bunu konuşacağız" Lider sözünü bitirip kolumu tuttu ve beni bu kalabalık yerden uzaklaştırdı. İnsanlar kendi aralarında konuşurken sadece izleyici olmuşlardı. İtiraz etmemişlerdi bile.
Hiç konuşmadan kalabalığın arkasındaki büyük binaya doğru gitmeye başladık. Ben hem korkudan hem de dün geceden dolayı tek kelime etmezken onun niye konuşmadığını anlamadım.
Büyük binaya girdiğimizde içinin çok ferah ve modern olduğunu gördüm. Siyah ve sarı tonları etraftaydı. Otele benziyordu. Asansörlerin yerine geldiğimizde camlı olduğunu gördüm. Asansör açıldığında içeri geçtik. İkimiz; yalnız, küçük bir alanda olduğumuz da ister istemez kalbim hızlı atmaya başladı. Yutknup aynadan kendime baktığımda yüzümü buruşturdum. Üstüm başım dağılmıştı. Gri hırkam tek omzumu açık bırakırken, beyaz tişörtüm kirlenmişti. O kadar yerde sürünürsem olacağı buydu. Saçlarım... Onlardan hiç bahsetmek istemiyorum. Kendimi bir cadıya benzetiyordum. Tanrım rezalet içindeyim. Elimle yüzümü kapatıp gözlerimi ovdum.
Yekta "bugün orda ne işin vardı?" dediğinde elimi yüzümden çekip ciddi mi diye bakmak istedim. Kaçırılıp, oraya getirildiğimden habersiz miydi?
"Canım çok sıkıldı gidip dayak yiyeyim dedim" alaylı çıkan sesime aldırmayıp "senden beklerim" dedi. Evet bunu gerçekten dedi.
"Ya siz nasıl kişilersiniz? Beni kaçırıp 2.30 saat uyutsunlar, sizin haberiniz olmasın. Az kalsın o adam benim ağzımla burnumu yamultacaktı!"
Sesim yüksek çıkarken sırtını dikleştirip üzerime doğru geldi. "Kim kaçırdı seni?" sesi ürkütücü çıksa da sinirli halime devam ettim. "Kim olsun istersin?"
"Ayla şaka kaldıracak halim yok"
Oflayıp açılan asansörden çıktım. Yekta da arkamdan geldiğinde eliyle belimden hafifçe yön gösterdi. Bir kaç adım öne gittiğimde eli belimden gitmek yerine bu sefer kavradı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
YAŞ 19 (Ara Verildi)
Genç Kurgu*** On dokuzuncu yaş gününde telefonu, bilgisayarı genç kızın kullandığı bütün cihazlarına bir hacker grup tarafından virüs sızdırılır.SX gurubu, genç kıza mesajlar göndererek bir kaç görev yapması için tehdit ederler. Normal ve sıradan bir hayatı o...