26. Bölüm

352 40 16
                                    

Medya: Rüya

Keyifli okumalar dilerim...

|•|•|•|•|•|•|•|•|•|

Başımda bir ağrı vardı. Sesler sanki beynimde yankı yapıyormuş gibiydi. Bir kaç tanıdık sesin bana seslendiğini hatta yüzümde bir ıslaklık olduğunu duyuyor ve hissediyordum. Ama sanki felç kalmışım gibi göz kapaklarımı bile kıpırdatamıyordum.

"Abi çok az süremiz kaldı." Reha'nın endişeli sesini artık net bir şekilde duyduğumda onun sinirli sesini de duydum.

"Uyanması lazım" benim için konuştuklarını anladığım da gözlerimi açmak istesemde biraz daha bekledim.

"Vakit daralıyor" Reha'nın sesini yakınımda duyduğumda ellerini bileğimde hissettim.

"Lider, sence de ona biraz yüklenmiyor muyuz?" Yekta'ya Reha'nın söylediği komik gelmiş gibi güldü.

"Bakıyorum da sen bu kıza fazla alıştın Tilki." Sesi sorar gibi çıkıyordu ama Reha bir cevap vermedi. İçerde sessizlik oluştuğunda artık hareket etmek istedim. İlk başta ellerimi oynattım. Göz kapaklarımı yavaş yavaş açarken ellerimle ovuşturarak net bir şekilde görmeye çalışıyordum. Uzandığım yataktan doğrularak bana merakla bakan iki kişiye baktım.

"Sonun da uyandın prenses" Reha alayla söylenirken Yekta gözlerini devirdi.

"Bana ne oldu?" Sesim kısık ve hırıltılı çıkarken boğazımdaki gıcıkla öksürmeye başladım. Reha komodinin üzerindeki sürahiden bardağa su doldurup bana uzattı. Suyu kana kana içerken Yekta'nın bakışlarını hala üzerimde hissediyordum.

"Senin yüzünden ne kadar zamanımız gitti biliyor musun?"

Ona ciddi misin dermiş gibi baktım. Ben burda ölebilirken onu söylediğine bak. Şeytan diyor at kafasına şu bardağı. Ama ben imanlı birisi olduğum için uymuyorum ona.

Yoksa göt korkusu mu demeliyiz ona?
Hayır kesinlikle öyle değil.

"Ben kendimi zehirlemişim gibi konuşma" ellerimle başımı ovalarken bir yandan da nerde olduğumu bakmaya başladım. Burası Melek denilen kadının odasıydı. Ve ben odada bulunan yatakta duruyordum. Reha başımda dikilirken; Yekta, deri kahverengi koltuklarda oturmuş, bir bacağını diğer dizinin üzerine atmış gözlerindeki ifadesiz bakışlarla bakıyordu.

İyi de biz şuan bu odadaysak Melek nerde? "O kadın nerde?" Sorumla birlikte Yekta, gözleriyle bir yeri işaret edince bakışlarım duvarın köşesinde eli kolu ve ağzı batlanmış bir şekilde duran kadına gitti. Uyandığımdan beri ses çıkarmadan duruyordu. Yüzünde bir korku belirtisi yoktu aksine haylaz bir yüz ifadesindeydi.

"Bana ne vermişti?" Bayılmadan önceki acıyı hatırlayınca tekrar bir ürperdim. Kaslarımın hepsinin hala kasıldığını ve ağrıdığını hissediyordum.

"Yüksek doz, acı verici bir ilaç vermiş." Duyduklarımla şok olurken Reha bir süre sustu ardından devam etti.

"Acıdan bayıldığında gelmiştik. Neyseki çok geç değildi." Yutkunmak istedim ama olmadı. Ölümün eşiğinden dönmüştüm! Bu kaçıncıydı? Kaçıncı olacaktı?

"Bunu bilerek yapıyorsunuz" dişlerim birbirne bastırmış bir şekilde sinirimi enegellerken gözlerimin dolmaması için büyük bir uğraş verdim.

"Saçma sapan konuşma" Yekta yerinde doğrulup saatine baktığında bu umursamazlık seviyesi beni çileden çıkardı.

"Benimle derdiniz ne sizin? Neden sürekli beni ölümle burun buruna getiriyorsunuz?" Sesim yükselince kaşlarını çattı. Bu adam kendisine karşı saygısızlığı göze alamıyordu. En ufak bir ses yükselmesinde bile, o kaşlarını çatıyordu.

YAŞ 19 (Ara Verildi)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin