32.Bölüm

100 11 8
                                    

Yaslandığım duvardan Danışmanı görünce doğruldum. Adımları hızlıydı.

-Onlar iyi mi?

-Endişe edilecek bir şey yok. Enerji patlaması esnasında maruz kaldıkları enerjiden dolayı bayılmışlar. Şimdi ikisi de iyi. Ama bir an sanki güçlerinin azaldığını hissettim.

-Bu ne demek oluyor?

Korkuyla sorduğum soruya sözlü bir yanıt alamamıştım. Danışman da düşünceli görünüyordu.

-Uyandılar mı?

Başını olumsuz mânâda sallarken düşük bir tonda konuştu.

-Durumları iyi ama henüz uyanmadılar.

Anladığımı belirtmek için başımı salladım. Tedavilerini ben yapmalıydım ama delirmiş durumda olduğum için neredeyse binayı havaya uçuruyordum. Savaşta kullandığımız ilaçtan kullanarak güçlerimi dizginlemişlerdi.

Sessizce olduğum yere otururken belki de zamanı gelmiştir artık diye düşündüm. İnsan verdiği sözleri tutmalıydı. Hayaller sözler kadar öncelikli olmamalıydı. Violet'in bir kez olsun kızımızı görmesini istemiştim. Zamanım gittikçe azalıyordu. Seth'e verdiğim sözü tutmalıydım. Ne olursa olsun onları yaşatmalıydım.

Ama içimde yapacağım seçimden korkuyordum. Yanlış yoldan gitmekten her şeyi daha da berbat etmekten korkuyordum. Korkularım o kadar fazlaydı ki sanki gözümün önünü bir perde gibi kapatmıştı.

Ani bir hareketle ayağa kalkıp hızlı adımlarla binayı terk ettim. Onları o hâlde tekrar görmeye cesaretim yoktu. Bahçeye çıktığımda beni durduran kişi Adrian olmuştu.

-Nereye gidiyorsun?

-Bilmiyorum...

Adrian dostça omzumu sıkarken ben yıkılmak üzereydim.

-Adrian bir gün gidersem..... yani ölürsem onlara sen bakar mısın?

-Bu nerden çıktı, ne saçmalıyorsun yine?

Nefesimi titrekçe üflerken konuştum.

-Bilmediğin şeyler var o yüzden bu soruya cevap vermene ihtiyacım var. Ben de gidersem kimseleri kalmayacak.

Adrian beni kolumdan çekiştirip bir yere oturturken yüzü endişeli görünüyordu.

-Sorun neyse birlikte çözebiliriz. Savaşman gerekiyorsa birlikte gidebiliriz.

Yorgunca omuzlarımı düşürürken cevap verdim.

-Bu sadece benim yapabilecegim bir şey. Ama birlikte gidebilecek bile olsak seni almazdım. Güveneceğim biri kalmalı arkamda. Neden ısrarla soruma cevap vermiyorsun?

Yorgun çıkan sesim sonlara doğru daha da kısılmıştı. Yeni aydınlanan gökyüzünü izlerken Adrian'ın yavaşlayan nefes seslerini dinliyordum.

-Aaron onlara her şekilde bakacağımı bilmen gerekirdi. Sen benim çocuğuma baktın yıllarca sana olan minnet borcumu asla ödeyemem, ki biz dostuz.

Biraz olsun rahatlamış bir şekilde ona döndüm.

-Teşekkür ederim.

-Sanırım bu benim söylemem gereken bir şeydi. Sana teşekkür ettim mi hatırlamıyorum.

-Bilemem ben hatırlamıyorum.

Hafif gülerek verdiğim cevap karşısında o da gülümsemişti.

-Bir gün savaş bitmesine rağmen böylesine çaresiz kalacağımı hiç düşünmemiştim.

MÜHRÜN VÂRİSİHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin