Tereddüt etmeden önümdeki ormana daldım. Ormanda bariz bir yol olmayacağının farkındaydım. Hislerimle bulmam gereken bir yoldu. Sık ağaçların arasında yürürken düz yürümeye çalışıyordum ne kadar mümkünse artık. Hışırdayan yapraklar atamadığım çığlıkların dublörüydü sanki. İçimdeki acı beni her saniye tüketiyordu. Kendimi incecik bir mum gibi hissediyordum.
Her an tükenip bir kenara yıkılabilirdim. Sadece doğanın sesi kulaklarıma ulaşırken kızımın kahkahasını bu kadar çabuk özleyebileceğimi bilmiyordum. Onu bir daha göremeyecek olmamdı belki de beni bu kadar acıtan. Sessizce gözlerimden süzülen damlaları silme gereği hissetmedim.
Çok fazla şey yarım kalmıştı. Daha yapmayı planladığım milyon tane iş vardı. Her şeyi yarım bıraktıran da hayattı. Asla seni beklemeyen mızmız bir çocuk gibiydi. Günün sonunda istediğini elde eden şımarık bir çocuk. Hafifçe esen rüzgar ürpermeme neden olmuştu. Korkuyor muyum yoksa ölümden diye geçirdim içimden. Alayla güldüm sonra, ben de günün sonunda yine o eski korkak Aaron oluvermiştim.
Yaşadıklarım yada yaşayamadıklarım beni hiç değiştirmemişti belki de. Yaşadıklarım hiç yaşanmasaydı diye düşünmeden edemedim. Hayatım nasıl yön alırdı bir türlü kestiremedim. Muhtemelen şimdikinden farksız bir çaresizliğin içine hapsolmayı yine de başarırdım. Şartlar değişse de benim gibi biri için sonuç çok da değişmezdi.
Yanından geçtiğim ağaçlara minik izler bırakarak ilerliyordum kaybolmamak için. Ormana girdiğimden beri güçlerim sessizleşmiş istediğimde bile zor kullanır hâle gelmiştim. Yanından geçtiğim bir ağaca yine isaret koymak istediğimde zaten işaretli olmasıyla etrafıma bakındım. Daire mi çizmiştim?
Kendime başka yönler bulmaya çalışsam da hava kararana kadar aynı yerde dönüp durmuştum. Elime aldığım bir taşı sinirle fırlatırken ruhumdaki acıyı kusarcasına haykırdım. Dizlerimin üzerine çökerken boğazım acıyıp tahriş olana kadar içimdeki acı biraz olsun azalsın diye çığlık atarcasına haykırdım. Sonunda sesim çıkmayacak hale geldiğinde birkaç kez yutkundum. Gözümden süzülen yaşları elimin tersiyle silerken yalpalayarak doğruldum.
Kaybedecek vaktim yokken ben burda ağlamakla meşguldüm. Sarsak adımlarla ilerlerken duyduğum sesle olduğum yerde kaldım.
-Yolunu mu kaybettin çocuk?
Sesin geldiği yöne dönerken beklediğimin aksine karşımda bir insan değil hayvan vardı. Siyah bir puma delici bakışlarını üzerime dikmişti.
-Sen mi konuştun?
Puma salına salına yanıma gelirken beni duymamış gibi görünüyordu.
-Sana yolu ben göstereceğim.
Önden yürümeye başladığında hayretle açılan ağzımı kapatıp arkasına düştüm.
-Nereye gitmek istediğimi nereden biliyorsun?
Hafıfçe hırladıktan sonra bana kısa bir bakış atıp önüne döndü.
-Bu orman tek bir yere gider.
Kaşlarım çatılırken düşünmeye başladım. Yine garip şeyler yaşıyordum.
-Bana neden yardım ediyorsun?
-Bazen başlamak için de bitirmek için de birinin sana yol göstermesi gerekir. Benim görevim senin bitirmene yardım etmek.
Sesi oldukça otoriterdi. Daha fazla konuşma der gibi bitirmişti sözlerini. Uzunca bir süre yürüdük. Hava aydınlanıp yürüdüğümüz yoldaki ağaçlar seyrekleşmeye başladığında ufak bir tepe gördüm. Puma ormandan çıkmazken ben onu arkamda bırakıp ilerlemeye devam ettim.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
MÜHRÜN VÂRİSİ
FantasiOPAL MÜHRÜ KİTABI'NIN DEVAMIDIR. Özel güçleri olan bir bebek hayal edin. Ona bakmak ne kadar eğlenceli olur öyle değil mi? Yada olmaz mı? Genç bir baba ve çatlak bir oğlan ve yaramaz bir bebek. Değişik bir fantastik dünya arıyorsanız doğru adrestesi...