24.Bölüm

228 30 68
                                    

Bölümü yayınladım sanıyorum. 4 gündür haphazır duruyormuş. Diğer kitabın bölümüyle birlikte yayınladım sanıyordum. Kafag gitti iyice.

Kaç saattir burada dikilip bu heykeli izliyordum bilmiyordum. Laneti bozacaktım. Okul boşaltılmıştı. Sadece müdür Chris ve danışman kalmıştı. Bir türlü kendime güvenemiyordum. O rüya dün gibi aklımdaydı. Dokunduğu her şeyi yok eden o çemberi aklımdan çıkartamıyordum.

-Sorun ne Aaron?

Danışman dibime kadar gelmişti.

-Endişelerimi bastıramıyorum. O olayı gördüm. İnsanların ölümlerini. Kimse kaçamadı.

Elini omzuma koydu.

-O lanetin amaçlarından biri öldürmekti. Senin amacın ise yaşatmak. Başaracaksın.

Geri çekildiğinde bir süre daha izledim karşımdaki kristal şeklindeki heykeli. Sonra da çevik bir hareketle tepesine çıktım. Burayı açmıştı değil mi? Ama ben nasıl açacaktım. Elimi üstüne koyduğumda birden büyük yuvarlak bir kısım içeri çöktü. Çöken parça kenara kaydığında ateş kırmızısı kristal yükselerek göz hizama kadar geldi. Buz mavisi orjinal rengiydi hatırlıyordum.

Elimi kristale değdirdiğimde acıyla elimi geri çektim. Sıcağı çok bariz hissetmiştim. Elime baktım herhangi bir iz yoktu. Ama hâlâ acıyordu. Arkama baktım. Danışman ve Müdür endişeli gözlerle beni izliyordu. Bu kristal nasıl oluyor da bize güç veriyordu anlamam veremiyordum.

Danışman ne yapmam gerektiğini anlatmıştı. Ama az önceki acıdan sonra buna nasıl dayanacağımı bilmiyordum. Derin bir nefes alıp kesik kesik verirken elimi bir anda kristalin üzerine koydum. Elimden başlayan acı bir anda bütün bedenimi ele geçirirken kendimi dayanmaya zorladım. Temas başladığı anda kristal kendi rengine dönmeye başladığında biraz daha odaklandım. Her şey kristal kendi rengine döndükten sonra başlayacaktı.

Kristal insanı delirtecek bir yavaşlıkta kendi rengine dönüyordu. Elimin acısına bakılırsa uzunca bir süre elimi kullanırken tereddüte düşecektim.

Ölüm gibi gelen bir sürenin ardından kristal tamamen kendi regini aldığında elimi geri çektim. Şimdi avcumda ateşten bir küre vardı. Elimi yakmaya devam ediyordu. Diğer elimi kaldırıp soğuk ateşe odaklanmaya çalıştım. Ama acı duygularımı dengelememe hiç de yardımcı olmuyordu. Çaresizlik içinde etrafıma bakınırken kolumdan elime doğru ilerleyen bir ferahlıkla koluma baktım.

Kalbimin üzerinden çıkan su yılan gibi kolumu sarıyordu. Elime geldiginde damar gibi elime yayıldı. Acının yerini tatlı bir serinlik aldığında gözlerimi kapatıp soğuk ateş odaklandım. Parmaklarıma doğru akan gücü hissedebiliyordum. Gözlerimi açtığımda elimde diğeriyle aynı büyüklükte bir soğuk ateş küresi oluşmuştu.

Ellerimdeki küreleri birbirine yaklaştırdığımda manyetik bir şeymiş gibi birbirlerini itmişlerdi. Kaşlarımı çatıp daha hızlı bir şekilde ellerimi birleştirdiğimde küreler birbirine karışmış ve beni etkilemeyen ufak çaplı bir patlama olmuştu. Birden etrafımdan bir çember gibi etrafa yayılan kırmızı ışığı gördüğümde zaman yavaşlamıştı.

Elimi ileri doğru uzattığında danışman ve müdür geri savrulmuşlardı. Hızlıca merkezi ben olan bir hava küre oluşturdum. İçine topraktan bir katman ve son olarak da en içe sudan bir katman oluşturdum. Katmanlar birbirleriyle harmanlanırken zaman normal hızına dönmüştü.

Bu olaylar ise en fazla 10 saniye sürmüştü. Zaman normale döndüğünde çember hızla küreye çarptığında yer sarsılmıştı. Ama çember oluşturduğum küreyi yok edememiş ve üzerinde ilerlemişti. Tepe noktasına geldiğinde ise yer daha şiddetli bir şekilde sarsıldı. Yukarıda yine bir patlama olmuştu. Kırmızı ışıktan çember yok olurken oluşturduğum küre de yok olmuştu. Daha doğrusu parçalanmıştı üstüme düşen su ve toprakla çamura bulanmıştım. Yüzümdeki çamuru silip atarken başımı kaldırım önüme baktım.

MÜHRÜN VÂRİSİHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin