İ. || BÖLÜM 25 || L.B

12.7K 294 17
                                    

İyi okumalar

||

"Evet gitmek istemiyorum ama, açım." Kendimi nazik tutuşundan kurtarırken, az kala tuzağına düşüyordum. Dudağımı kemire kemire titreyen bacaklarımla mutfağa ilerlerken, kafamın dağılması için bir an önce kahvaltıyı başlamak istiyordum.

Masa hazırken, Baray neden böyle gecikmişti, söylene söylene mutfaktan çıkacakken Baray'a çarparken bir kaç adım sendelemiştim. Sakince kolumdan tutarken, başım manasız ve ani bir şekilde dönmüştü.

"Ne oldu iyi misin?" İki kolumdan tutmuş ilgili bakışları üstümde gezinirken, onunla şımarıyor gibiydim. Bu iyi bir şey miydi? Umarım öyleydi. "Evet iyiyim niye geciktin." Bakışlarım bir an üstüne kayarken, yarı çıplak bir şekilde karşımda duruyordu.

Bakışlarımı kaçırırken, masaya doğru ilerledim. Neden giyinmiyordu, ben kazakla dolaşıyordum evde ben mi abartıyordum o mu üşümüyordu. Ev sıcak olsa ben hemen hastalanabiliyordum, sinir bozucuydu.

Kahvaltı etmeye başlarken, yemeye odaklanmıştım. Yemeği yedi yirmidört yiyebilirdim, pek kilo almayan birisiydim. Bu yüzden pek takmıyordum kilomu. "Beni de geçeceksin şimdi, ayılardan daha fazla yemediğine emin misin güzelim."

Dolu olan ağzımla başımı yavaşça ona çevirirken, kötü kötü baktım. Konuşmak istiyordum ama ağzım doluydu, buna dua etsindi. Yüzünde eğlenircesine bir tavır varken, daha fazla sinirleniyordum. Lokmamı sertçe yutkunup, çayımı sakinlikle içerken "öküz!" Diye mırıldanmaktan alamamıştım kendimi.

Arkasına yaslanmış izliyordu beni, göz devirdim. "Bak ne diyorum Baray!" Masaya kollarımı koyup tam çaprazımda durmasından başımı yana çevirdim. Sırıtırken başını dinliyorum dercesine sallamıştı.

"Bence sen hayvanat bahçesine aitsin."  Dudaklarımı büzerken, başımı onaylarcasına salladım. Yüzümde dalga geçtiğim fazlaca belli olurken, duygularımı öyle kolay saklayamıyordum pek.

"Sende karım olarak benimlesin, öyle mi?" Hâlâ sırıtırken, yüzümde ki alaylığı silip bir daha göz devirdim. Değildim tabiki onun için özel yer tutacaktım, dışı insan içi öküz diye. Şimdi düşünğnce oldukça saçma olmuştu, ama oldukça komik olurdu.

"Bence de oraya aidiz karıcım, orada sana sahip olurken bize de karışmazlar." Saf saf yüzüne bakarken, yüzümün kızardığına emindim. Gözlerim yavaşça irileşirken, sinirle koluna vurdum.

"Sofradayız Baray!" Usulca uyarırken, bu kadar cüretkâr oluşu beni aşıyordu. Evet kesinlikle aşıyordu. Ama hoşuma gitmedi diyemezdim, bir tarafım herşeyini kabul ediyor gibiydi.

"Evet öyle sanırım hatun, odaya geçelim mi?" Daha fazla kızarırken, sandalyeden kalkıp masayı toplamaya başladım. Benimle birlikte o da kalkarken, tabakları almasıyla dudaklarımı büzüp gülüşümü saklamaya çalıştım.

"Karım kahvaltıyı yapmış bari bunu yapalım." Tabakları tezgaha bırakıp yanağıma kaçamak bir buse kondururken, dudaklarının değdiği yerin karıncalandığını hissedebiliyordum.

Bu düşünceli hâlini içime sığdırasım geliyordu. Bu sefer saklayamamıştım işte gülüşümü. Bulaşıklar biterken, oturma odasına öylece televziyonu izliyorduk.

"Baray, dışarı çıkalım mı?" Bakışları ilgisizce üstümdeyken, kaşlarını çatmıştı. Başını yine televziyona çevirirken, bu sefer ben kaşlarımı çattım. Kolunu tutup kendime çevirirken, sıkkınlıkla bana dönerken, gözlerimi kırpıştırdım.

İLTİCA |+18|Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin