Pelin Hanımın hakkımdaki kötü planlarından habersiz akşamı ettim. İlk günlerdeki acemiliğim, şaşkınlığım geçmişti. Annemin Çitlembik Sokağı'nın güzel gözlü postacısından yani rahmetli babacığımdan aldığı dul maaşına bir de benim asgari ücretim eklenmişti. Aylığımı alınca annemi özel hastaneye götürme planları yapıyor; ay başı gelsin diye dört gözle bekliyor, cumartesi günleri de okuyup bitirdiğim kitapları kütüphaneye iade edip yenisi alıyordum. Kitap sevgime para dayanmazdı. Böyle iyi oluyordu. Swann'ın Bir Aşkı'nı geri verip, filmini izlediğim Yüzbaşı Corelli'nin Mandolini'ni aldım. İyi ki almışım anlatımı Rus klasikleri kadar güzeldi yalnız Nazilerin evcil sansarı öldürdüğü satırlara gelmez miyim? Kendimi masanın altına attım. Hönküre hönküre ağlamamak için ağzımı kapattım. Gözyaşlarım sel oldu akıyordu! Kediler kırmızı çizgimdir yahu yazarım beni mahvettin. Ha sansar, ha kedi. O, evcil bir kedi gibi gelmişti okurken bana. Neyse ki Cabbar görmedi. Görse adama ne diyeceğim?
" Sansarı öldürdüler..." mi?
İmdadıma üzerinde peleriniyle sevimli "şüpey - öyümcek - adam"ım" yetişti:
"Vınnnn! Vınnn! Teşlim ol Aydan apla! - artık bana paçoz sekreter demiyor du. Yokşa her yerini öyümcek ağlayımla kaplayım şen ağlıyo muşun? "
İki elimi havaya kaldırdım.
"Teslim. Yok, yok ağlamıyorum. Senle saklambaç oynamak için masanın altına girdim."
Yüzümü, gözümü kâğıt mendille silip, tekrar koltuğuma oturdum. Suna teyze gelip torununa döndü:
"Bana bak gurban olim uslu dur Harun Bey sonacığıma kovar beni."
"Tamam anneanne. Diyyınn! Diyyın! "
Aydan bir yandan faks çekerken, bir yandan da küçük afacanın soru yağmuruna cevap yetiştirmeye başladı. Patronu, kızın çocuklarla ne kadar iyi anlaştığını görerek şaşırdı. Çaycının oğlu buraya onlarca kez gelmişti ama Pelin, değil sevimli oğlanla oynamak, sorularına cevap vermek; yüzüne bile bakmamıştı. Bu kız ise neredeyse kendi küçük kardeşi gibi seviyordu çocuğu. İlgileniyordu. Sorularına başını tatlı tatlı sallayarak ciddi yanıtlar veriyordu.
Aynı saatlerde mülti milyarder eski eşinden ayrılınca tazminat olarak kendisine kalan lüks rezidansının jakuzisinde, köpükler içinde sefa yapan Pelin'in keyfi bir WhatSapp mesajıyla son buldu:
" Holdingdeki tiyatroyu sevgilinin öğrenmesini istemiyorsan hesabıma 50.000 dolar yatır. 24 saat süren var. IBAN no'mu yolluyorum."
Kadın, sular sıçratarak fırladı, bornozunu giydi, saçını havluya sardı.
"Kahretsin! Kahretsin! Kahretsin!"
diyor bir yandan da tuvalet masasındaki allıkları, fondötenleri yerlere fırlatıyordu. Her ay nafaka olarak aldığı paralar böyle giderse suyunu çekerdi.
"Lanet olsun! O salak anasının yüzünden oldu! Boş lokanta diye bir şey çıkarttı. Ben de ona uydum! Allah'ım bu pislik yakamı bırakmaz artık! Parası bittikçe ister! Mahvoldum."
diyordu. Ondan kurtulmak için iyi bir çözüm bulana kadar parayı vermeye karar verdi. Ertesi gün tiyatrocu Sedat, konservatuvara üzerinde pahalı marka kıyafetler, ayakkabılar ve altında Peugeot SUV ile gelip tüm arkadaşlarını ağzı açık bıraktı. Hani Charles Dickens'ın romanlarındaki açgözlü Fagin vardır ya, çocuğun ana, babası da ondan halliceydi ve
"Oğlum aferin sana. Yol bu kadını. Müstahak. "
diyorlardı. E, herkesin annesi, babası Aydan'ın postacı babası ve ev hanımı annesi kadar dürüst, ağzından haram lokma geçmeyen insanlar olmuyordu. Pelin şimdi Aydan'a daha da öfkelenmişti. Hem Harun'un kıza bakışları korkutuyor, hem de tüm bunlar sevgilisinin kulağına giderse diye endişeleniyordu. Giyinip holdinge gitmeye karar verdi. Sevgilisini başıboş bırakmamalıydı. Aracını park ederken, Harun Bey, Aydan'la konuşuyordu:
" Aydan Hanım, simültane çeviri yapabiliyor musunuz? "
" Evet Harun Bey. Bu konuda özel kursa gittim."
" İyi. Japon bir müşterimiz var. Kendisiyle anlaşma imzaladık. ülkesine dönmeden İstanbul'u gezmek istiyor. Siz gezdirir misiniz? Bunun için ayrıca maaşınıza ek ödeme yapılacak."
"A, tabii ki. Nereleri gezdirmem gerekir?"
"Kafana göre takıl. Kapalıçarşı, Topkapı Sarayı, öğlen de Boğaz'da şık bir kebapçıda yemek yedireceksin. Sakın balıkçıya götürme adamlar zaten neredeyse günde üç öğün balık yiyorlar."
"Anladım."
" Akşam 18.00'de Hilton otelinin önüne bırakacaksın; aynı taksiyle evine gidersin. Taksiden, lokantadan makbuz almayı unutma. Şimdi önce muhasebeye git sana ödenek verilecek. Sonra aşağı resepsiyona in. İkinizi tanıştırayım."
" Tamam Harun Bey."
Aydan, resepsiyon katına indiğinde, patronunun annesi Nergis Hanım da oradaydı. Harun Bey, ikisini tanıştırınca, Bay Akari Takaşi, yerlere kadar eğildi. Aydan da öyle yaptı. Tam o anda Pelin de yanlarına geldi. Harun'un, sekretere yine hayran hayran baktığı Pelin'in gözünden kaçmadı. Bu gözler kendisine öyle bakmıyordu. Bıraksalar kızın yanına koşacak saçını başını yolacaktı. Koskoca Sönmezışık Holding'in varisi Harun Sönmezışık'la evlenip bir de bebek doğurup geleceğini güvence altına alma planı suya düşecek diye ödü kopuyordu ki, Nergis Hanım, kulağına fısıldadı:
"Kız Pelin. Oğlumun gözüne girmek istiyorsan şu çekik gözlüye sen refakat et!"
" Çat pat İngilizcemle mi?"
"Ayol ne olacak? Japon ne anlar zaten? O da çat pat konuşuyordur. "
Nergis Hanım oğluna döndü:
" Haruncuğum, Aydan Hanım daha acemi sayılır, niye Pelin gezdirmiyor Bay Takaşi'yi?"
" A? Senin İngilizcen var mıydı Pelin?"
"Aşk olsun Harun. Sular seller yani..."
" Tamam o halde, Aydan Hanım da şirketin işlerini aksatmamış olur. Sen kendini tanıştır adama. Sizi ben gezdirmek istiyorum filan de. Ayıp olmasın. "
Pelin Hanım, Bay Takaşi'ye döndü:
"Tamam ee, Hellooo Mister Takaşi, may neym iz Pelin; eer, eee- ay yani ayem gezdirmek yu İstanbul. Okey? "
Aydan gülmemek için dudaklarını ısırdı, Nergis Hanım bozuldu. Harun Bey, lafa girdi:
"Hmmm. Pelin, bence sen biraz daha pratik yap. "
"Aslında çok iyi biliyorum da heyecan...heyecandan."
"Tabii, tabii heyecandan." diye Nergis Hanım ekledi.
Böylece, patronum, annesi ve Pelin Hanımın olduğu üçlüye "İyi günler" dileyip, Bay Takaşi ile taksiye bindik. Pelin Hanım bana öldürecek gibi bakıyordu. Allah'ım ne yaptım ki bu kadına ben? İngilizce bilmiyorsa suç benim mi?
ŞİMDİ OKUDUĞUN
NİKÂHZEDE
ActionYeni mezun İngilizce öğretmeni Aydan, atanmayı beklerken, hayatının aşkını bulduğunu sandı ama nikâh günü terk edileceğini düşünmemişti. Peki niye? Kapak tasarımı: @zehrihan_