"Gözüm bilgisayarın ekranında; kulağım asansörün 'ding' sesindeydi; her zilde başımı kaldırıp bakıyordum: Mimarlar, dekoratörler, Aybüke derken, elinde plastik ışın kılıcıyla "şüpey öyümcek adam"ım ve annesi bile geldi ama patronum hâlâ ortada yoktu. Kadıncağız "Merhaba anne, merhaba Aydan Hanım " diyerek hemen gerisin geri asansöre bindi. Kim bilir kimin evine temizliğe gidecekti garibim. Metecan'la sohbete başladık:
"Aydan apla aytık şüpey öyümcek adam diilim aytık ceday' ım."
"Vooov! Aferin sana küçük Jedi."
"Uzay gemim de vay. Baaak, Işık hızında gidiyo."
diyerek, cebinden plastik bir Star Wars savaş gemisi çıkarttı. Sohbet ederken asansöre bakmayı unuttum; az sonra, dahili telefonum çaldı. " Bu adam ne zaman odasına girdi? Kedi gibi sessiz." diyerek kalbim güm güm atarak telefonu açtım.
"Aydan hanım gelebilir misiniz?"
"Tabii Harun Bey" diyerek; not defterimi, kalemimi alıp odaya girdim. Harun Bey, yaldızlı hediye kağıdını açmış, kristal kağıt ağırlığına bakıyordu. Başını kaldırdı, gülümseyerek,
"Niye zahmet ettiniz Aydan Hanım?" dedi ve ekledi. "Çok güzel, sağ olun. Annenize de teşekkürlerimi iletin lütfen."
"Rica ederim; beğenmenize sevindim. Bizim için çok şey yaptınız."
O sırada aralık bıraktığım kapıdan önce ışın kılıcı sonra pelerinli küçük kahraman içeri girdi.
"Hayun amca içeyi giyebiliy miyim? Işın kılıcımı gösteyicem" sorusuna
"Tamam gel," cevabını alınca masaya yanaştı ve
"Güç seninle oysun Hayun amca!"
diyerek ışın kılıcını öyle bir savurdu ki, hediyem şangırtıyla, seramik karonun üzerine düşüp tuz buz oldu. Ağzım açık kala kaldım, sen saatlerce ne alsam diye düşün! Ne denir ki? Çocuk işte. Şangırtıya Suna hanım koştu. Cam kırıklarını ve başını önüne eğmiş ufaklığı görünce
"Hii? Oğlum! Ne kırdın? Ah! " diye haykırdı.
Sevimli jedimizin alt dudağının büküldüğünü, yüzünün düştüğünü gören patronum
"Ben kırdım Suna Hanım, sakarlığım ünlüdür. Dayıma çekmişim size de iş çıkardım." diyerek çocuğa göz kırptı. Kıyamam nasıl sevindi zavallı. Tombiş çaycımız;
"Estağfurullah Harun Bey faraş alıp geliyorum, oğlum sen de Harun beyi rahatsız etme. Gel bakayım. Mutfakta boyama kitabını boya." dedi. Torunu
"Tamam anneanne! Inını- nınnnn! " diyerek çıktı. Olayın kaza olması ve Metecan'a asla kızmamama rağmen, üzülmüştüm ve duygularımı saklayabilen biri olmadığımdan yüzüme yansımıştı. Ben de gidiyordum ki,
Harun Bey;
"Aydan hanım, bir dakika..." deyince döndüm.
"Bugün izinlisiniz çıkabilirsiniz." dedi. Şaşırmıştım.
"A? Be.....ss...nas....?" diye gevelerken; patronumun "Hâlâ ne duruyorsunuz?" der gibi baktığını görünce hemen çıktım, o arada Suna teyze elinde süpürge, faraşla geldi. Çantamı aldım, şaşkın şaşkın asansöre yollandım. Aybüke'ye izinliyim hoşça kal diyecektim ama önemli bir toplantıdaydılar çizim masaları bomboştu. Park yerine gittiğimde cep telefonum çaldı. Arayan Harun beydi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
NİKÂHZEDE
AksiYeni mezun İngilizce öğretmeni Aydan, atanmayı beklerken, hayatının aşkını bulduğunu sandı ama nikâh günü terk edileceğini düşünmemişti. Peki niye? Kapak tasarımı: @zehrihan_