Yarım saatlik araba yolculuğunda heyecandan ağzımı pek açmadım. Harun Bey havadan sudan şeylerden söz ederek beni rahatlatmaya çalıştı. Gerginliğimi hissettiği aşikârdı. Arada göz ucuyla ona baka baka Boğaz'da gözlerden uzak bir restorana geldik. Harun Bey,
" Ünlüler gelmediği için magazin muhabirleri buraya uğramıyorlar ama yemekleri ve müzik zevkleri güzeldir."
dedi. İki yanına kırmızı, mor, beyaz çiçekler ekilmiş saksıların dizildiği beyaz mermer merdivenlerden çıkarak; rengi laciverte dönmüş Marmara Denizi'ne karşı oturduk, sandalyemi yine kendisi çekti. Allah'ım bu ne kadar nazik bir adamdı böyle. İnsana kendisini prensesmiş gibi hissettiriyordu. Girer girmez güler yüzlü teşrifatçı genç kızın yanı sıra, Dalida'nın Portofino'su bizi karşıladı.
" Gerçekten müzik güzel. Portofino'yu çok severim."
dedim.
"Buna sevindim. Senin yaşındakilerin genellikle rap, metal dinliyor."
diyen genç adam
" Öyle bakıp nispet yapma bana, sokaklarda koşma, merdivenden çıkma..."
diye sözlerini uydurarak Rap şarkısı taklidi yapınca Aydan içtenlikle güldü.
" Hiç işim olmaz. Arabesk ve fantezi denilen şeyi de dinlemem. Belki de dünyaya geç geldim ben. Şöyle 50'li yıllarda gelmeliymişim. Sinatra'nın ününün doruğunda olduğu yıllarda. "
" Hollywood'un altın yılları..."
"Evet! Kesinlikle."
Tam o anda "DİNG!" Cep telefonuma mesaj geldi. Çaktırmadan baktım:
" Kızım, sakın tuvalete filan makyaj tazelemeye gitme ....."
Gülmemek ve karşımda oturan patronuma belli etmemek için ağzımı dudağımı büzdüm. Kim bilir ne komik olmuşumdur. O devam etti:
" John Wayne bir kovboy kasabasında kötü adamlarla düello yapıyor, seninle aynı gözlere sahip Elizabeth Taylor Kleopatra'yı çeviriyor ve Doris Day romantik komedilerle seyirciyi güldürüyor..."
"Gerçekten öyle mi? Gözlerim yani?"
" Yüzde yüz menekşe rengi olduğuna yemin edebilirim."
"Teşekkür ederim. Çok severdim ne yazık ki, artık hayatta değil."
"Evet ama çok güzel, dolu dolu bir hayatı olmuş. Hele Burton'la dillere destan aşkı."
" Annem de hep söylerdi. Burton'la çok yakışıyorlarmış. İnternette bazen ikisinin fotoğraflarına bakıyorum. Birbirleri için yaratılmış gibiler ama sanırım ikisinin de alkol tutkusu bu güzel aşkı yıpratmış."
"DİNG" Allah'ım yine annemdi:
" Şarap içer misin derse kabul etme migrenim var de...."
Gözlerimi alelacele telefondan uzaklaştırdım.
"Şey, İnstagram bildirimleri...." diye geveledim.
"Evet haklısın. Her şeyin fazlası zarar ama sinema oyunculuğu zor meslek olduğu için belki de çoğu ünlü kararında içmeyi beceremiyor. Düşünsene, küçücük çocukken o dünyanın içine atılıp ünlü bir çocuk yıldız olmuşsun. Yaşıtların okula giderken, sek sek oynarken sen setten sete koşuyorsun. Gazetecilerin flaşları patlıyor."
Alnımı kırıştırdım.
"Gerçekten çok zor; bir çocuğun omuzlarında büyük bir yük olmalı. Yine de güçlü bir kadınmış; pek çok çocuk yıldız şöhreti taşıyamıyor; trajediler yaşıyor; ününü de kaybediyor."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
NİKÂHZEDE
AcciónYeni mezun İngilizce öğretmeni Aydan, atanmayı beklerken, hayatının aşkını bulduğunu sandı ama nikâh günü terk edileceğini düşünmemişti. Peki niye? Kapak tasarımı: @zehrihan_