Yanağı seğiren, alnında boncuk boncuk terler biriken Harun, dudağını kemirirken, ekrana baktı: % 90 yazıyordu. Tam o anda merdivenlerin aşağısında
" Baba!"
diye özlemle haykıran ablasının sesini duydu. Hava alanından az önce ülkeye giriş yapan kız, elindeki tekerlekli pembe valizi mermer girişe bırakıp; "Sürpriiiizzz!" derken, babası tekrar aşağı inmeye başladı.
"Zeynep! Kızım!"
diyen sesi duyan genç adam derin bir nefes verdi. Yükleme bitti. USB'yi hızla çıkartıp cebine attı. Ekranı eski haline getirdi. Laptopun kapağını kapattı ve usulca odadan çıktı. Tüm bu dertlerin ortasında düğün gününden beri görmediği ablasının sesiyle bir nebze mutlu olmuştu. Merdivenlerden koşarak indi.
"Abla! Niye haber vermedin?" diye sorarken, hasretle kucaklaştılar. Kuzgun gibi siyah saçlı, ela gözlü, beyaz tenli, yarı yarıya sarışın annesine, yarı yarıya esmer babasına çeken Zeynep;
"E, sürpriz söylenir mi ablacım?" dedi ve ekledi:
"Annem yok mu?"
"Hava güzel ya, en yakın AVM'nin altını üstüne getirmeye gitmiştir." diye alaylı cevap babasından geldi.
Hafifçe gülen Zeynep," E...Pelin yengem?" diye sordu. Harun, " O da SPA da" diye yanıt verdi. Yardımcıları Tuğba;
" Karnınız açsa bir şeyler hazırlayayım mı Zeynep Hanım? Ispanaklı börek var." deyince, "Harika. Sen hazırlaya dur, ben bir duş yapayım."
diyen Zeynep merdivenleri çıkarken, Tuğba, tekerlekli valizi yukarı çıkartmaya başladı. Baba, oğul aralarında şirket işleriyle ilgili sohbete başladılar ama Harun'un aklı cebindeki flash bellekteydi. İçinde neler olduğunu öğrenmek için can atıyordu. Akşam yemeğinde tüm aile birlikteydi, bol bol sohbet ettiler, geç saatlerde herkes odasına çekildi, Harun belleği taktı ancak ihale vs. gibi zaten bildiği dosyalar açılırken gizli bir dosya açılmıyordu. Saat çok geç olduğundan hackeri arayamadı ve sabahı beklemeye karar verdi ama aklında başka bir şey daha vardı: Aydan'ı görmemek. Dayanamıyordu, uzaktan da olsa kızı görmeliydi. Pelin'in uyanınca okuması için bir iş için şehir dışına gittiğini yazıp, komodinin üstüne bıraktı. Herkes uyurken cipine atladı ve gaza bastı. O saatte yollar bomboştu. Az sonra otobana çıktı.
Üç buçuk saat sonra 6 Eylül İlköğretim Okulu'nun çok yakınındaydı. Gerginlik ve heyecandan kravatını gevşetti. Kahvaltı yapmadığından midesi kazınıyordu. Simit Dünyası tabelasını görünce kapısında park etti.
Cipten inip cam kapıyı açıp içeri girdi. Radyoda Tarkan'ın son şarkısı çalıyordu. Kasada, herkesin hayran hayran baktığı, boya değmediği belli başak sarısı saçları beline uzanan ve sırtı kendisine dönük, incecik bir genç kız vardı. Harun'un kalbi çarpmaya başladı. İçinden;
"Tanrı'm! O mu yoksa?"
derken sarı saçlarını hafifçe savurarak Aydan sola döndü. Dönmesiyle göz göze geldiler. Kız, elinde iki simit ve iki çay olan tepsiyi sımsıkı tuttu. Harun, sol elini yüreğinin üstüne bastırdı.
"Aydan?" diye fısıldarken, diğeri bir şey söyleyemedi. Öylece birbirlerine bakmaya başladılar.
Harun'un kalbi, "Oracıkta kucakla, her şeyi anlat;" ; aklı , "Onun da hayatını tehlikeye atma, bekle." diyordu. Ressamın başına gelenleri ve isimsiz tehdit telefonunu unutmamıştı.
Az ötedeki masada Brigitte ikisinin haline bakıyordu. Bu boylu boslu, yakışıklı, yeşil gözlü adam Harun olmalıydı. İkisinin arasındaki çekim on metreden hissediliyordu. Güzel kız, Cabbar'ının boynuna atılmak istese de gururu galip geldi; soğukça "Harun Bey." diyerek, Brigitte'in masasına gitmeyi başardı. Bir daha erkeğin olduğu yöne bakmadı. Harun biraz daha öyle kalakaldı, simit almayı unuttu; başı önde yavaşça kapıyı açıp gitti. Arabasına binince, yüzünü direksiyona gömdü. İçeride, Tarkan'ın şarkısı bitti. Sunucu " Rüzgâr FM devam ediyor sevgili seyirciler. Sırada nostalji var. Zeki Müren geliyor:"Bir Yangının Külünü Yeniden Yakıp Gittin". anonsunu yaptı. Birkaç öğrenci kasaya yığılıp;
"Amca, ders başlayacak bize çabucak dört simit" dedi. Brigitte, güzel kızın elini iki avucunun arasına aldı.
"Bu adam sana hâlâ aşık." deyince, Aydan; "Onun için mi düğünde terk etti?" diye sordu. Yaşlı kadın "Bilemiyorum canım ama dedektif olup bu işi çözmeyi isterdim."dedi. Okulun zili dükkândan duyuldu. Kızın ilk dersi boştu. Öğrenciler gittiler. Birkaç müşteri, gözleri dolmuş Aydan ve Brigitte kaldı. Şarkı "Ne çok sevmiştim seni, ne çok hatırlar mısın? Bir yangının külünü yeniden yakıp geçtin, bir yangının külünü yeniden yakıp geçtin..." diye devam ediyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
NİKÂHZEDE
AcciónYeni mezun İngilizce öğretmeni Aydan, atanmayı beklerken, hayatının aşkını bulduğunu sandı ama nikâh günü terk edileceğini düşünmemişti. Peki niye? Kapak tasarımı: @zehrihan_