Bölüm 30: ETME BULMA

186 30 81
                                    

 Böylece her şey baş döndürücü hızla gelişmeye başladı. Annem, Ela'nın annesi ve üst kattaki  komşumuz yaprak sarmaya giriştiler, ben de krem şantiyi çırpıp, pasta yapmaya. Bir yandan da;

"Kısır da yapalım." , " Ayşecim ben ocağı kapatıyorum.", " Pirinçler kıtır kıtır olmasın!", "Yok, yok baktım. Hem tekrar pişecek.", "Sahi kızım Bergamotlu çay aldın mı?", " Kağıt peçete?", " Kızım, banyoya nakışlı misafir havlusu astın mı?", "Merak etme annecim; astım."

gibi şeyler konuşuyorduk. Öğleden sonra tatlılar da, tuzlular da, börek de, zeytinyağlı sarma da hazırdı. Çok teşekkür edip komşuları geçirdik. Annem de ben de çok yorulmuştuk, sırayla duş aldık, sonra ben kuaför Şenay ablanın yolunu tuttum. On dakika sonra yanık saç, fön makinesi ve saç spreyi kokan salona girdim.

xxx

Aydan, diplerinden kapkara saçları gözüken sahte sarışınların kıskanç bakışlarını görmezden gelerek Tanrı vergisi başak rengi saçlarına fön çektirirken Şenay; "Maşallah beline kadar uzamış." diyor. O sırada annesi, kızına çeyiz olarak aldığı zarif yemek takımını masaya dizip, krem rengi peçeteleri, boncuklu yüzüklere geçiriyordu. Harun'un annesi ve babası ise şaşkındılar. Burhanettin, ağzındaki puroyu kül tablasına bastırıp;

"Oğlum çok ani olmadı mı?" derken Nergis de " Evet ya, pat diye kız istenir mi oğlum? Tanımıyoruz, etmiyoruz." diye eşini destekledi. Harun'un yanıtı ise uzundu:

" Anne senin o pek kıymetli Pelin'in Aydan'ı 'servet avcısı' , "Patronuna kancayı takmış sekreter" diye rezil rusva etmeseydi herhalde böyle acele etmezdim. Hale bak neler yazmışlar: Sönmezışık Holding'e sekreter olarak giren ve adı bir soygun olayına karışan Handan'ın meğer patronda gözü varmış! Servet avcısı kızın Pelin ile Harun Sönmezışık'ın arasına kara kedi gibi girdiği söyleniyor! Eminim bunları Pelin dikte ettirdi. Bir genç kızın haysiyetiyle bu kadar kolay oynayamaz. Anne sen çiçek, çikolata işini hallet, ben  şirketin sosyal medya hesaplarına kısa ama herkesin ağzını kapatacak bir açıklama yazmaya gidiyorum. Çikolatayı Chocolate Art'tan sipariş etmeyi unutma." 

Yakışıklı oğulları gidince, karı koca aralarındaki konuşmayı şöyle sürdürdüler:

"Harun doğru söylüyor Nergis. Kızı neredeyse linç etmişler sosyal medyada. Bu kızın bir annesi var. Aynısını kızımız için söyleselerdi ne düşünürdün? "

"Sen de haklısın canım ama...."

"Aması, maması yok gideceğiz mecburen.  Merak etme, nişanlansınlar; bir yıl filan oyalarız. O arada daha münasip birini elbet çıkartırız karşısına. Unutur Aydan'ı. Şimdi itiraz edersek işi inada bindirir. Tam tersi destekliyor gibi yapalım." 

"Tamam, sen öyle diyorsan..."

Saat 19.00'a gelirken mahallenin "ayaklı gazetesi" Müyesser Hanım; ünlü Sönmezışık'ların Aydan'ı istemeye geleceğini herkese duyurmuştu. Haber, saatler önce pencereden kıza çirkin sözler söyleyen Fatma ile Şerife'nin de kulağına gidince, iki kadın "Ah", "Vah" etmeye başladılar:

"Ay! Biz ne yaptık! Artık Ayşe bizle ömür boyu konuşmaz!"

"Ah tövbe diyelim kız tövbe diyelim Allah kahretsin gazetelere uyduk!"

" Kızın günahını aldık. Hep senin yüzünden!"

"Ayol niye benim yüzümden oluyormuş sen dedin Aydan'ın adı çıkmış diye!"

"Ayol sus! Sus! Allah ikimizi de kahretmesin!"

İki dedikoducu, çirkef birbirlerini yerken, Ayşe Hanımın duvarındaki yeşil guguklu saat 19.00'u vurdu ve Harun'un siyah cipi Çitlembik sokağa girdi.  Konu komşu tüllerin arkasına gizlenmiş, elinde bir buket kırmızı gül ve saten kurdeleli çikolata kutusuyla arabadan inen 1.90 boyundaki, siyah saçlı, yeşli gözlü genç adamla, hafif göbekli babası ve röfleli saçlı, Chanel tayyörlü sosyetik annesini göz hapsine almıştı. Kapıyı açmadan önce Aydan annesine

"Annecim hatırım için ayakkabılarını çıkarttırma; . Evde emekleyen bebek de yok nasılsa." diye  fısıldadı. Ayşe;

"Tamam, tamam, anladık." der gibi başını salladı ve açık mavi kolsuz elbisesi, krem rengi yazlık çizmesi ve beline kadar uzun sarı saçlarıyla moda dergisinden fırlamış gibi duran kızına bakıp son kez "Tü, tü, Maşallah!" diyerek kapıyı açtı.    

O esnada, Pelin, sosyal medyaya 50 megatonluk bomba gibi düşen resmi nişan haberini yirminci kez okuyup, saçını, başını yoluyor, tırnaklarını kemirip; bordo ojelerini söküyordu. 

"Allah kahretsin! Kızı rezil edeyim derken her şeyi berbat ettim!  İnanmıyorum! Nişanlanıyorlar! Ahhh! Olamaz! "

Ne diyelim ki?  Atasözü gerçek olmuştu: İyilik yap, iyilik bul. Kötülük yap; kötülük bul. Ancak kimsenin tahmin etmeyeceği bir şey vardı: Pelin'in intikam isteği depreşmeye başlamıştı.

NİKÂHZEDEHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin