Karakolun kapısının önünde elleri plastik kelepçeli, çiçekli şalvarlı, çakkıdı çakkıdı sakız çiğneyen iki kadın vardı. Birinin kulaklarında kırmızı küpeler sallanıyordu, diğeri ise pembe çoraplı ayağına pırıl pırıl parlayan topuklu lame terlikler giymişti. Kadınlar;
"Komiserim na valla da billa da ekmek Kuran çarpsın yankesicilik yapmadık cüzdanı kendisi düşürmüş."
"Evet iki gözüm önüme aksın...."
diyerek Aydan'ın yanından geçtiler. Elinde otomatik silah tutan polis, kızı görünce sordu:
"Buyurun han'fendi?"
"Şey, ben...ben bir ihbarda bulunmak istiyorum."
"Ne ihbarı?"
"Soygun."
"Soygun mu? Tamam; içeri geçin arkadaşlar yardımcı olsunlar."
Aydan, içeri girerken, Ayşe, Çiçek ismini koydukları Sudenaz'a sarılmıştı. O, küçük çocuktan, çocuk da ondan güç alıyordu. Kadıncağız içinden;
" Gencecik, güzel kız suçsuz yere hapislerde sürünsün! Filmlerdeki gibi tuvaletlerde şişlensin, bıçaklansın! Ona bir şey olursa ben yaşayamam ki, Çiçek'e de bakamam. Zaten sağlığım iyi değil ama ben ölürsem o bakar. Elinde diploması var. Gençliği var. Akıllı kızdır benim kızım, güçlüdür. Hayatla başa çıkmayı başarır. Ama ben onsuz hiçbir şeyle başa çıkamam. "
diye geçiriyordu. Düşüncelerinde haksız da sayılmazdı. Kararlı tavırlarla kalktı. Sudenaz'ı komşusu Ela'nın annesine emanet etti.
" Münireciğim, ben bir saate gelirim. Çok önemli. Çiçek'e mukayet olur musunuz? Evde yalnız kalmasın."
" Aşkolsun Ayşecim, tabii ki....hayırdır ?"
" Sorma...sorma... gelince anlatırım. İnşallah hayrolsun..."
"Aaa! Ayol şimdi iyice merak ettim..."
Ayşe, "Gelince....gelince acele etmem lâzım....Sağol." diyerek gitti. Münire arkasından bakakaldı.
O esnada Aydan, sandalyeye oturmuş, kel kafalı, fırça kaşlı, pos bıyıklı, insan sarrafı, tecrübeli polis komiseri Çınar'ın sorularını kem küm ederek cevaplıyordu.
" Peki kızım niye böyle bir şey yaptın?"
"Şey; kolay yoldan para kazanmak için, as... yok, yok ünlü olmak için yaptım."
"Hmmm?"
" Soyguncuları tanıyor musun? Erkek arkadaşın filan mı?"
"Yoook! Hayır."
"E, tanımadığın insanlara mı soygun için yardım ettin?"
"Şey...ee...şaşırdım; tanıyordum da yani pek iyi değil."
"Parayı ne yaptın?"
"Para ?"
"Soygunculara yardım edince senin payına düşen para?"
"Ha? Şey...ben pişman oldum, payımı almadan teslim olmaya geldim."
"Hmmm. Aferin. Soyguncuların isimleri?"
" Şey, bilmiyorum. "
"E, hani tanıyordun?"
"Tanıyordum da yani isimlerini bilmiyorum."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
NİKÂHZEDE
ActionYeni mezun İngilizce öğretmeni Aydan, atanmayı beklerken, hayatının aşkını bulduğunu sandı ama nikâh günü terk edileceğini düşünmemişti. Peki niye? Kapak tasarımı: @zehrihan_