15

5.2K 478 41
                                    

Kalabalığın arasına karışmış, geri dönmeye çalışıyordum ancak hem birbirlerini hem beni ittirip durdukları için bu mümkün değildi. İri yarı adamlar personel girişinin olduğu kapıyı yumrukluyorlardı. Birkaçının yanından geçebilmiştim ama yine de önümde etten duvarlar vardı.

''İstediğimiz yere gideceğiz!''

''Burada çoğunluk biziz!''

''Açın kapıyı, tren bizim!''

''Artık bizi yönetemezsiniz!''

Yirmi sekiz numaranın yaptığı işaret, uzattığı yumruk, ardından barış işreti, ona seçim hakkı tanınmaması, ölüme terk edilmesi, on beş numarayı rahatça birleşip öldürebilmeleri...

Güç bulmuş olmalıydılar. Bu kadar suçluyu bir araya toplayıp sessiz sakin durmalarını beklemek akıl işi değildi. Gözüm dokuz numarayı arıyordu ama görünürde yoktu, zaten çok şey görebildiğim de yoktu.

''Geçebilir miyim, hey! Müsaade eder misiniz?''

Sadece siyahlar değil, trene giren yüz yolcunun yarısından fazlası koridoru doldurmuştu. İstediklerini almadan dönmeyeceklerdi.

Bir anons duyuldu.

HERKES YERİNE. TEKRAR EDİYORUM. TÜM YOLCULARIMIZ, YERİNE. TEKRAR EDİLMEYECEKTİR. SORUN İSTEMİYORUZ.

Tabii ya! Bahsettiği terslik buydu işte... Zaman Treni'nin ilk seferinin başarısız olmasının sebebi buydu!

Birkaç kişiyi ittirip kendime yol açmaya çalıştım ama buna izin vermiyorlardı, doğrusu gözleri o kadar dönmüştü ki beni görmüyorlardı bile.

''Yirmi yedi!''

O tanıdık sesi duyduğumda ayaklarımı kaldırıp onu görmeye çalıştım ama önümde duranların boylarından bir şey göremiyordum.

''Buradayım!''

Elimi kaldırıp havada salladım beni görmesi için. ''Buradayım, dokuz, buradayım!''

Kalabalığın arasında gürültüye rağmen onun sesini ayırt edebiliyordum.

"Bekle, kal orada geleceğim!"

Olduğum yerde beklemek, beni ittirip ilerlemeye çalışanların varlığı yüzünden zordu ama bana yakın olmalıydı.

"Açın kapıyı, tren bizim, istediğimiz yöne gitmenin vakti geldi!"

En önde kalabalığın başını çeken iri yarı adamın sözleriydi bunlar. Az önceki anonsa rağmen devam etmeleri hiç iyi değildi.

Tren, siyah tünelin içinde ilerlemeye devam ediyordu. Bu yüzden dışarıdan içeri giren azıcık ışık bile yoktu. Koridor tabanındaki aydınlatmalar da pek yeterli sayılmazdı.

"Çekil lan!"

O, nihayet görüş alanıma girdiğinde birkaç adım attım. Önündekileri ittirip bana yaklaşmaya çalışıyordu ama beni henüz görmemiş olmalıydı.

"Buradayım, dokuz!"

Başını kaldırdı ama daha gözlerimiz buluşmadan koridor karanlığa gömüldü.

Işıklar sönmüştü, bu sözlerini dinlemediğimiz için kasten yapılmıştı.

Tek bir ışık bile yoktu.

Çığlıklar artmış, sloganlara ağlayan kadın sesleri karışmıştı.

Başıma bir şey çarptı, biri. Yanımdan hızla geçti. Omuzlarıma, dizlerime çarpıyorlardı ve ayaklarımın ucunda hareketlilik hissediyordum. Birileri yere düşmüş olmalıydı.

ZAMAN TRENİHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin