Yaralarım çok acıyor. Sırtımdakiler ve göğsümdekiler geçmek bilmiyor üstelik. Bir gözümün etrafı da hâlâ mor.
Öyle mutsuzum ki artık çizmek bile istemiyorum.
Kabuslar uyutmuyor. Yazmadan olmuyor. Annemi istiyorum.
...
Ben zamansızım. Çok uzak ve derin bir karanlıktan düştüm buraya. Buldum sonra kendini hükümdarın kollarında. İki güzel gözü orada bırakıp geldim. Nerede bilmem. Nereye gitti bilmem. Ona sonsuza kadar veda ettim. O bana kollarını açtı, ben onu ittim. İşte şimdi başka kollardayım. Birileri var ama yalnızım. Bana verilen cezayı çekiyorum. Her yer çok soğuk ama ben yanıyorum.
...
Sarmad yine gitti. Roma ile bir anlaşma yapacaklarmış. Benim yanımda savaşlar, devletler hakkında pek konuşmuyor. O yüzden detayları bilmiyorum ama onun kitaplarını okuyup az çok bilgileniyorum. Keşke zamanında tarihe daha çok vakit ayırsaymışım.
Başka kimse de benimle doğru dürüst konuşmuyor. Zaten yaralarım yüzünden çadırdan da çıkamıyorum. Hükümdarın bir an önce gelmesini istiyorum.
...
Bu sabah kızlar yemek yerken onların yanına oturdum. Morluklarım nihayet iyileştiği için çadırdan daha fazla çıkma cesaretini gösteriyorum.
Dili onlarla iyi konuşabildiğim için mi bilmiyorum, biraz daha yakın hissettim kendimi. Tek tek nasıl olduklarını sorduğumda bana dertlerini bile açtılar. Hem biraz üstün görüyorlar hem de eskisinden daha yakın davranıyorlar. Üstelik konuşmadan önceki bakışları hiç öyle olmamasına rağmen sıcaktılar.
Bir ara, konu benim öldürdüğüm askerden açıldı. Sarışın bir kız, adı Darissa mıydı Daressa mıydı hatırlayamıyorum, bana iyice sokulup o adamın kendisini de çok sık rahatsız ettiğini söyledi ve yaptığım şey için teşekkür etti. Ne diyeceğimi bilemeden gülümsemekle yetindim. Bir insanı öldürdüğüm için övgü almak tuhaf hissettiriyor.
Huzursuz hissetmem gerekiyor ama içimde hiç pişmanlık yok.
...
Arp öğrenmeye başladım. İyi gidiyor. Sarmad, hükümdar kocam, gelince ona da çalacağım. Hem Roma Kayzeri ile söylediği gibi anlaşma falan yapmayıp mağlup ettiğini duydum. Burada bayram havası var. Sanırım hiç görmediğim o saraya gideceğiz. Beni, köle olarak aldıklarından beri çadırların ve askerlerin arasındayım. Sarmad'ın ailesini ve oradaki yaşamını merak ediyorum. Başkenttekilere çoktan imparatorun evlendiği haberi gitti üstelik. Hatta bir sabah Sarmad'a saraydan, muhtemelen annesinden, bir mektup gelmişti ama okumadan yırttı. Aralarının pek iyi olduğunu sanmıyorum. Sanırım benim yüzümden daha da kötü olacak.
...
Çadırda Sarmad'ı bekliyorum. Az önce sahilde ona ve ordusunun en başındaki kıdemli askerlere şarap servisi yaptım. Dün geceden beri kutlama yapıyorlar ve hiçbir asker ayık gezmiyor. Yarın akşamüstü yola çıkacakmışız ve şimdiye kadar yolda bırakılan ordunun tüm parçalarıyla başkente yavaş yavaş dönecekmişiz.
Böyle yazınca kulağa kolay geliyor ama en az iki bahar görürüz yolda dedi kızlardan biri konu açıldığında.
Biz denize yakın olduğumuzdan buraya kar yağmadı ve bahar gelmek üzere. Kendi zamanımda hiç gerçek kar görmedim. Doğa böyle canlıyken hissetmek, dokunmak, içinde kaybolmak isterdim.
Başka bir zaman artık.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ZAMAN TRENİ
Science Fiction2082 yılında suçluları taşıyan, onları tarihin en kötü zamanlarına terk eden bir trende kaderleri görünmez bir iple bağlanmış iki mahkumun hikayesi. Kapak Tasarım: @sewalmoon