II

2.5K 243 39
                                    

Askerler, köle kadınlar Pirmin'in yanında duran 9'a meraklı gözlerle bakıyorlardı. Açıklamadan tatmin olmuş gibi değillerdi. Öne çıkıp tekrar bağırdım.

"Duydunuz, artık bizimle kalacak ve kellesini işimiz bittiğinde bizzat ben alacağım. Aksini yapanın içinden kılıcım geçer."

Beni sevmiyorlardı. Sarmad gittiğinden beri, üç aydan fazla zaman olmuştu, onların gözünde bir düşmandım ama bu umurumda değildi. Ben de onlara bayılmıyordum.

"Bize rehberlik edecek." diye devam ettim. "Asker askeri, hırsız hırsızı tanır. İmparator Sarmad ve askerlerinin kül olan bedenleri için..." Boğazım düğümlendi. Gözümdeki yaşlardan şimdi bana bakan insan yüzleri bulanıklaşmıştı. Kahretsin. Bu bebek beni duygusal biri yapıyordu.

Pirmin devam etti. "Gece bitti, yarın erkenden yola çıkacağız. Çadırlarınıza dönün ve dinlenin." Yüzbaşı sevdiğim bir adam değildi ama durumu iyi topluyordu.

Herkes teker teker dediğini yapmaya koyulduğunda 9'un bedeni bana döndü. Gözlerimi silip ters bakışlarımı ona çevirdim.

Pirmin bana fırsat kalmadan ona yaklaştı. "Sana çadır yok. Dışarıda yatacaksın."

9, yüzündeki donuk ifadeyi silip sırıttı. "Ya gece sizin çadırınıza girip bıçağı boynunuza geçirirsem?" Sonlara doğru sesini kasten kısmıştı. Yüzbaşının çatılan kaşları onu daha çok güldürdü.

"Senin dilini koparır kurtlara yediririm." Bu adam çok hızlı sinirleniyordu. Üstelik onun üst rütbeleri bizden önde gidip güvenliği sağlıyor, yolu temizliyorlardı. O da kendisini İmparator Sarmad'ın tek varisini korumaya adamıştı ve bana büyüklük taslayıp duruyordu. Elinde olsa 'siz taşımayın, imparatorun bebeğini en iyi ben taşırım' diyecekti.

9, kafasını öbür yana çevirip dilini çıkardı ve tekrar içeri aldı.

"Dışarıda nöbetçi askerler var, tek bir yanlış hareketini gördüklerinde o güzel kafanı kılıcın ucuna takmaya hazırlar."

"Yüzbaşı," dedim uyarırcasına. "Gidip uyuyun."

Adamın kızgın bakışları bana çevrildi. Sarmad öldüğünde bana attığın tokadı unutmadım. Piç.

"Benim kölem, benim emrimde. Üstüme söz söylemek size düşmez." diye devam ettim.

Adam sinirden kızardı, ağzını açtı, konuşacak gibiydi, yapmadı. Arkasını döndü ve gitti. 9 onun gidişini fırsat bilip bana yaklaştığında uzaklaştım. "Nöbetçiler bizi izliyor." dedim yarım ağızla. "Haline tavrına dikkat et."

"Biliyorum ve umurumda değil." Tekrar yaklaştı, tekrar uzaklaştım.

"Kafanı koparacağım, rahat dur."

Güldü. "Söylesene, insan her hayatında hırsız olmayı nasıl başarır? Yeni bir sayfa açmıştım, içine ettin."

Kendimi tutamadım, ben de güldüm. Sarmad öldüğünden beri ilk gülüşüm olabilirdi bu. Sırtımı bizi izleyen askerlere döndüm ve yüzümü sakladım.

"Seni özledim." dedi. İleride yanan ateşin aydınlatamadığı karanlığa rağmen yüzümün kızardığını görmüş olmalıydı.

Hızlıca çadırıma yönelip fısıldadım. "Sabaha kadar ölmemeye çalış, konuşacağız."

Yatağımda ne kadar süre dönüp durdum bilmiyordum. Uyuyamıyordum. Uyumak benim için son zamanlarda zaten bir sorunken 9 numara kafamın içinde kendine büyük bir yer açmış ve işleri iyice zorlaştırmıştı. Şimdiye kadar ne yapmıştı, nasıl yaşamıştı, doğrudan benimle aynı zamana gelmeyi nasıl başarmıştı, trenden sonraki hayatı nasıldı? Kim bilir, belki de gerçekten bir hayduttu. Hırsızlığa alışıktı sonuçta. Yeni bir sayfa açtım, demişti ama kılığı pek öyle görünmüyordu. Bu topraklarda haydutlar ikiye ayrılıyordu: Birinci gruptakiler toplu dolaşır, gücünü yetirebildiklerinden haraç keserlerdi. Ara ara köylere iner ve insanları korkutarak hükmetmeye çalışırlardı. İkincisi ise tek başına takılanlardı. Onlar kendi halinde yaşar, güçlenir, çoğu zaman bir zararları olmasa da bir yeri yurdu olmadığı için insanlar tarafından sevilmezlerdi.

ZAMAN TRENİHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin