Genç adam barakadan içeri girerken elinde ölü üç tavşan, iki de kuş vardı.
"Baba?"
Elbette babası değildi seslendiği, onun babası hiç olmamıştı. Ağzı öyle alışmıştı ya içerideki divanda uzanan yaşlı adama böyle sesleniyordu.
"Baba?" dedi tekrar ayağındaki deri çizmeleri çıkarırken. "Ziyafet var bugün."
Yaşlı adam tavanı izlemeyi bırakarak uzandığı yerden doğruldu. "Valor? Sen misin oğul?" Kulakları iyi duymuyordu.
Valor dediği, içeri başını uzatıp ihtiyarı yokladı. "Yemek yedin mi?" Sonra elindeki torbaları yukarı kaldırdı. "Şunlara bir bak." Yüzünde çocuksu bir zaferin sevinci vardı.
Yaşlı adam başını olumsuz anlamda salladı, sonra eliyle birkaç kez divana vurdu. Genç, elindekileri kenara bırakıp ihtiyarı dinleyerek divana oturdu. Köşede uyuklayan köpek onun kokusunu almış olacak, ayaklarının dibine yaklaştı ve adamın dizlerine sürtünerek tekrar uyuklamaya koyuldu ama adamın elini başında hissetmeden hırlamayı kesmedi. Nihayet uzun parmaklar başına yerleştiğinde sustu.
"Ne oldu baba? Açım ben, söyle çabucak de güzel bir sofra kuralım."
İhtiyar tereddütlüydü. Belki de söylemese daha iyiydi ancak uzun zamandır ona yoldaşlık eden bu genç çocuktan bir şey saklamamaya kararlıydı. Onu oğlu gibi görüyordu, kaybetmek istemiyordu ancak günden güne erimesine de razı olamazdı.
"Hükümdar," diye başladı söze. "Aşağıdaki köye geliyormuş. Düşmanı mağlup etmiş."
Genç, dikkatini daha çok köpeğe vermişti. "Biliyorum." dedi. "Ormandan dönerken hale uğradım sebze almak için. Oradaki teyze anlattı tüm detayları. Görmen gerek, her yere masalar kurulmuş. Tam şenlik havası var. Ne hükümdarmış!" Göz ucuyla ihtiyara baktı. "N'olmuş yani? Sen bunlarla ilgilenmezsin ki."
İşin önemli kısmı da bu değildi zaten. "Dur oğul, söyleyeceklerim daha fazla."
Adam gülen gözlerini köpekten alıp yanından duran 'baba'sına verdi.
"Senin bana anlattığın kız," dedi ihtiyar. "Hani şu günlüğü yazan..."
Valor'un kaşları çatıldı. Kızın bu konuyla ilgisi neydi?
"Bana günlükte bir imparatorun karısı olduğunu yazdığını söylemiştin değil mi?"
Adam hızlıca başını salladı. Duyacakları daha karşısındaki ihtiyarın dudaklarından dökülmeden onu korkutmaya yetmişti.
"İmparatorun adını da söylemiştin bana."
"Evet." dedi hızlıca. "Sarmad."
İhtiyar başını salladı.
Valor sabırsızca devam etti. "Eğer yakın zamanda böyle bir imparator gelmiş geçmişse söyle, anlat bana demiştim. Hangi zamana düştüğünü bileyim diye..."
Artık konuşmaya gerek yoktu. Yine de ihtiyar devam etti. "İmparator Sarmad, karısıyla birlikte Roma zaferinden dönmüş, yaklaşıyorlar oğul."
Artık kelimelere gerek yoktu. Bunca zamandır dilinden düşmeyen kız onunla aynı zamandaydı, 'baba' diye hitap ettiği adamın şimdiye kadar bunları neden sakladığını bile sormadan dışarı fırladı.
Köpek arkasından üç kez havladı.
İhtiyar fısıldadı. "Yolun açık olsun evlat."
Tam o anlarda, İmparator'un karısı atın üstünde, kendisine meraklı gözlerle bakan köylüleri selamlıyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ZAMAN TRENİ
Science Fiction2082 yılında suçluları taşıyan, onları tarihin en kötü zamanlarına terk eden bir trende kaderleri görünmez bir iple bağlanmış iki mahkumun hikayesi. Kapak Tasarım: @sewalmoon