Sarmad'dan her kız için birer at ayarlamasını rica ettim, geçen sefer yolda hepimizin ayaklarının parçalandığını da ekledim. Yüzüme bir süre baktı. Güldü. Sonra beni öptü. Sanırım bu kabul etmek demek.
Şimdi o zırhını giyiyor. Bense yataktan çıkmadım. Ara ara bakışlarını üstümde gezdiriyor. Gece, çok içmesine rağmen sarhoş olmamıştı. Ben de ona biraz arp çaldım ama o kadar kötü çaldım ki romantik bir an yaşamak yerine bana gülüp durdu. Bu işin bana göre olmadığını kabullenip yanına oturduğumda eli boynundaki kolyeye kaydı. İlk defa görmüyordu ama ilk defa parmaklarının arasında inceledi. Sonra bana ilk defa esir düşmeden önceki yaşantımı sordu. Canım kardeşim sağ olsun, yalan söylemekte öyle başarılıyım ki hiç zorlanmadım.
"Babam madenciydi." diye başladım. Böylece boynumda, benim zamanıma göre değersiz ama şimdi işlemesi iyi ve pahalı sayılacak bu minik gümüş çiçeğin açıklamasını yapmış oluyordum. Babam madenciydi ve onun ordusu köyümüzü yağmaladığında onu, annemi ve kız kardeşimi öldürmüşlerdi "Benim ordum çocuk ve kadın öldürmez." dediğinde afalladım, sonra "Annem babamın ölümünü görünce önce kardeşimi sonra kendisini öldürdü." diye ekledim. Beni çoktan askerler aldığı için bana sıra gelmemişti. Dolaylı olarak ailemi onun askeri öldürmüş oluyordu.
Kırık bakışlarla beni izledi, sonra kocaman sarıldı. Ona yalan söylemeyi ve suçlu hissettirmeyi sevmiyordum ama yolculuktan bahsedemezdim. O karanlık tünelde ne kadar olduğunu bilmediğim bir süre sürüklendim. Sonrasını hatırlayamıyorum. Gözümü açtığımda hiç bilmediğim bir zamanda, bir köy evinin yatağında uzanıyordum.
Beni bulan oduncuyu ve karısını sahiden de ben uyandıktan üç gece sonra ölürken izledim. Ordusu hakkında yanılıyordu, kadını da öldürmüşlerdi işte.
Beni ve köyden iki kızı da alan askerler zamanla kalabalıklaşan grubumuzla birlikte konakladıkları yere getirdikten sonra olanlar olmuştu. Eğitimler, hizmetler...
Yarım kalmıştım. Belki de doğduğumdan beri yarımdım. Belki doğduğum zamana bile ait olamamıştım ve böyle bir döngü için doğmuştum. Geçmişle gelecek arasında acı veren bir arayıştı benimki. Ne aradığımı bile bilmiyordum. Neden kendimi öldürmeden bu acıya katlandığımı...
Sarmad giyindi. Benim de kalkmam gerek. Ya da belki onu da biraz daha tutmalıyım yatakta. Çünkü ölmek için erken, uyanmak için çok geç.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ZAMAN TRENİ
Science Fiction2082 yılında suçluları taşıyan, onları tarihin en kötü zamanlarına terk eden bir trende kaderleri görünmez bir iple bağlanmış iki mahkumun hikayesi. Kapak Tasarım: @sewalmoon