Yaşlı adam kendisine açılan kapıdan gülümseyerek içeri girdi. İçeride onu bekleyen kadının da tıpkı onun gibi yüzündeki kırışıklıklara hayat dolmuştu.
İlk konuşan kadın oldu. "Seni görmek ne güzel." dedi görmeyen gözlerine rağmen. Karşısındaki buna güldü; içten, sıcak bir gülüştü bu.
"Hiç değişmiyorsun Tonya." Yaklaşıp yere, kadının tam karşısına oturdu ve onun teni etnik dövmelerden görünmeyen ellerini kendi büyük ellerinin içine aldı. "Her zaman çelişkilerle dolusun."
Kadın güldü. Ak gözlerini adama çevirdi. Sanki görebiliyormuş gibi uzun uzun baktı. "Uzun zaman oldu." dedi. "Neden geldin?"
Adam iç çekti. Ne kadar olmuştu sahi? Kaç bahar geçmişti? Otuz mu? Kırk mı? "Misafiri böyle mi karşılıyorsun artık?" Yüzüne acıklı bir sırıtış yerleşmişti.
"Onca zaman sonra gelmesinin bir sebebi olan misafirleri böyle karşılıyorum." Kadının da yüzü gülüyordu ama kalbi kırgınlıklarla doluydu.
Adam ciddileşti, yutkundu. "Çocuklarımı getirdim." dedi sonra.
"Demek evlendin." Kadın bunu kırgınlıkla karışık sitemle söylemişti.
Adam başını iki yana salladı. Rüzgarı kadına değdi. "Sen beni terk ettiğin halde ben kalbimde sen varken evlenmem." Aynı sitem adamda da vardı. Devam etti. "Uzun hikaye. Biri oğlum, diğeri de onun sevdiği kadın."
"Ben seni terk etmedim. Sen gittin."
"Evet, imparatordan bir çocuğun olduğunu duyunca kalamadım."
"O halde imparatorun bir köylü kızla değil de gerçek, soylu bir kadınla evlenip tahta varis bırakması seni mutlu etmiştir."
Adam başını iki yana salladı. "Etmedi."
"Neden bana getirdin?" Kadın sırtını dikleştirdi, geçmişi kenara bıraktı, meraklanmıştı. Onunla uzun uzun eskilerden konuşmak isterdi aslında. Ama her zaman acelesi olan bu adam, yine fazla durmayacaktı belli ki.
"Birine bakmışsın." dedi. "İmparator Sarmad'la beraber gelmiş."
Kadın başını olumlu anlamda salladı. "Hatırlıyorum. Farklı bir ruhtu."
"Ona tekrar bakmanı istiyorum."
"O burada mı?" Kadın biraz durup düşündü. "Oğlunun sevdiği kadın..."
"Evet, o."
"Demek imparatorun oğlu Sarmad öldü." Derin bir nefes verdi. "Kehanet gerçek oluyor."
"Benim bunlara inanmadığımı biliyorsun."
"İnanmıyor musun?" Kadın dişlerini gösterip başını geriye atarak kahkaha attı. "İnanmasan burada olmazdın Renas." Durdu. Kaşları çatılmıştı. "Yoksa..." ellerini adamın yüzünde, gözlerinin etrafında gezdirdi. Sonra bir elini göğsüne, kalbinin attığı yere koydu. "Yüce Tanrım! Bunlar onlar değil mi?"
Adam kalbinin üstünde duran eli tuttu. Gözlerinden yaşlar akıyordu. Kadın görebilecekmiş gibi onu gözleriyle onayladı.
"O kızı ilk hissettiğimde bundan şüphelenmiştim, senin gibi farklı bir zamandan geldiğini biliyordum. O trendeki adam, seni kurtaran..." Kadının tüyleri diken dikendi. Gözlerinden istemsizce yaşlar boşanıyordu. "Nasıl olur? Senden genç mi?"
Adam güldü. "Onu oğlum gibi seviyorum."
"Tanrım..." diye sayıkladı kadın birkaç kez. "Seni nasıl buldu?"
Adam onları durabilecek biri varmış gibi sesini kıstı. "O çocuk olduğumu bilmiyor." Durdu, iç çekti. "Bir gece onu ormanda buldum. Baygındı. Evime taşıdım. Onca zamana rağmen o olduğunu hemen hatırladım."
"Demek senden çok daha ileri düşmüş." dedi kadın. "Tıpkı babamın seni bulduğu gibi."
İkisinin de kalbi sustuklarında kalpleri konuşacak kadar hızlı atıyordu.
Kadın devam etti. "Bu nasıl bir kader böyle?"
"Düğüm düğüm..." dedi ihtiyar. "Onu bana Tanrı gönderdi. O trende benim canımı kurtaran oydu. Karanlık tünelde ondan daha fazla sürüklenip daha geriye düşmüş olmam da kaderin bize bir oyunu. Evrenin bana verdiği görev bu. Onları koruyacağım."
Kadın artık titreyen ellerini adamın yüzünde gezdirmeye devam etti. "Çok zamanın yok." dedi. Şimdi gözlerinden akan yaşlar durmadan yanaklarından düşüyordu. "Görüyorum Renas, vaktin kısıtlı. Her zaman onlarla olamayacaksın."
Adam yutkundu. Trendeki numarasını hatırladı. 13. Herkes için uğursuz olan bu sayının onlara uğur getirmesini diledi. Son nefesine kadar onlarla olmaya yemin etti.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ZAMAN TRENİ
Science Fiction2082 yılında suçluları taşıyan, onları tarihin en kötü zamanlarına terk eden bir trende kaderleri görünmez bir iple bağlanmış iki mahkumun hikayesi. Kapak Tasarım: @sewalmoon