Medyada Anılın babası Selim...
Selim amcanın söylediği şeyle odada bir sessizlik olmuştu. Pamir hariç hepimiz şaşkınca Selim amcaya bakıyorduk. 'Anılla evlenmen gerekiyor.'
"Baba ne diyorsun sen?" Odadaki sessizliği bozan Anılın sesiyle herkes kendine geldi.
"Bakın çocuklar ne kadar zor bir şey..."
"Zor mu? Bu zor değil imkansız" dedim sözünü keserek.
"Bakın buna mecburuz. Yoksa bir iki aya kalmaz şirket batar."
"Ne demek mecburuz ya? Ne demek? Ben evlenmek istemiyorum bu yaşta" dedi Anıl bağırarak. "Hele bu kızla hiç."
"Ben sana çok meraklıyım sanki gerizekalı. Biz evlenemeyiz Selim amca. Ben senin bu öküz oğlunla yaşayamam. Kızın yok mu senin Pamirle evlensin" dedim ne dediğimi bilemeden.
"Höst lan. Kardeşim daha çocuk" diye atladı Anıl. İçimden 'sesin höst' demek gelse de diyemedim.
"Bak Maya. Başka çaremiz yok. Bunu yapmak zorundayız. Hem öyle gerçek bir evlilik olmayacak. Gene evlerinizde kalacaksınız. Sadece medya evlendiğinizi duyacak. Ondan sonra rahat bırakırlar heralde. Sonra sessiz sedasız boşanırsınız kimsenin ruhu bile duymaz. Kızım konusuna gelince. Anılın da dediği gibi kızım daha küçük. On beş yaşında" dedi Selim amca yorgun gelen sesiyle.
"Bilmiyorum. Ben..." Pamire baktım. Konuşmadan öylece bir yere bakıyordu. Anıl ise benimle aynı fikirdeydi. Evlenmek istemiyordu. Her şey tamamen benim vereceğim cevaba kalmıştı. 'Evet' deyip babamın hatırasını yaşatabilirdim. 'Hayır' diyerek de kendi hayatımı yaşayabilirdim. "Ben bilmiyorum düşünmem lazım."
"Tamam kızım istediğin kadar düşünebilirsin" dedi Selim amca gülümseyerek. Sonunda ayağa kalkacak gücü bulduğumda benimle birlikte diğerleri de kalktı. Ben dışarı doğru hızlıca yürürken Masal da koşarak yanıma geldi.
"Ne yapacaksın canım?"
"Bilmiyorum Masal. Gerçekten bilmiyorum."
Eve gelmeden önce Masal eve gitmesi gerektiğini söylediği için onu evine bırakmıştık. Pamirle konuşmaya hiç fırsatımız olmamıştı. Eve geldiğimiz gibi odasına girmişti.
Yavaşça odasına yönelip kapıyı çaldım. İçerden ses gelmeyince kapıyı hafifçe araladım. "Gelebilir miyim?" Başını sallayınca kapıyı tamamen açıp içeri girdim. Köşedeki koltuğuna oturmuş dışarıyı seyrediyordu. "Konuşabilir miyiz?"
"Ne hakkında?" dedi anlamamazlıktan gelerek.
"Bir şey demedin. Sence Anılla evlenmeli miyim?" Bana banktığında gözlerindeki hüzünü gördüm. O kadar derindi ki. Herkesi içine çekecek gücü var gibiydi.
"Ben... Seni hiçbir şeye zorlamak istemiyorum. Hiçbir şey senden , senin mutluluğundan daha kıymetli değil. Ama..."
"Ama babamın hatırasını yaşatmak istiyorsun" diyerek tamamladım sözünü. Çekinerek başını salladı. Ellerini yanaklarıma koyup alnımdan öptü.
"Maya. Ne istiyorsan onu yap. Verdiğin karar ne olursa olsun yargılamayacağım. Senin mutluluğun her şeyden önemli benim için" dedi ama bir yanı evlenmemi istiyordu. Kollarımı beline dolayarak ona sarıldım.
"Ben bilmiyorum. Babamın hatırasını yaşatmak isterim ama Anılı da bu oyuna sürükleyemeyiz."
"Öyle düşünme. Anılda kendi hisseleri için oynayacak bu oyunu" dedi. Kollarımı çözüp geri çekildim.
"Anılla konuşmam lazım. Bir başımıza karar veremeyiz" dedim. Başını sallayıp o da beni bıraktı. Yerimden kalkıp odama gittim. Telefonumu çıkarıp daha önce Pamirden aldığım numarayı tuşladım. Çaldı. Çaldı. Çaldı.
"Alo."
"Anıl. Benim Maya" dedim.
"Biliyorum. Ne istiyorsun?" Öküz. Vallahi öküz.
"Konuşmamız lazım."
"Haklısın. On dakikaya ordayım" dedi ve bir şey dememe izin vermeden telefonu kapattı. Gerçekten Selim amca gibi bir babanın oğlu nasıl böyle olabilir anlam veremiyorum. Telefonumu aldıktan sonra odadan çıkıp oturmada beklemeye karar verdim. Nasıl olsa hazırdım.
Televizyonda kanalları değiştirirken telefonuma mesaj gelmişti. Tam on dakika geçmişti ve geldiğini haber veriyordu. Beyefendimiz dakikmiş anlaşılan.
Televizyonu kapattıktan sonra ayakkabılarımı giydim ve çantamı da aldıktan sonra evden çıktım. Beyefendi arabasının içinde bekliyordu. Arabaya bindim ve hiçbir şey demeden kemerimi takıp arkama yaslandım. Arabayı çalıştırdıktan sonra kısa bir süre bana baktı.
"Aç mısın?"
"Hayır."
"Yemek yemediğine adım kadar eminim."
"Evet. Yemedim. Ama bu aç olmam gerektiği anlamına gelmiyor" dedim sakince.
"İstediğin bir yer var mı yoksa benim bildiğim yerlere mi gidelim?" dedi beni duymazdan gelerek.
"Gerçekten aç değilim."
"Hayır diyemeyeceğin tek yiyecek ne?" diye sordu. Anlamsızca ona baktım. biraz düşündükten sonra cevapladım.
"Simit." Evet garip gelebilir ama simite bayılırım. Hiç bir şey demeden arabayı sürmeye devam etti.
Mudanya sahiline geldiğimizde arabayı bir yere park etti ve beni de bir banka gönderdi. Tartışmamak için dediğini yaptım. Bir süre sonra elinde bir tane simitle geldi. Elime tutuşturduktan sonra yanıma oturdu.
"Teşekkür ederim" dedim. Bana bakıp gözlerini devirdikten sonra geri önüne döndü. "Sen neden yemiyorsun?"
"Ben aç değilim"dedi. 'Eh bende aç değilim ama zorla yediriyorsun' diyemedim tabiki. Simitimi ortadan bölüp yarısını ona uzattım. Ters ters bana bakıp almadı.
"Sen yemezsen bende yemem" dedim.
"Gerçekten sinir bozucusun" dedi ve simiti aldı.
"Sende öyle" dedikten sonra önüme dönüp simitimi yemeye başladım. "Ne yapacağız?" diye sorduğumda bana döndü.
"Bilmiyorum" dedi. İlk defa bu kadar çaresiz görünüyordu.
"Ben seninle evlenmek istemiyorum ama babamın hatırasını da yok etmek istemiyorum."
"Bende şirketteki hisseleri kaybetmek istemiyorum ama özgürlüğümden de vazgeçemiyorum."
"Özgürlük?"
"Özgürlük. Gece hayatı. İstediğim gibi takılmalar. Kızlar" deyip göz kırptı. O an anladım dün konuştuğu kızın sevgili olmadığını.
"İğrençsin" dedim. Sadece alayla gülümsemekle yetindi. "Aslında bakarsan özgürlüğünü kaybetmeyeceksin."
"Nasıl?"
"Baban gerçek evli insanlar gibi davranmayacağımızı söyledi. Gene ayrı evlerde yaşayacağız. Hem şimdi evleneceğiz diye bir şey yok ki. Şimdi nişan yaparız. O da medyayı ikna eder heralde.
""Yani. Eder heralde. Sorarlarsa da okul bittikten sonra evleneceğiz deriz."
"Evet. Kesinlikle" dedim ve rahat bir nefes vererek arkama yaslandım.
"Ne yapıyoruz o zaman?" diye sordu bana bakarak.
"Nişanlanıyoruz."
Biraz daha oturduktan sonra Anıl beni eve bırakıp gitmişti. Bugün herkese söyledikten sonra yarın nişan alışverişine gitmek için anlaştık. Pamire söylediğimde çok mutlu oldu ama belli etmedi.
Odama geçtikten sonra Masalı aradım ve olan biten her şeyi anlattım. Yarın bizimle nişan alışverişine gelmesi için onu da çağırdım. Anılla anlaştığımız gibi, onunla da saat onda anlaştık. Telefonu kapattıktan sonra pijamalarımı giydim ve saatin kaç olduğunu umursamadan yatağa girdim.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Adını Sen Koy
Teen Fiction"Evet gençler sizin ödevleriniz nerde?" diye sordu hoca bize bakarak. "Benimkini bir öküz suya attı hocam" dedim sinirle. "Bir ayı da bana çarparak ödevimi suya düşürdü" dedi bay öküz. "Sensin ayı." ...