FİNAL

8K 345 25
                                    

****6 yıl sonra****

İnsan hayatı öyle bir şeydi ki, nasıl başlayıp nasıl bittiğini anlayamıyordu insan. Zamanın bir su misali akıp gittiğini göremiyordu bazen. Hele çocukluk dönemi... O kadar çabuk geçiyordu ki, büyüdüğünü fark ettiğinde 'ben ne zaman bu kadar büyüdüm' diye soruyordu insan kendine.

Ben ne zaman büyüdüğümü anlayamadım. Çocukluğum, anne ve babamın eksikliğiyle geçerken, gençliğim kendi çocuklarımı annesiz bırakmanın korkusuyla geçti. Erken yaşta anne olmanın dezavantajı bu sanırım. Daha kendin neredeyse çocukken, çocuk sahibi olmak.

Öte yandan o kadar güzel bir duyguydu ki bu... Tarif edilemez bir şey. Bebeğini kucağına almak, yürüdüğünü, konuştuğunu görmek... Sinirlendiğin anda anne dediğini ya da kokusunu duymak... Gerçekten tarifsiz bir şeydi.

Yaklaşık yarım saattir yatağımızda uyuyan kocam ve kızıma güler yüzle bakıyordum. Küçük prensesim, küçücük bedeniyle babasının göğsünün üstüne yatmış, başını boynuna sokmuş ve elini yanağına koymuş uyuyordu. Ne ara bizim odamıza geldiğini bile bilmiyordum.

Prensesimin yanağına öpücük kondurup geri çekildim. Yataktan kalkıp üzerime sabahlığımı giyip odadan çıktım. Mutfağa girip çay suyu koyduktan sonra çocuklar için portakal suyu sıktım. Patates soyup hızlıca onları da kızarttım. Su kaynadıktan sonra çayı demleyip hızlıca kahvaltıyı hazırladım.

Sofrayı son kez kontrol ettikten sonra yakışıklı prensimin odasına girip kapıyı açtım. Gene üstünü başını açmış sere serpe yatıyordu. Onun bu haline gülüp yatağına yaklaştım ve saçlarını okşadım.

"Oğlum" diye mırıldandığım gibi gözlerini açtı. Ben çağırdığımda hep böyle kolaylıkla uyanırdı. Her zaman uysal bir çocuk olmuştu. "Günaydın prensim."

"Günaydın annecim" dedi ve yerinde doğruldu. Dağınık saçlı haline gülüp saçlarını iyice karıştırdıktan sonra yanağından öptüm.

"Hadi bakalım. Hazırlan da kahvaltı yapalım."

"Tamam" dedi ve yerinden kalkıp banyoya gitti. Bende ardından odaya girip odamıza girdim. Buradakilerde hala daha yatıyordu. Yanlarına yaklaştım ve yatağa oturup onlara yaklaştım.

"Aşıklar uyanın bakalım" dedim ama beni takan kim. Ah bir beş yaşındaki çocuk kadar olamadınız. Kızımın saçlarını okşarken dudakları yana kıvrıldı. Hmm. Demek birileri oyun istiyor. "Hmm. Biraz önce kahvaltıyı hazırladım ve koca tabak dolusu patates kızarttım. Gidiyim de oğlumla yiyim."

"Baba patates diyo annem" dedi fındık faresi başını babasının boynundan çıkarıp. "Bence kalkalım."

"Bencede" diye mırıldandı Anılda. Deniz babasının üstünden kalkacakken belinden yakalayıp kendime çektim.

"Yok öyle hemen kalkman fındık kurt" dedim ve yatağa yatırıp gıdıklamaya başladım. Kahkahaları odayı inletirken Umut odaya girdi.

"Gel bakayım buraya sıpa" dedi Anıl. Umut yüzünü buruşturarak babasına baktı.

"Çocuk muyum ben baba."

"Sen gel bakayım" dedi ve kolundan yakalayıp yatağa yatırdı. "Çocuk musun, değil misin görelim."

"Anne yeter" dedi Deniz kahkahalarının arasından. Ellerimi karnından çekip yüzüne götürdüm ve yanaklarını sıktım.

"Demek ki neymiş?"

"Anneyle bi daha dalga geçilmicek" dedi tatlı tatlı gülümseyerek.

Adını Sen KoyHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin