Uyandığımda hava kararmıştı. Gözlerimi etrafta gezdirip bir şeyler görmeye çalıştım ama işe yaramadı. Anıl hala daha uyuyordu. Onu uyandırmamaya özen göstererek yanından kalktım. Koltukta yattığım için terlemiştim. Bir duş alsam hiç fena olmazdı aslında.
Odamıza girip pike aldım ve salona dönüp Anılın üstüne örttüm. Geri odaya girip banyoya girdim. Üzerimdekileri çıkartıp çamaşır sepetine attıktan sonra duşakabinin içine girdim. Sıcak su tenime değdiği anda vücudum gevşemişti.
Kısa bir duşun ardından saçlarımı havluya sarıp bornozumu giydim ve banyodan çıktım. Dolabıma yönelip eşofman ve uzun kollu penye çıkarıp üzerime geçirdim.
Saçlarımı saç kurutma makinasında kuruttuktan sonra dağınık bir topuz yapıp salona geri döndüm. Anıl hala daha uyuyordu. O uyanmadan mutfağa girip bir şeyler yapmaya karar verdim.
Dolaptan menemen malzemelerini çıkarıp hızlı bir şekilde yıkadım. Sivri biberleri ince ince kestikten sonra kızarması için tavaya döktüm. Bir süre sonra küçük küçük kestiğim domatesleri de üzerine boşaltıp ateşin altını kıstım.
Bu sırada dolaptan salata malzemelerini çıkarıp hızlıca biraz salata yaptım ve masaya koydum. Menemene yumurtayı da kırıp karıştırdıktan sonra onu da masaya koydum. Çatal, bardak ve ekmeği de masaya koyduktan sonra Anılı çağırmaya, salona girdim.
"Anıl. Sevgilim hadi yemek yiyelim."
"Hı hı" diye mırıldanıp diğer tarafa döndü. Gülümseyerek yanındaki boşluğa oturdum ve parmaklarımı yüzünde gezdirmeye başladım.
"Hadi aşkım" dedim yüzüne öpücükler kondurarak. Bir süre uğraştırsa da sonunda gözlerini açtı.
"Duş mu aldın sen?" diye sordu kaşlarını çatıp.
"Evet."
"Bir daha ben uyurken girme" dedi. Anlamsızca gözlerine bakınca kalkıp yerinde doğruldu. "Ya ayağın falan kaysaydı da duymasaydım."
"Bugüne kadar hep tek başıma yıkandım hayatım. Bir şey olmadı. Bugünden sonra da olmaz heralde."
"Bundan sonra iki canlısın ama. Onu da düşünmek zorundasın" diye homurdandı.
"Ay tamam Anıl. Hadi yemek yiyelim. Acıktım" dedim yerimden kalkarak.
"Ay may deme bana. Düşün azcık" dedi arkamdan gelerek. Gözlerimi devirip yerime oturdum. Daha üç haftalık bir şey ya. Ne bu düşünce?
"Ben koruyorum onu hayatım. Sen hiç merak etme" dedim gülümseyerek. Yanıma oturunca tabaklarımıza menemen doldurdum.
Yemeğimizi yedikten sonra sofrayı toplayıp bulaşıkları makineye dizdim. Beyefendi konuşmasını biliyordu ama hiç yardım etmeyi düşünmüyor. Son tabağı da makineye koyduktan sonra kapağını kapatıp ellerimi kuruladım. Havluyu yerine astıktan sonra salonda televizyon izleyen kocamın yanına oturdum.
"Hafta sonu Bursaya gidelim mi?" diye sordu kolunu omzuma atıp beni kendisine çekerken.
"Olur da hayırdır?"
"Hem hava almış oluruz. Ne zamandır gitmiyoruz. Hem de hamile olduğunu yüz yüzeyken söylemiş oluruz" dedi.
"Tamam olur."
"Babamın halini düşünemiyorum" dedi gülümseyerek. "Sevinçten havalara uçacak."
"Annen de beni bu yaşta babaanne yaptınız diye kızacak" dedim gülerek. Oda gülüp saçlarımın arasına öpücük kondurdu.
"Evet ama sonra ikimizi de bağrına basacak."
"Öyle" diye mırıldandım. "Anıl?"
"Hı?" Öküz. Şu huyundan bir vazgeçemedi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Adını Sen Koy
Teen Fiction"Evet gençler sizin ödevleriniz nerde?" diye sordu hoca bize bakarak. "Benimkini bir öküz suya attı hocam" dedim sinirle. "Bir ayı da bana çarparak ödevimi suya düşürdü" dedi bay öküz. "Sensin ayı." ...