Sabah Masalın cırlamasıyla gözlerimi açmıştım bu yüzden sinirliydim. Neymiş efendim okula geç kalıyormuşuz. Sen cırlayınca okula geç kalmayacak mıyız arkadaş?
Şimdi Pamirin arabasındaydık okula doğru gidiyorduk . Bir başkası tarafından cırlayarak uyandırılırsam gün boyu sinirli oluyordum. Masal bunu bildiği halde yapmıştı. 'Bir anda saati görünce heyecanladım ne yapayım?' diye açıklama yapmıştı ama hiçte mantıklı bir açıklama değildi.
Araba durduğunda geldiğimizi anladım. Çantamı alıp arabadan indim. Sinirliyken kimseyle konuşmuyordum. Çünkü ağzımdan çıkacakları duymayacağıma emindim birisinin kalbini kırmak istemiyordum.
Bir anda omzuma atılan kolla irkildim sol tarafıma döndüm. Ters ters baktığımı fark edince alayla gülüp göz kırptı.
"Biz sevgiliyiz unuttun mu?"
"Çek şu kolunu Anıl. Sinir etme beni" diye tısladım.
"Sakin ol şampiyon. Okuldakilerin sevgili olduğumuza inanması lazım ki hafta sonu nişanlandığımızda şaşırmasınlar" dedi. Haklı olabilirdi ama sinirliyken birisinin bana sırnaşması en nefret ettiğim şeylerdendi. Tam bir şey diyeceğim sırada Pamir gelip Anılın kolunu omzumdan çekti.
"Gel kardeşim. Biraz konuşalım seninle" deyip çekiştirdi. Bende sinirle yürümeye devam ettim. Ders çoktan başlamıştı. Bir de ingilizceyi çekemezdim bu saatte. Sınıfa girmek yerine kütüphaneye yürüdüm.
"Nereye?" diye bağırdı arkamdan Masal.
"Kütüphaneye. Biraz uyuyacağım. Belki sinirim geçer" dedim iğneleyici ses tonumla.
Söylediklerimden sonra arkamdan gelmeyi bırakıp olduğu yerde durdu. Bende kütüphaneye girip ilk boş masaya çantamı koydum oturup gözlerimi kapattım.
Saçlarımda hissettiğim hareketlenmeyle kendime gelmeye başladım ama gözlerimi açamıyordum. Dudaklarımdan belli belirsiz birkaç mırıldanma çıkınca saçlarımdaki eller geri çekildi.
"Şşt benim. Sakin ol" dedi. Anılın sesiydi bu. Gözlerimi açmak için resmen bir savaş başlatmıştım ve sonunda ben kazanmıştım. O da benim gibi başını masaya koymuş beni izliyordu. Başımı kaldırıp masadan gözlerimi ovuşturdum.
"Ne işin var senin burada?"
"Hala uykunu alamadın heralde? Sinirli olduğuna göre" dedi tek kaşını kaldırarak. Bu sorusuna gülümserken saçlarımı sol tarafıma topladım.
"Hayır. Sinirli değilim artık. Uyumak iyi geldi. Ama sorumun cevabı bu değil. Ne arıyorsun burada?"
"Masal burada olduğunu söyledi. İki ders kaldı. Bende seni çağırmaya geldim" deyince anlamsızca ona baktım. Bana cevap vermekten sıkılmışcasına gözlerini devirdi. "Okuldakilerin bir şeyleri öğrenme vakti geldi artık" deyince ne demek istediğini anladım başımı salladım. Yerimden kalkıp üstümü başımı düzelttim.
"Önce lavaboya gitmem lazım."
"Tamam" deyince kütüphaneden çıkıp tuvalete girdim. Aynada kendime çekidüzen verdikten sonra yüzümü yıkadım kurulayıp çıktım. Anıl çantam ve ceketim elinde kapının önünde bekliyordu. Elindekileri bana uzatınca elinden aldım. Çantamı taktıktan sonra elimi tuttu. Bu duruma hiçbir zaman alışamayacaktım heralde.
Sınıfa girdiğimizde herkes bize şaşkın şaşkın bakarken Masal sırıtarak bakıyordu.Kimseyi umursamadan geçip yerimize oturduk.
"Görüyor musun? Herkes bizi yakıştırdı" dedi aralarında konuşan kişileri göstererek. Alayla gülüp ona yaklaştım.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Adını Sen Koy
Teen Fiction"Evet gençler sizin ödevleriniz nerde?" diye sordu hoca bize bakarak. "Benimkini bir öküz suya attı hocam" dedim sinirle. "Bir ayı da bana çarparak ödevimi suya düşürdü" dedi bay öküz. "Sensin ayı." ...