Taksi durduğunda kafamı kaldırıp nerede olduğumuza baktım. Gözlerimi bir kez daha silip derince bir nefes aldım ve kendime söz verdim.
"Artık ağlamak yok!"
Yüzüme yapmacık olmadığını umduğum bir gülümseme yerleştirerek taksiden indim ve bagajdan çıkarılan küçük valizi elime alırken borcumu da ödeyip taksiciye gülmeye çalıştım, başımla küçük bir selam vererek, iyi akşamlar diledim. Taksici arabasına geri dönerken, apartman önündeki zillerden aradığımda bastım.
Bir.
İki.
Üç.
'Kim o?'
"Benim, Güneş" dedim hıçkırmamaya çalışarak. Bir süre şaşkınlığını atması adına ona zaman tanıdım ve sakince kapının açılmasını bekledim. Ve açılma sesi geldiğinde apartmana girdim.
Beş katlı sıcak bir lojman olan bu apartmanda bulunma sebebim; ablamdı. Ablam bir öğretmendi ve eşi de kendisi gibi öğretmendi. Ve onlar lojmanda kamanın ev tutmaktan daha ucuz olduğunu fark etmişlerdi. Özellikle de geçindirmeleri gereken bir kızları olduktan sonra bu durum daha da gözle görülür hale gelmişti.
Dördüncü katta oturan ablamın evine ulaşabilmek adına asansöre bindiğimde, hala evrene mesaj göndermekle meşguldüm. Hoş, asansör durana kadar da başka bir şey düşünmemiştim.
"Soru sormamasını istiyorum"
Ablamın katında asansörden inerken gördüğüm ilk şey, kapı pervazına dayanmış, beni beklemekte olan ablam oldu. Kolları göğsünde bağlı bir şekilde beni bekleyen ablam, beni gördüğünde çatılı olan kaşları gevşetti ve bana gülümsedi.
Ablam benden biraz daha kısa ve zayıftı. Kendisi bildiğiniz ekonomik paketti de diyebiliriz. Koyu kahve saçlara, ki bu kısımda benle kardeş olmasına herkes şaşırıyordu, ve kahve gözlere sahipti. Teni benden biraz daha esmerken burun ve göz yapımız benziyordu. İkimiz de yuvarlak hatlara sahiptik. En azından bu kısımda kardeş olduğumuza ikna oluyorlardı.
Aslında kimse kardeş olduğumuz düşünmezdi.
Elimdeki çantayı önüne bıraktığımda, sıkıca sarıldık. Bir süredir işlerimiz nedeniyle çok az görüşüyorduk. Şimdi burada olmama da bu yüzden şaşkındı aslında. Ben yılın büyük bölümünde, ki o bölüme bu aylar da dahildi, çalışırdım. Ben bir mühendistim. Ablamın aksine.
Ablam sınıf öğretmenliği okumuş ve okulu bitirdikten bir sene sonra atanmıştı. Bir yıl dershaneye gitmiş ve kpss için hazırlanmıştı. Ve bu bir yıl içinde şu an evli olduğu, ki ben ona kısaca enişte diyorum, Aytaç abiyle tanışmıştı. Atandıkları sene de onunla evlendi zaten. Onu takip eden sene, hamile kalıp tatlı yeğenimi doğurmuştu. Yeğenim şu an bir yaşını bitirmek üzere. Kıvırcık kahve saçlara ve kahve gözlere sahip. Aytaç abi ve ablamdan doğan çocukta yanaklardan gözlere yer kalmaz diye düşünüyordum ama şaşırtıcı şekilde gözleri vardı, Ilgın'ın. Bu arada Aytaç abi de edebiyat öğretmeniydi ve yazları beraber olduğumuz zamanlarda "kitap okumak ne güzel şey" adlı şiirini, nefesi yettiğince döner döner okurdu. Üstelik bu şiirini okurken sesi de hayli gür çıkardı. Onun dışında fazlaca sevimli bir kişilikti. Bazen ablamla değil de onunla kardeşmişiz gibi hissettiriyordu. Etrafımızdaki insanlar da, baldızdan çok görümceye benzediğimi söylüyorlardı. Biz ablamla öyle anlaşıyorduk sonuçta, onlara ne ki?
Ablamla sarılırken Aytaç abi arkadan çıktı ve kollarını birleştirip bana bakmaya başladı. Gerçekten soruyorum, ailecek sorununuz ne sizin? İstemiyorsanız söyleyin yani. Hıh!
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Anlaştık mı? -Night Serisi 1
RomanceGüneş Uyar. Bir mühendis. Beynin %90'ı erkekçe çalışan, yıllarca erkekler içinde kalmış bir genç kız. Çınar Tekin İnanoğlu. Bir patron ya da iş veren ya da her neyse işte. Aşkın varlığını kabullenmiş ve ondan kadınlarla birlikte olarak kaçan bir gen...