Bölüm 14

24.2K 1.3K 38
                                    

Pazartesi günü başladığında aklımdaki tek şey işe vaktinde gidebilmekti.

Tabi ki on beş dakika geç kaldım. Bu benden çok kaçırdığım otobüsün suçuydu. Ya da her durakta duran şoförün. Belki de suçlu, çalmasına rağmen tınlamadığım alarmındı. Emin olduğum tek şey geç kaldığımdı ve neyse ki bunu kimse fark etmemişti.

Kapıdan girdiğimde koşar adım eşyalarımı masanın üzerine bıraktım ve beni bekleyen stajyerlerime döndüm.

Ya da beklemesi gereken diyeyim.

"Merve, nerde bunlar?" dedim her zaman oturdukları yerleri göstererek. Merve arkamdaydı ve ben ellerim belimde onların beni beklemesi gereken yere bakıyordum.

Nerede olabileceklerini düşünürken Merve beni kolumdan tutup kendine çevirdi.

"Sen geç kalınca onlar da, biz yolu biliyoruz. İşi de biliyoruz zaten. Aydınlatmaya insek olur mu, dediler. Ben de, tamam siz gidin ben söylerim, dedim" dedi.

Ben derin bir rahatlamaya güldüm ve sonunda sandalyeme oturdum. "Tamam o zaman. Öğleden sonra yazılıma alayım onları da iki hafta canlarını çıkarayım" dedikten sonra haince gülüp ellerimi ovuşturdum. Merve bu hareketimle elime vurdu ve güldü. Ben de onun gülüşüne güldüm.

Bilgisayarın açma düğmesine bastıktan sonra o açılırken kalkıp kendime ve tabi ki Merve'ye çay koydum. Çay içen insandan zarar gelmez.

Bilgisayarımın kendine gelmesiyle iş maili düştü. Bir haftada alıştığım gibi bir çağırılma yoktu ortada. Sadece istenilen iş vardı. Hoş işi isteyen de makina bölümüydü. Ne diye kendi kendime onu hatırlatmıştım? Ben de bilmiyorum.

İş standart bir yazılımdı. Ne istediklerine bakarak yavaş yavaş nasıl yapacağımı tasarladım kafamda. Sonrada simülasyon programında bunu yazıp nasıl çalıştığını kontrol edecektim. Öğlene kadar bitirebilsem yeterdi.

Yazılım gerçekten kafa isteyen bir işti. Sadece oturup yazılım yaptığım günler at gibi koşturduğum günlerden daha yorucu oluyordu.

İlk bir kaç satır kendiliğinden geldiğinde çayımın Merve tarafından tazelendiğimi gördüm. Bir kaç satır daha bittikten sonra az çok kafamda oluşmaya başlamıştı. Hızlıca kafamdakileri yazmaya başladım. Zaten biraz sonra da sonuna gelmiştim.

Programı çalıştırdıktan sonra bir kaç kısmının beklediğim gibi çalışmadığını görüp değiştirme yaptım. Malesef tek seferde yazmak o kadar da kolay olmuyor. Üstelik o kadar da uğraşmaya rağmen.

Bir Stajımın tamamında bu programla boğuşmuştum. Sonuçta bu programda ustalaşmıştım. Üstelik kendim öğrendiğim için temelleri de daha sağlamdı ama yine de tek seferde zordu.

Öğlen gelmek üzereyken, ki bu arada üç bardak çay içmiştim ve programın da büyük kısmı bitmişti.

Son iki satırı da düzelttikten sonra simülasyonu tekrar çalıştırdım ve programın düzgünce çalıştığını gördüm. Aslında benle beraber Merve de görmüştü çünkü kolunu koparacak gibi çekelemiştim.

"Merveee. Oldu" dedim Otuz iki diş gülerken. Merve de benle beraber güldükten sonra ekrana bakmaya başladı.

"Eh, o kadar kafa patlattın şu işle, yapmazsan ayıp, Güneş" dedi gözlerini devirerek. Sonra da arkama geçip ne yaptığıma baktı. Memnun bir ses çıkardıktan sonra, ki ben bu arada hala gülerek ekranda çalışan makinalara bakıyordum, gülerek ayaklandı ve bana ödül çayı ve kremalı bisküvi getirdi.

"Bir ara bana tekrar anlatsana şunu. Unuttum gene" dedi. Ben ise ağzıma attığım üç bisküviyi sayesinde etrafa püskürerek konuşmaya çalıştım.

Anlaştık mı? -Night Serisi 1Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin