"Çay mı kahve mi?" dedim ayağımdaki pofudukları sürükleyerek mutfak dolapların önüne ilerlerken o hala onu yatıştırma girişimine girmediğim için burnundan soluyarak mutfak kapısından bana bakıyordu.
"Ev senin olmasa da burayı dağıta bileceğim gerçeğini değiştirmiyor, Güneş!" dedi sert bir şekilde. Gece yarısı zorla uyandırıldığım için pek kendimde sayılmazdım ve doğal olarak da onun bu Ali Kıran Başkesen gibi davranması da umrumda değildi.
"Ay nasıl da umrumda" dedim omzumun üstünden bakarak. O ise bu dediğimle derin bir nefes alıp dibimde bitti ve beni öne çevirip tezgahla arasında kalmamı sağladı. Ben onun kokusu ile mayışmış ve uykum gelmeye başlamış olsa da bir karış ötemde beni izleyen adamın boynuna saklanma isteğimi içime saklayıp gözlerimi dikip ona hiç etkilenmemişim gibi bakmaya devam ettim.
"Sırf inadına laf söylemeyip bana işkence ediyorsun, dimi?" dedi sakin çıksa da sesi sinirli olduğu gözlerinden belli oluyordu.
"Burda ne işin var?" dedim yine dediklerini yok sayıp dik başımın gün gelip başıma bela olacağını tahmin etsem de şu anda umursamayarak.
"Senin burda ne işin var?" deyip bana bir adım daha yaklaştı ve beni tezgahla arasına iyice kıstırınca boğazımda atmaya başlayan kalbimle onu itekledim. Hoş, şu an benden uzaklaşmak istemediği için onu hareket ettirememiştim ama olsun.
"Ay, az çekil şurdan, klişeler prensi" dediğimde bir an durduktan sonra gülümsedi ve aramıza mesafe koydu. Bir an orada durunca onun kokusunu içime çektim. Zaten bundan hemen sonra da arkadaki sandalyelerden birine oturdu.
"Çay mı kahve mi?" dedim tekrardan önüme döndüğümde. Kıkırdadığını duyduktan sonra hala sessiz kaldığını fark edip önüme döndüğümde dirseğini masaya, çenesini de eline yaslamış bana baktığını gördüm. Ve, resmen o anda nutkum tutuldu.
"Güneş" dedi sakin bir tonda, ben onun ne diyeceğini merakla beklerken dudaklarına dalmış bir şekilde üzerimdeki saçma pijamadan bile utanmayarak önünde durduğumu hesaba katmadan eridiğimde devam etti.
"Kimdi o dallama? Hı?"
Allahım, sabır ver! Bol ver belli ki bana çok lazım olacak.
"Sana ne, Çınar?" dedim sakin bir şekilde ve üçüncü ve son kez sordum. Şayet, buna da cevap vermezse gidip yatmayı planlıyordum.
"Çay mı, kahve mi?"
"Çay" dedi sonunda lütfedip. Sonunda, diyerek mırıldanarak önüme dönüp dolaptan çaydanlığı çıkardım. Ketıla su koyduktan sonra da çaydanlığın altına az koyduğum suyla ve üzerine de koyduğum çayla ocağın üzerine koydum çaydanlığı. Artık sabaha kadar çay içerdim o gittikten sonra.
"Aç mısın?" dedim ona dönmeden. Bir süre ses gelmese de sonra derin bir nefes alıp önüme dönmem gerektiğini anlayarak ona baktım. Bana bir an gülümsedikten sonra geriye yaslandı.
"Makarna yapsana bana"
Ona tepki vermeden yine önüme dönüp dolaptan tencere çıkardım ve çaydanlığın altındaki suyu arttırdım. Belli ki ketıldakini başka yerde kullanmam gerekecekti.
"Hala soruma cevap vermedin" dediğinde omuz silktim ve erzak dolabından makarna poşetini çıkardım. "Sen de benimkine cevap vermedin" dedim sakince ve işime devam ettim.
"Elalemin davarıyla koklaş diye değil, bensiz yapamadığını anla diye buradasın sanıyordum" dedi ters ters. Bense direkt yaptığım işi bırakıp ellerimi belime koydum ve taarruza geçtim.
"İşten istifa ettiğimi, anlaşmanın da bittiğini sanıyordum ben de. Benim ne yaptığım seni ilgilendirmez hoş sen ilgilenmekte ısrar etsen de bana hesap sorabilme hakkını vermez" dediğimde yerinden kalktı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Anlaştık mı? -Night Serisi 1
RomanceGüneş Uyar. Bir mühendis. Beynin %90'ı erkekçe çalışan, yıllarca erkekler içinde kalmış bir genç kız. Çınar Tekin İnanoğlu. Bir patron ya da iş veren ya da her neyse işte. Aşkın varlığını kabullenmiş ve ondan kadınlarla birlikte olarak kaçan bir gen...