Çınar'ın kapıyı çarpıp gitmesinden günler sonra hala ne birbirimizin yüzünü görmüş ne de sesini duymuştuk. Hoş, bu aramızdaki sessizliğe rağmen olayın ertesi günü önümde belgelerle karşılaşmıştım. Üstelik Jülide, yüksek mevkiden aldığı emirle, beni saat başı arayarak belgeleri imzalayıp imzalamadığımı soruyordu. Hoş, imzalamaya niyetim olmadığını ve beni bir daha ararsa telefonu komple kapatacağım söyledikten sonra bu arama saatleri üç dört saatte bire düşmüştü.
Sine, abisi ile görüşmediğimi fark ettiğinde ne olduğunu sorgulamaya başlamıştı. Ben de ona açıklama yapmak yerine konunun abisiyle aramızda olduğunu söylemiştim. Bunun onu engellemeyeceğini bilsem de en azından bir süre eşeleyemeceğini ümit etmemi sağlıyordu. Malum, abisine gidip neden konuşmuyorsunuz konuşması yapmak bana yapmaktan biraz daha zordu. Ve benim bildiğim Sine bunu çok da tercih etmezdi. Hele de abisinden saklamaya çalıştığı bir şeyler varken.
Ben şu iki gün içinde düz duvarları tırmanmaya başlamış, yokluğuna alışmaya çalışsam da çok başarılı olamamış, en fazla gömleğini yastık kılıfı haline getirecek kadar sakin kalabilmiştim. Hoş, beyimizin halinden gayet memnun olduğunu da düşünüyordum. Sonuçta hala evim basılmamış, işim sabote edilmemiş, zorla bir şeylere maruz bırakılmamıştım. Hah, bir de bir haftadır hiç yemeğe ya da kokteyle katılmamız gerekmememişti. Tamam, bu kısma inanmıyordum ama bana gelmen gereken bir geceden bahsedilmemişti. Belki bensiz gitmişti ya da bir başkasını sürüklemiş olması da beni hepten baştan çıkarmaya başlamıştı.
Kısaca konuşmam gerekirse; şu an adamı elime verseler, beni kendi ve aramızdaki ilişkiye tehdit etmesinden önce katılıp katılmadığı hakkında gram fikrim olmayan geceler için öldürebilirdim. Tabi bir de Asena faktörü aklıma gelmeye başlamıştı artık. Öyle ya da böyle şu an bana resti çekmişti, ayrılık sözü geçmese de bizi ayrılmış kabul edebilir ve doğal olarak da Asena'ya gitmiş olabilirdi. Ve benim bunun hakkında söyleyebilecek tek kelimem olmayabilirdi.
Tabi; bunların hepsi birer ihtimaldi de ayrıca. Ortada gözle görülür bir şey yoktu. Benim hastalıklı beynim bana acı çektirmek için bunları tek tek ayarlamıştı ve benim yapabildiğim tek şey de oturup kendimi yemekti.
"Hüş! Güneş, hoop!"
Önümde şıklatılan parmakla avucuma dayadığım çenemi kaldırdım. Maşallah on dakikada uyumuştum. Hoş, gözlerim açıktı ama kafam uyuyordu.
"Napıyon be manyak" diyerek elini gözümün önünden çektim. Daha sonra da arkama yaslanıp gerindim. Akşam uykularımın Çınar öküzünün ebesine kaçması hiç hoş olmamıştı.
"Teyze oldum da çocuğu yoldan çıkarırım diye bana göstermeme kararı mı aldın?" diyen Merve'ye üç başlı köpek görmüş gibi baktım. Hayır, uykusuz olan benim saçmalayan oydu.
"Ne saçmalıyorsun yine?" dedim yüzümü buruşturarak. "Hani," dedi gayet sakin bir tonda, "akşam beşik mi salladın? Bu halin ne?"
Ona gözlerimi devirdim. Tamam, ona tam olarak durumu anlatmaya fırsatım olmamıştı henüz. "Yok," dedim "akşamları birinin ebesine geçirmekle meşgul oluyorum da. Seni de listeye ekleyeyim mi?"
Merve dediğime kahkaha attıktan sonra bana yaklaştı ve fısıldadı.
"Çınar Tekin beyle mi ilgili?"
Ona kafamı salladıktan sonra o devam etti.
"Sine'nin durumuyla mı alakalı?" dedi gözleri benden başka bir yerde kitlenmişken. Gözlerinin Sine ve Deniz üzerinde olduğunu bildiğim için oraya bakmadan kafamı salladım tekrar. Merve bana tamam anlamında kafasını salladı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Anlaştık mı? -Night Serisi 1
RomanceGüneş Uyar. Bir mühendis. Beynin %90'ı erkekçe çalışan, yıllarca erkekler içinde kalmış bir genç kız. Çınar Tekin İnanoğlu. Bir patron ya da iş veren ya da her neyse işte. Aşkın varlığını kabullenmiş ve ondan kadınlarla birlikte olarak kaçan bir gen...