Çınar tarafından, ki kapıyı açana kadar onun tarafından olduğunu bilmiyordum, uyandırıp üzerine bir de dudaklarıyla birleştiğimde bunun hala rüya olduğunu düşünüyordum. Malum, böyle şeyler bünyeme tersti.
"Çınar" dedim inler gibi belime ve başıma sarılmış ellerden kurtulmaya çalışırken, "Gece gece ne yapıyorsun kapımda?"
Konuştuğunda burnuma gelen alkol kokusuyla az çok cevabımı da almıştım. Belli ki buraya beyniyle düşünerek gelmemişti.
"Seni çok özledim"
"İçtin mi sen?" dedim ve emin olmak için tekrardan yanına yaklaşıp onu kokladım. O ise bu yaptığıma kıkırdayarak beni tekrar belimden yakaladı.
"Az daha yakından baksana" dedi ve burnumun ucuna bir öpücük kondurdu, "tadına bakabilirsin mesela"
"Tat mı?" dedim şaşkınca, "bir de yanında içki mi getirdin?"
Bu dediğime büyükçe bir kahkaha attığında ne yaptığını çözemesem de çıkmış sakalı, teninin kokusuyla karışmış parfümü, karışmış saçları, yarı baygın bakan gözleri ve güldüğü için gözlerimin önüne sarılmış dişleri ile yaptıklarının nedenini sorgulamayı bıraktım. Keşke o da beni, onu sevdiğim gibi sevseydi de bir ömür şu şekilde kalabilseydik.
Unutma ki, en önemli kuralımız bu.
Hemen yardımıma koşan iç sesimle az çok kendime geldim. Sahi ne yapıyorduk biz?
"Ne yapıyorsun,Çınar?" diye sordum inler gibi. Zaten yoldan çıkmaya meyilli bir bünyem vardı, bir de Çınar ve onın birden ortaya çıkan aşırı tatlı halleri hiç iyi etki bırakmıyordu üzerimde.
"Tat diyordum" dedi gülerek ve üzerime eğilirken ekledi. "Sana yetecek kadar tat var ağzımda"
"Öf" diyerek onu ittim. Hoş, çok yararlı değildi bu yaptığım ama en azından gözlerini dudaklarımdan gözlerime çekmeme yaradı.
"Yine tüm klişe repliklerini de almışsın yanına" dediğimde büyükçe güldü. "Hoş geldin, romeo"
Bu dediğimden sonra beni bıraktı ben de bunun rahatlığıyla ve Çınar'dan biraz uzaklaşmak adına üçlü koltuğa oturdum. Çınar ben oturduktan sonra biraz baksa da yanıma geldi. Oturmak için hareketlendiğinde ayaklarımı onun oturacağı yere uzattım. O ise bunu görmemiş gibi onların üzerine oturdu.
Evet, çekecek zaman bırakmadan onların üzerine bıraktı kendi. Ama, öküz olsa da hıyar olmadığı için sanırım, yükünü vermeden onları eline aldı. Daha sonra rahatça oturdu ve ayaklarımı da kucağına koydu.
"Bunları burada unutmuşsun" dediğinde ayaklarımı çekmek istesem de buna izin vermeyip onları kendine çekti ve çıplak olan ayağımla oynamaya başladı.
Bu bana saçma bir huzur verirken kendimi onu ve serçe ayak parmağımla oynayan elini izlemeye verdim kendimi. Şu an kıyamet kopuyor, deseler tamam siz gidin biz de birazdan geliriz, derdim. O derece sanmıştım kendimi. O ise bir anda ayağımla oynarken dönüp bana bakıp gülümsedi.
"Sine ve Deniz'e izin vermeye karar verdim" dedi. Dediğim gibi şu an başka bir şeyi takacak halim olmadığı için ona sırıtarak baktım.
"İyi, tamam" dedim gülümseyerek. O ise bana gülerek kaşlarını çattı.
"Şu an üzerime atlaman gerekmez miydi?"
"Hala klişesin" dedim gözlerimi devirerek. "Hem o dediğini yapmaya da üşeniyorum"
Bu dediğime kocaman kahkaha atarken bir atomun parçalanmasına şahit okuyor gibi izledim onu. Mucizevi bir varlık gibi. Sanırım, bu hikayemizde artık sona yaklaştığımız içindi. Malum yakınca bir zamanda yollarımız ayrılacaktı ve ikimiz de başka bir şeyler peşinde koşacaktık. Mesela, ben yeni filmleri ve dizilerin mümkün olan en az duyulmuşunu bulmaya çalışacakken o da manken, model ya da oyuncular arasında aynı kısası alarak kendine yeni bir sevgili bulacaktı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Anlaştık mı? -Night Serisi 1
RomanceGüneş Uyar. Bir mühendis. Beynin %90'ı erkekçe çalışan, yıllarca erkekler içinde kalmış bir genç kız. Çınar Tekin İnanoğlu. Bir patron ya da iş veren ya da her neyse işte. Aşkın varlığını kabullenmiş ve ondan kadınlarla birlikte olarak kaçan bir gen...