"Senden istediğim şey çok da karmaşık değil aslında" dedi elleri hala cebindeydi ve üstündeki siyah takım kafamın karışması üzerinde de fazlasıyla etkiliydi. Gömleğinin düğmeleri fazladan iki düğme daha açıktı ve kravatı da fazlasıyla gevşek duruyordu. Ben onu süzerken o da eksik cümlesini tamamladı.
"En azından anlama yetisine sahip insanlar için"
Ben tek kaşımı kardırmış ve ağzımı buruşturmuş bir şekilde ona bakmaya başladım bundan sonra. Gerçekten bana salak mı dedi o?
"Tüm mimiklerini görmek istemiyorum, Güneş. Cevap vemeni istiyorum sadece. Kabul ediyor musun etmiyor musun?" dedi, ben tam konuşmak için ağzımı açtığım sırada. Bir saniye sabretse zaten konuşacaktım. Tabi bu cümleden sonra derin bir nefesi saldım. Bu adamın tek derdi ben miyim acaba? Öyle olmalı. Zaten nasıl bir derdi olabilir ki?
" İma ettiğinin aksine, salak değilim. Sadece merak ediyordum" dedim, omuz silkerken. Anlamayacağını biliyordum, ama umurumda bile değildi.
Derin bir nefes aldıktan sonra usulca sordu: "Neyi merak ediyordun?"
Sevimli gülümsemem yüzümde yayılırken, ellerimi birbirine kenetledim ve bacalarıma vurmaya başladım. "Raporun var mı diye merak ettim" dedim yine sevimli sesimle yerimde sallanarak.
"Ne raporu?" dedi kaşları çatık bir halde.
Ben hala sallanırken, sorusuna cevap verdim. "Şizofreni" dedim ve omuz silktim tekrardan. O ise bu arda kaşlarını mümkünmüş gibi sakallarına kadar çatmıştı. En azından iki kaşı birbirine girene kadar çatabilmişti. Ben de onun konuşmasına izin vermeden devam ettim. "Başka türlü bu anlaşmaya anlam verebilmeme imkan yok çünkü. Bir insan beyni hastalıklı olmadığı sürece neden kendine anlaşmalı bir sevgili bulsun ki" diye celallendim. Artık sallanmıyordum ve ellerim de birbirine kenetli değil, iki ayrı yumruktu. "Yakışıklı olmasan anlayacağım da yumurta gibi çocuksun da" dedim burnunun ucunda bağırırken.
O ise sadece güldü. Tabi öncesinde kaşlarını çatmaya devam ediyordu ama sanırım onu yumurtaya benzetmem ilgisini çekmişti.
"İstediğim şey seninle sevgili olmak değil, öyleymiş imajı vermek. Bu çok da karmaşık değil. Zaten bir ilişkim var ama bu insanlara göstermek istediğim türden bir şey değil" dedi. Gülmesi kesilmişti, ellerini tekrar cebine sokmuştu ve az ilerideki masaya dayanıyordu.
Hayatımda ilk defa bir gay görüyordum. En azından göstermek istemediği ilişkisini en mantıklı bu şekilde açıklayabiliyorum. Bir kadınla birlikte olsa açıklaması gerekirdi değil mi? Sonuçta ben ve o arasında bir fark olmamalıydı. O da bir insandı sonuçta.
"Gay değilim. Birlikte olduğum kişi kadın ve onunla evlenmeyi düşünmediğim için sevgilim olarak tanıştırmıyorum. Birliktelik kısmı da, anladığın gibi. Şimdi kabul et ya da bu konuşmayı unut" dedi ve dayandığı yerden uzaklaştı. Sesli düşündüm heralde.
"Sana kuralları söylemem gerek" dedi ben sessizliğe büründüğümde. Benim dalan gözlerim de bu cümleden sonra onu buldu. Salak salak ona bakarken işaret parmağını kaldırdı.
"Bir," dedi ve bana doğru bir adım attı. "Özel hayatlara karışmak yok!"
"İki" dedi uzun parmağını da kaldırırken ve devam etti. "Birlikte olmak ya da uyumak fark etmez, aynı yatakta yatmak yok!"
"Ve üç" dedi ek olarak yüzük parmağını kaldırırken, artık iyice yanıma gelmişti. "Bu en önemli kural" dedi ve bana doğru eğilip gözlerimin içine baktı.
"Aşık olmak yok!"
Çok meraklıyız sana, canım. Hıh!
Aynı anda birbirimizden uzaklaştık ve ben kollarımı bağlayarak ona bakmaya başladım. Gerçekten bu kurallara gerek var mıydı?
"Kurallardan bozulan olduğunda iki taraftan biri anlaşmayı iptal ettirebilir. Sürenin dolmuş olmaması önemsemez" dedi baş ve işaret parmağıyla alt dudağını sıkarken. Bense, ona mı baksam, düşünmeye mi çalışsam çözememiştim.
"Eklemek istediğin bir şey var mı?" dedi. Ne ara kabul ettim ben bu işi yahu?
"Öpüşme yok" dedim bir anda. Madem ben ne dersen diyeyim beni ikna edebilecek adamla bir anlaşmaya giriyordum kendimi garantiye almamda da bir sakınca yoktu.
"Pekala" dedi ve küçük bir kağıda not aldıktan sonra onu tek sayfa olan anlaşmanın üzerine iğneledi. Sonra bana dönüp son cümlelerini söyledi.
"Bu işin sonu ne olursa olsun, kovulmayacaksın. Bu iş boyunca sana alınan eşyalar sana ait olacak. Benim evimde giyineceksin. Senin madden de eklendikten sonra imzalarsın" dedi ve kafasını masasından kaldırıp bana baktı.
"Başka bir sorun yoksa çıkabilirsin"
* * * *
Yaza gelecek dedim dedim de dayanamadım. Gerçekten alışmışım buraya sanırım :)
Diğer hikayemi yeni bitirmeme rağmen bu hikayenin de temellerini atayım dedim. Vakit buldukça bölü koymaya çalışacağım. Umarım sıkılmazsınız ;)
Umarım bu hikayemi de severek okur ve yanımda olursunuz :)
Seviliyorsunuz gençler :)
Öpüldünüz :*
Esen kalın ;)
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Anlaştık mı? -Night Serisi 1
Roman d'amourGüneş Uyar. Bir mühendis. Beynin %90'ı erkekçe çalışan, yıllarca erkekler içinde kalmış bir genç kız. Çınar Tekin İnanoğlu. Bir patron ya da iş veren ya da her neyse işte. Aşkın varlığını kabullenmiş ve ondan kadınlarla birlikte olarak kaçan bir gen...