Bölüm 10

26.8K 1.3K 86
                                    

Sabah uyandığımda Çınar Tekin bey ile aynı yataktaydım.

Elbette önceki akşamı hatırlıyorum, saçmalamayın lütfen. Sadece götüm çıkana kadar ağladım, götü başı dağıtana kadar içmedim, değil mi?

Neyse, asıl konunun ilgi çekici kısmına geliyorum.

Sabah uyandığımda, Çınar Tekin beyin boynuna sokulmuş, sanki bana aitmiş gibi tişörtünü kavramış ve göğsünün üstünde yatar bir haldeyim. Tamam, elbette biriyle uyandığım ilk sabah bu değildi. Merve'yle de uyandığım bir çok sabah olmuştu. Ya da ablamla. Ve lisedeki en yakın arkadaşımla. Onlarda da çift kişilik şirin bir yatağımız olurdu uyuduğumuz ve ben duvara yapışmış, soğuktan götüm titremiş bir halde uyanırdım. Ve ben kesinlikle şu an üşümüyordum. Hatta az önce üzerinden kalktığım kaslı göğüs aklıma gelince sıcak bile basıyordu. O nasıl bir göğüstür arkadaş? Bizim köyün yolları bile daha engebelidir.

Aynı yatakta biraz daha durursam ona uzaktan bakmak yerine tişörtü kıvıracağımı fark ettiğimde ve biraz da mesanemin dolmuş olduğu gerçeğini fark ettiğimde yataktan kalktım. Daha sonra da odadaki tuvaleti kullanırsam uyanma ihtimalinden çekindiğim için koridora çıktım. Bu kadar oda varken elbet bir banyo daha bulabilirdim.

Açtığım iki kapının da standart odalar olduğunu fark ettiğimde omuz silktim ve küçük bir çılgınlığın bana iyi geleceğini fark edip onun odasına yol aldım. Neden banyo yaptığım akşam bana kendi odasındaki banyo dışında bir banyo göstermemişti ki?

Onun odasına geldiğimde odada olmadığını hatta benim odamda derin bir uykuda olduğunu bilmeme rağmen gerilmiştim. Sonuçta dengesiz, insan görünümlü bir egodan bahsediyoruz. Beni burada bulursa ne yapar, ben de bilmiyorum. Cidden ne yapardı acaba?

"Neyse," dedim kendi kendime mırıldanırken, "Bunu deneyerek öğrenmeye hiç niyetim yok şu an" Sonra da parmak uçlarında onun odasına girdim. Sonra da odada oyalanmadan, ki oyalansam pek de iç açıcı şeyler olmazdı, direkt banyoya girdim. İşimi hallettikten sonra da odayı daha önce gördüğüm için arkamı dönüp odadan çıktım. Standart gri boyalı, beyaz eşyalı bir odaydı ve zevkli olduğu kadar da sade döşenmişti. Ve sabah sabah önüne geçip saatlerce bakılacak bir şeyi de yoktu. Tabi bir de yakalanma ihtimalim varken gevşek gevşek orada durmak tarzıma tersti.

Odama dönmeyeceğimin bilinciyle, onun odasında da uzak durmam gerektiğini bilerek en mantıklı davranışın salona geçmek olduğuna karar verdim.

Salonda yine televizyon yoktu. Hoş kitap vardı ve benim daha çok ilgimi çekiyordu ama hiç okuma havasında değildim. Müzik iyi olabilirdi ama telefonum ve müzik çalarım da kulaklığımda beraber orada kalmıştı. Ben de şu an onu uyandırmak istemiyordum.

Bir süre daha, ki bunun ne kadar sürdüğünü bilmiyorum ama benim için sıkıcı ve uzundu, salonda oturduktan sonra sıkıntıdan etrafı dataylıca incelemeye başladım. Ve o an gözüme ilgimi çeken bir şey takıldı.

Hayır, günlük ya da ailesinin fotoğrafı değil. Gözüme takılan şey bir tabletti. Burada sıkılacağıma takip ettiğim hikayelere yeni bölüm gelmiş mi, diye bakabilirdim. Tabi ki bu seçeneğin üzerine balıklama atladım.

Tableti elime aldığımda, ki o kadar pahalı bir markaydı ki bir şey olursa diye de bir an bırakmayı düşünmüştüm, şifre olma ihtimali geldi aklıma. Malum kendisi insanlardan gizli işler yapan bir yöneticiydi ve şifre koymazsa fazla kolay bir av olurdu. O kadar da salak olmadığını düşünsem de şansımı demezsem içimde kalacağını fark edip kapağını açtım.

Açma tuşuna bastıktan sonra az önce kalktığım üçlü koltuğa doğru yol aldım. Bağdaş kurduktan sonra ekrana geri döndüm. Şaka mı bu?

Anlaştık mı? -Night Serisi 1Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin